Emekliler Sendikası (Emekli-Sen) Genel Başkanı Yavuz, TÜED Başkanı Ergün, Türk Emekli–Sen Genel Başkanı Özdemir emeklilerin sorun ve taleplerini açıkladılar. Yavuz 13 milyon emeklinin geçim sıkıntısı içinde yaşamaya mahkûm edildiğine dikkat çekerken Ergün, emekliler arasında büyük bir adaletsizliğe yol açan intibak konusunda mücadeleyi sürdürdüklerini belirtti. Memur emeklisinin maaşının yükseltilmesini isteyen Özdemir, emeklilere milli gelir artışından refah payı verilmesini önerdi

MEHTAP GÖKDEMİR - Koronavirüs salgını nedeniyle artan fiyatlar karşısında eriyen, açlık sınırının altında kalan maaşlarıyla emekliler, ekonomik sıkıntı içinde zor bir hayat sürdürüyor. Emekliler Sendikası (Emekli-Sen) Genel Başkanı Cengiz Yavuz, Türkiye Emekliler Derneği (TÜED) Genel Başkanı Kazım Ergün, Türk Emekli–Sen Genel Başkanı Osman Özdemir emeklilerin sorunlarını ve taleplerini 24 Saat Gazetesi’ne anlattılar. Emekli-Sen Genel Başkanı Yavuz, 13 milyon emeklinin geçim sıkıntısı içinde yaşamaya mahkûm edildiğini, yaklaşık 6 milyonunun ikinci bir işte çalıştığı ya da hali hazırda iş aradığını belirtip toplu sözleşmeli sendikal hakkının tanınmasını talep etti. TÜED Başkanı Ergün, emekliler arasında büyük bir adaletsizliğe yol açan intibakın 2000 sonrası için de verilmesi için mücadeleye devam ettiklerini, Bakan Selçuk’un sosyal güvenlik sisteminin yeniden ele alınacağını bildirdiğini söyledi. Türk Emekli–Sen Genel Başkanı Özdemir ise, “bir ay sonra alacağı maaşı çekerek” yaşayan memur emeklisinin maaşının yaşanabilecek düzeyde yükseltilmesini istedi. “EMEKLİ AYLIKLARINI DÜŞÜREN YENİ HESAPLAMA YÖNTEMİ UYGULANMAYA BAŞLANDI” Emekliler Sendikası (Emekli-Sen) Genel Başkanı Cengiz Yavuz, Türkiye’deki emeklilerin durumuna ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “Öncelikle hepimizin bildiği üzere Türkiye nüfusu, her geçen gün yaşlanıyor. Ülkemizde emekli sayısı hızla artıyor; nüfusumuzun yaklaşık olarak 13 milyonu biz emeklilerden oluşuyor. Ne var ki bugün Türkiye’de 13 milyon emekli geçim sıkıntısı içinde yaşamaya mahkûm edilmiş durumda. AKP hükümetinin 2008 yılından bu yana ‘reform’ adı altında Türkiye’nin sosyal güvenlik sistemini baştan aşağıya değiştirmeye yönelik uygulamaları emekli aylıklarının da sistematik bir biçimde düşmesine neden oldu. Emeklilik yaşı yükseltildi, emekliliği hak ediş koşulları zorlaştırıldı ve emekli aylıklarını düşüren yeni hesaplama yöntemi uygulanmaya başlandı. 2020 yılına geldiğimizde ülkemizdeki 13 milyon emeklinin 9 milyonunun açlık sınırı altında yaşadığını net bir şekilde söyleyebiliriz. Bu tablonun en açık ve utanç verici yansımasını emeklilik sonrası yaşamlarını idame ettirebilmek için çalışmak zorunda kalan emekli yurttaşlarımızın sayısında görüyoruz. Öyle ki ülkemizdeki emeklilerin yaklaşık 6 milyonu emeklilik sonrası ikinci bir işte çalışıyor ya da hali hazırda iş arıyor. Emeklilerin yüzde 80’i nitelikli sağlık hizmetinden yararlanamıyor ve neredeyse tamamı sosyal yaşamın dışına itilmiş durumda. Durum böyleyken yaşanabilir bir çevre, konut, ulaşım, sosyal ve kültürel faaliyetlerden bahsetmek ise mümkün dahi değil.” “6 MİLYON EMEKLİ, SALGIN DÖNEMİNDE İŞİNDEN OLDU” Emekli-Sen Genel Başkanı Yavuz, sorularımızı şöyle yanıtladı: -Salgın dönemi emeklileri nasıl etkiledi? -Salgın sürecinin başından itibaren biz Emekliler Sendikası olarak şunları söyledik: 65 yaş üstü emekli ve yaşlıların “evde kalmalar”’, onları bir yere kadar pandemiden korurken, başta bu insanların rutin sağlık kontrolleri aksadığı için pandemi dışındaki tüm sağlık sorunlarından artış yaşanması muhtemel. Buna karşın, uzun bir süre daha ‘yeni normal’ adı altında yapılan gevşetmeler 65 yaş üstünü kapsamadığı için; alışveriş merkezlerinin, işyerlerinin açılması, şehirlerarası ulaşım kısıtlamalarının kaldırılması 65 yaş üstü dışındaki herkesin eski yaşamına dönmesi anlamına gelmişti. Sokağa çıkma yasakları emekliler için hareketsizlik anlamına gelmiş ve hareketsizlik de birçok fiziksel ve zihinsel rahatsızlığa davetiye çıkarmıştı. Son olarak turizm sektörünün ihtiyaçlarını karşılamak suretiyle ekonomik krizi aşma yönünde çaba sarf eden iktidarın, gerekli önlemler alınmadan normalleşmeye adım atması da virüsün yayılım hızındaki kısmi düşüşü bertaraf etti. Bu şartlar altında salgında yine aynı zorunlu kısıtlamalara varacak bir artışın gerçekleşeceğini öngörüyoruz. Bu artışla gireceğimiz kış mevsiminde başta emekliler, yaşlılar olmak üzere bütün halkımızın evine hastalığın girmesi kaçınılmaz gözükmektedir. Ayrıca belirtmek gerekir ki hali hazırda çalışmak zorunda olan 6 milyon emekli yurttaşımız, salgın döneminde ya kısıtlamalar dolayısıyla ya da rahatsızlıkları nedeniyle işlerinden oldular. Açlık sınırı altında yaşamaya mahkûm edilmiş emeklilerimizin ihtiyaçları bu süreçte de yok sayıldı. “Bir şişe kolonya ile bir kutu maske neyinize yetmiyor” dendi. Dolayısıyla salgın dönemi için şunu açıkça söylemeliyiz: Covid 19 pandemisinin en büyük risk grubunu oluşturan yaşlılar; dolayısıyla emekliler, bu süreçte en temel haklarından dahi mahrum bırakılarak pek çok başka risk faktörüne açık hale getirildi. -Emekli maaşlarından kesinti yapılıyor mu? -Ne yazık ki yapılıyor. Üstelik bu kesintilerin başında sağlıkta payı adı altında yapılan kesintiler geliyor. Muayene ücretleri, reçete ve ilaç katılım payları maaşlarımızdan kesiliyor. Bu kesintiler hali hazırda açlık sınırı altında yaşayan emeklilerin maaş günü ceplerinin tamamen boş kalmasına neden oluyor. Bu anlamda sağlıkta katkı payı kesintilerinin kaldırılması sendikamızın öncelikli taleplerinden birini oluşturuyor. -Avrupa’daki emekli ile Türkiye’deki emekli arasında bir fark var mı? -Elbette sosyal ve kültürel anlamda kimi Avrupa ülkelerinde emeklilerin daha iyi şartlar altında yaşadığını söylemek mümkün. Ancak son yıllarda dünya çapında uygulanan/uygulanmaya zorlanan ekonomi politikalarının karakteristik özelliği sosyal güvenlik sistemlerinin piyasalaştırılması oldu. Bu uygulamalarla iktidarlar en ağır darbeyi emeklilik sistemlerine vurdu. Kamusal emeklilik sistemleri giderek piyasalaştırıldı ve emeklilik için bireysel/özel emeklilik sigortaları devreye girdi. Emekliliğe hak kazanma yaşı genel olarak yükseltildi ve emekli aylıkları düşürüldü. Tırnak içerisinde, “Bu reformlar, çalışmıyorsanız yaşamayın” mantığıyla yapıldı. Bu anlamda Avrupa’da da tüm dünyada olduğu gibi emeklilerin hak kayıpları artmış durumda. Dolayısıyla biz emekliler Avrupa düzeyinde ve dünya çapında da haklarımız için birlikte mücadele etmek zorundayız. Nitekim sendikamız da emekli sendikalarının Avrupa çapındaki federasyonu olan Avrupa Yaşlı ve Emekliler Federasyonu’nun (FERPA) aktif bir üyesi. -Emeklilerin en önemli sorunları neler? Emekliler ne istiyor? -Her şeyden önce ekonomik olarak emeklilerin yaşam standartlarının iyileştirilmesi gerekiyor. Adil ve yaşanabilir bir ücret düzeyi bu ülkede yıllarca alın teri dökmüş biz emeklilerin en temel haklarının başında geliyor. Bu anlamda emekli aylıkları (dul ve yetimler dahil) asgari ücretin altında olmaması gerekiyor. Emeklilerin ücretlerinin yalnızca enflasyona endeksli değil milli gelir artışı da göz önüne alınarak belirlenmesi de bir diğer önemli husus. İkinci en önemli problem, pandeminin de tüm açıklığıyla gösterdiği üzere nitelikli ve ücretsiz bir sağlık hizmetinden yoksun oluşumuz. Sağlık problemi, bir yaşlının ekonomik durumundan sosyal hayata katılımına kadar tüm alanları etkiliyor. Bu nedenle sağlık hizmetine ulaşım hayati öneme sahip. Bu anlamda sağlıkta katkı payı kaldırılarak emeklilerin nitelikli sağlık hizmetinden faydalanmalarının sağlanması en önemli nokta. Ayrıca evde bakım hizmeti düzenlemesinin yaygınlaştırılmasını, hastalık ve ölümlere kadar götüren çevresel ve sosyo-ekonomik sorunlarla mücadele edilmesini sağlık sorunlarımız açısından önemli buluyoruz. Emekliliğimizde yaşanabilir bir çevre ve konut sorunumuzun çözülmesi üçüncü talebimizdir. Bu kapsamda “Yaşlı Dostu Şehir Planlamalarının” hayata geçirilmesi ve böylece bizlerin sosyal hayata katılımlarının kolaylaştırılmasını talep ediyoruz. Bir diğer talebimiz, emekli ve yaşlıların, kültürel ve sosyal yaşama katılabilmeleri için gerekli altyapı çalışmalarının yapılmasıdır. Biz emekliler, aktif çalışma hayatından çekildikten sonra bir köşede çürümeyi beklemek istemiyoruz. Kültür-sanat etkinliklerine katılmayı, kısaca ekonomik boyutunu düşünmek durumunda kalmadan yaşam boyu üretmeyi hedefliyoruz. Tüm sorunlarımızın çözümü için toplu sözleşme masasına oturmayı; toplu sözleşme masasına oturmak için ise toplu sözleşmeli sendikal hakkımızın tanınmasını talep ediyoruz. Konfederasyonumuz DİSK’in araştırma merkezinin de ortaya koyduğu üzere bırakın yapılacak zammı, 2020 yılında bayramda emeklilerin toplam ikramiye kaybı 900 lira oldu. Emekli bayram ikramiyeleri hem asgari ücret hem de enflasyon karşısında eridi. Bayram ikramiyelerinin belli bir noktada sabitlenip, enflasyondan etkilenmeden 1000 lira olarak devam etmesi kabul edilebilir bir şey değil.” [caption id="attachment_192006" align="alignright" width="420"] Türkiye Emekliler Derneği (TÜED) Genel Başkanı Kazım Ergün[/caption] İntibakta son durum ne?.. Kısa adı TÜED olan Türkiye Emekliler Derneği’nin Genel Başkanı Kazım Ergün ise başta intibak olmak üzere sorularımıza şu yanıtları verdi: -Emekli aylığı hesaplamalarında kaç farklı yöntem var? -Emekliler; 01 Ocak 1982 öncesi, 1982-1987 arası, 1987 süper emeklileri, 1988- 31/12/1990 emeklileri, 2000-2008 yılları emeklileri ve 01/10/2008 sonrası emeklileri olmak üzere 6 farklı maaş hesaplamasına göre aylık almaktalar. -Kamuoyunda “intibak” diye bilinen sorun böyle mi oluştu? -08.03.2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan ve 5510 sayılı yasaya eklenen geçici 39. madde ile 01 Ocak 2000 öncesi emekli olanların aylıkları yeniden hesaplandı ve 2013 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren yeni aylıklar ödenmeye başlandı. Buna neden gerek duyuldu? Çünkü prim günleri ve ödenen primleri aynı olanların emekli oldukları tarih farklı ise aylık hesaplama yöntemlerinde yapılan değişiklik nedeniyle farklılaşmalar oluştu. Bu farklılığın giderilmesi amacıyla bu düzenleme yapıldı. Yani intibak yapılmış oldu. Ancak bu düzenleme, 2000 sonrası emekli olanlar için geçerli olmadığından, onların mağdur olmasına sebep oldu. -2000 sonrası emeklilerin yaşadığı mağduriyetler nelerdir? -Örneğin; 01 Ocak 2000’de emekli olanın aylık hesaplaması 2000 öncesi sisteme göre yapıldığı halde 31.12.1999 tarihinde aynı prim ve gün sayısı ile emekli olan kişiye göre intibaktan yararlanamadığı için 300 liralık bir kayıp yaşadı. Emekli aylığı hesaplaması ortalama kazanç tutarı ile aylık bağlama oranının çarpımıyla hesaplanmakta. Aylık bağlama oranları her düzenlemede düşürüldü. Örneğin; 9000 gün için 2000 öncesi yüzde 75 olan bu oran, 2000-2008 arası yüzde 65’e, 2008 sonrası yüzde 50 ye düşürüldü. Ortalama kazanç tutarı 2000 öncesi katsayı gösterge sistemine göre belirlenirken, 2000 sonrası TÜFE oranı ve ülkenin gelişme hızı nazara alınarak belirlendi. Ülkenin gelişme hızı, 2000-2008 arası yüzde 100’ü esas alınırken, 2008 sonrası yüzde 30’u esas alınmaya başlandı. Daha önce alt sınır aylığı varken bu kaldırıldı. Böylece asgari emekli aylığında yüzde 100’e varan bir adaletsizlik oluştu. Bu da, 2000 öncesine göre bağlanan aylıkların yarı yarıya düşmesine neden oldu. Hükümet bu nedenle bir düzenleme yaparak en düşük emekli aylığını 1500 TL yaptı. Ancak bugün dahi emekli olanların 2000 öncesi hizmetleri hesaplanırken, 2000 öncesi intibakın uygulanmaması nedeniyle büyük bir adaletsizliğe yol açılmıştır. 6 ayda bir yapılan enflasyon endeksli zamların, 1.500 TL’ye tamamlanan maaşlara değil de öz maaşlara yapılması da bir haksızlığa yol açtı. Yani, öz maaşınız 1.500’yi aşmadan uygulanan tüfe zamlarından faydalanamamış oluyorsunuz. Örneğin; 1.000 TL olan maaşınız bu uygulamayla 1.500 TL’ye çekildi. Tüfe zammı sadece öz maaşınız olan 1.000 TL’ye uygulanıyor. Temmuz da emekliler yüzde 5,75 zam aldılar. 1.000 TL maaşı olan emeklinin maaşı 1.057,50 TL oldu ama maaşı yine 1.500 TL’ye tamamlanacak. Öz maaşı 1.500 TL’yi geçene kadar bu şekilde devam edecek. İtirazlar taban aylığın 1.500 TL’ye çıkarılmayıp 1.500 TL’ye tamamlanmasına. [caption id="attachment_192007" align="alignleft" width="348"] Türk Emekli–Sen Genel Başkanı
Osman Özdemir[/caption] -İntibak çıkacak mı? -2000 sonrası emekli olanlar için intibak davasının hukuki sürecinde neler yaşandı? -Biz kanunun yürürlük tarihi olan Ocak 2000 tarihinin kaldırılarak, 2000 öncesi için uygulanan intibakın tüm emeklilere uygulanmasını istedik. Bu nedenle kamu denetçiliğine yaptığımız başvuru olumlu bulundu ve bize kurumca dava açmamız önerildi. Ankara İş Mahkemesi bilirkişi raporu lehimize olmasına rağmen mahkeme davayı reddetti. Sonrasında Yargıtay, Anayasa Mahkemesi ve son olarak ta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) dahil tüm süreç aleyhimize sonuçlandı. Anayasa Mahkemesi davayı reddederken çözüm yeri olarak parlamentoyu işaret etti ve bu işin yeni bir kanunla çözümlenebileceğini hükme bağladı. Meclis’te Sosyal Güvenlik Kurumu faaliyet raporuna göre 2019 yılında kurum aleyhine 521 soru önergesi verilmiş. Bunun 145 tanesi emeklilik hizmetleriyle ilgili. Şu an Meclis’te bekleyen yasa önerileri var. Norm ve standart birliği diye yola çıkılan sosyal güvenlik reformunda ne yazık ki bu sağlanamamıştır. Türkiye de 1998 bazlı gayri safi yurtiçi hâsıla ile 2009 yılında yayınlanan seri arasında seviye farkı ortaya çıkmıştır. 2012 yılında yayınlanan yeni veriler aylık bağlama hesabında nazara alınan ortalama kazanç tutarına etki etmiştir. Eski seride 2011 yılında 8,8 olan büyüme oranı 11,1’e, 2012’de 2,2 olan büyüme oranı 4,8’e, 2013’te 4,2 olan büyüme oranı 8,5’e, 2014’te eski seride 3 olan büyüme oranı 5,2’ye çıkmıştır. 2011-2015 yıllarında emekli olanların ortalama kazanç tutarları GSYH’deki yeni seriye göre hesaplanması gerekirken, eski seriye göre hesaplanmıştır. Bu da başlı başına yeni bir intibakın şart olduğunun göstergesidir. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Zehra Zümrüt Selçuk da sosyal güvenlik sisteminin yeniden ele alınacağını belirtti. Bu nedenle tüm bu adaletsizliği ortadan kaldıracak yasal düzenlemelerle, bütün emekli, dul ve yetimlerinin hak kayıplarının ortadan kaldırılarak adaletin sağlanması beklentimizdir. -Emekli ne istiyor? -2000 öncesi için yapılan intibak, 23 yıl süren bir hukuk mücadelesi sonucu kazanılmış bir haktır. 2000 öncesi için kazandığımız bu hakkın, 2000 sonrası için de verilmesi için mücadelemize devam etmekteyiz. Meclis’te konunun ele alınıp yasa yoluyla bu mağduriyetlerin giderilmesi yönünde halen de çalışmaktayız. “Tek kişinin yoksulluk sınırı 3.728,25 TL” Türk Emekli–Sen Genel Başkanı Osman Özdemir, memur emeklisinin sorun ve taleplerine yönelik sorularımızı şöyle yanıtladı: Memur emeklisi maaşının yaşanabilecek düzeyde yükseltilmesini istiyor. Emekli bir ay sonra alacağı maaşı çekerek yaşamaktadır -Memur emeklisinin en önemli sorunu nedir? -Düşük maaş almasıdır. Memur emeklisi maaşının yaşanabilecek düzeyde yükseltilmesini istiyor. Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge’nin yaptığı 2020 Temmuz ayı için yaptığı araştırmaya göre tek kişinin yoksulluk sınırı 3.728,25 TL/Ay olarak hesaplanmıştır. En düşük memur emeklisinin maaşı bu kadar olmalıdır. -Türkiye’deki emekli fotoğrafını nasıl anlatırsınız? -Türkiye’de emekli oyalanacağı bir işi olmadığı için kahvehanelerde oyun oynayan, şehrin ana cadde ve meydanlarında gayesiz dolaşan, yorulunca da müsait bir taşın ya da bankın üstüne oturarak zaman geçiren insandır. -Emekli nasıl yaşıyor? Nasıl geçiniyor? -Emekli bir ay sonra alacağı maaşı çekerek yaşamaktadır. Hele okuyan çocuğu varsa sefalet içine düşmüştür. -Salgın emekliyi nasıl etkiledi? -Salgın emekliyi vurdu demek lazım, emeklinin vücut direnci düşük olduğu için kolay bir şekilde virüsü kapmaktadır. Bu nedenle vefat edenlerin çoğunluğu 65 yaş üstü emeklilerde olmuştur. Salgın süresinde evden dışarı çıkamadıkları için eklemlerindeki kireçlenmeler artmış, çeşitli yaşlılık hastalıklarına yakalanmışlardır. -Salgın döneminde emeklinin talebi nedir? -Günün belirli saatlerinde evden dışarı çıkararak yürüyüş yapıp sağlığını düzeltmek istiyor. “EMEKLİ MAAŞ ARTIŞLARI TOPLU SÖZLEŞMEYLE BELİRLENMELİDİR” Türk Emekli–Sen emeklilerin taleplerini şöyle dile getiriyor: 1-Emeklilere sendika kurma hakkı tanınmalı, kamu görevlileri ile birlikte emeklilere de toplu sözleşmeli sendika hakkı verilmeli, emekli maaş artışları toplu sözleşmeyle belirlenmelidir. 2-En düşük emekli maaşı insanca yaşanacak bir seviyeye çıkarılmalı, emeklilere ödenecek asgari emekli aylığı tutarı, yoksulluk sınırının altında olmamalıdır. 3-Enflasyon karşısında eriyen emekli maaşları, reel enflasyon oranlarında derhal iyileştirilmeli, emeklilere milli gelir artışından refah payı verilmeli, rahat nefes alması sağlanmalıdır. 4-Enflasyon sepetinin hesabında, emekli maaşlarının yüzde 70’ine isabet eden gıda maddesi ve barınma giderlerinin ağırlığı aynı oranda dikkate alınmalıdır. 5-Emekliler, devlet ve üniversite hastaneleri ile polikliniklerde muayene ve tedavi için herhangi bir ek ücret ödememeli, ilaveten ilaç bedeli, protez gibi iyileştirme araç ve gereç bedelleri devlet tarafından karşılanmalı, katkı paylarından muaf tutulmalı, ilaçlara sınırlama getirilmemeli, doktorun yazdığı ilaç için ücret farkı ve hastanelere otel ücreti ödememelidir. 6-Çalışanlara verilen tedavi gideri harcırahı emeklilere de verilmeli, kamu konaklama tesislerinden yararlanmaları için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. 7-Emeklilere eş ve çocuk yardımı ödenmeli, toplu ulaşım, konaklama, konut edinme, banka kredilerinde gerekli indirim ve kolaylıklar sağlanmalı, vefat eden emeklilerin, dul ve yetimlerine ödenen aylıklar, asgari geçim standardının üstünde olmalıdır. 8-Emekliler harcamalarında vergi öder, KDV,ÖTV oranları düşürülmeli ya da vergi iadesinin yerine getirilen ek ödeme yüzdeleri yüzde 8-9 oranlarına yükseltilmelidir. 9-Emekliler için SGK mevzuatı genişletilmeli, huzurevi, dinlenme tesisleri gibi yerlerin kapasiteleri artırılmalı, emekli evleri kurulmalı, huzurevleri ücretsiz olmalı, hiç olmazsa talep edilen ücretler emeklilerin ödeyebileceği miktara düşürülmelidir. 10- Emeklilere TOKİ’nin ayırdığı ev kontenjanı yükseltilmelidir.
Editör: TE Bilisim