DOĞAN BULGUN (ANKARA) - KİCK Boks Federasyonu’nun geleneksel iftar yemeğinde spor gazetecisi, spiker Orhan Ayhan Ağabeyimizi tatlı bir telaş içinde gördüm. Bir masaya oturmuş, kendi söylemi ile bir buçuk kilo ağırlığında büyük boy kitabı önündeki isim listesine bakıp tek tek imzalıyordu. Beş yıl önce ilk hazırlıklarına başladığı, büyük emek harcadığı kitabı, Goooller, nakavtlar, portreler ve anılar... Mikrofonda 55 Yıl (1962- sonsuza) basılmıştı. Bunlardan birini de bana imzaladı. İftar programımızı tamamlayıp eve döndüğümde Orhan Ağabeyin kitabına şöyle bir bakayım dedim, zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım. Okumamış sadece bakmıştım ama kitabı elimden bıraktığımda neredeyse sabah oluyordu. Rahmetli babası Mehmet Ayhan devrin 4. büyük kulübü Vefa’da uzun yıllar yöneticilik ve şampiyonluklarla onurlanan bir başkanlık dönemi yaşarken, Orhan Ayhan da çok küçük yaşta kendini futbol dünyası içinde bulur. İlkokul yıllarında Mithatpaşa, Şeref, Fenerbahçe ve Vefa statlarının balçık tarlalarını aratmayan zeminlerinde devrin ünlü futbolcularını izleme olanağı elde eder. 5-6 yıl sonra bıyıkları terlemeye başladığı dönemde ise ismi İnönü olarak değiştirilen Dolmabahçe Stadı’na gider arkadaşları ile. Kırmızı-Yeşil vagonlardan oluşan ve Ortaköy-Aksaray hattında çalışan tramvayların ucuz olsun diye yeşil olanına sığışırlar. Bu statta 10 yıl sonra maç anlatacağını o gün elbette bilemez Orhan Ayhan. O hep ilklerin adamıdır. 1962’de Türkiye Radyoları’nın açtığı sınavı birincilikle kazanarak spor spikeri olur. Türkiye’nin en az 10 şehrinde radyo ve TV yayınlarının ilk açılış günlerini, 1971’de TRT’nin ABD’den ilk canlı yayını olan Muhammed Ali – Joe Frazier boks maçını, 1971 İzmir Akdeniz Oyunları ile 1972 Münih, 1996 Atlanta Olimpiyat Oyunlarının başlangıç törenlerini izleyenler ve dinleyenler hep onun sesini duyar. Beş kıtadan spor karşılaşmalarını sunar. Şöyle de bir cümlesi vardır kitabın önsözünde: “Aklıma gelmişken ekleyeyim, yalnızca Grönland’dan hiç maç anlatmadım.” Orhan Ayhan kitabında yalnızca belleğindeki bilgileri aktarmaz okuyucuya, sayfalar arasında dünya ve Türk sporunun 100 yıllık geçmişini de bizlere sunar arşivlerden. Futbol ve boks kitabın önemli bir bölümünü kaplar, olimpiyatlar da önemsediği olaylardandır. Yurt dışında dünyaca ünlü spor adamları ile yaptığı röportajlar, kolay kolay her yerde bulunmayan fotoğraflar yer alır sayfalarda. Kendisi de işaret eder, bazı siyah-beyaz fotoğraflar son derece eski ve bozuktur. Okuyucunun hoşgörüsüne sığınır bu noktada. 60 yıllık spor gazeteciliği geçmişinde birlikte olduğu cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar, çalıştığı kurumlar, başarıları, ailesi, spor dünyasında isim yapmış yerli ve yabancı kişiler bölümler halinde kitapta yer alır. Kitabın bir sayfasında da Anadolu’dan olağanüstü inciler başlığıyla minik hikâyeler aktarır bizlere. İşte onlardan biri: Başbakanlık danışmanı ve Kick Boks Federasyonu Başkan Vekili Ahmet Ataşçı Elazığlıdır. Bizzat yaşadığı bir olaydır anlatmaktadır. 2002 yılında Elazığspor Süper Lige çıkar. Şehirde büyük bir bayram havası yaşanmaktadır. Ataşçı annesi ile birlikte rahmetli babasının mezarını ziyaret etmek ister. Mezarlığın kapısına geldiklerinde ana-oğul ömür boyu unutulmayacak bir durumla karşılaşırlar. Mezarlığın giriş kapısında bir afiş asılıdır ve üzerinde şunlar yazmaktadır: “Elazığpor’a Süper Ligde başarılar dileriz. Asri mezarlık sakinleri...” Beş yıllık emeğin ürünü olan, Goooller, nakavtlar, portreler ve anılar... Mikrofonda 55 Yıl (1962- sonsuza) okunması gerekli bir kitap. Önerilmeyi hak ediyor.
Editör: TE Bilisim