NEW YORK - Küresel piyasalar ABD’de beklenen faiz artışı, Çin’in büyümesinin yavaşlaması ve bunların ekonomilere maliyetine odaklanmış durumda. Bu durumdan en çok etkilenecekler arasında Türkiye de yer alıyor. Uzmanlara göre bu çerçevede Türkiye’yi 2016’da bekleyen önemli zorlukların başında ‘Zayıf ekonomi ile mücadele etmek’ geliyor. Bu arada demokrasi ve hukuk üstünlüğü konularında oluşan endişelerin de giderilmesi gerekiyor. Demokrasi ve hukuk algısının daha da kötüye gitmesi halinde, bu durumun iş dünyası üzerinde negatif etkilere yol açacak ve büyüme olumsuz etkilenecek. Küresel ekonominin görünümü ve mevcut durumun Türkiye’ye yansıması ile ilgili olarak değerlendirmelerde bulunan ekonomistler, Türkiye’de önce ekonomik istikrarın sağlanması, ardından büyümeye yönelik bir model inşa edilmesi gerektiğini ifade ediyor. New York merkezli özel araştırma grubu The Conference Board’ın Başekonomisti Bart van Ark, 2016’da Türkiye ekonomisini bekleyen en önemli zorluğun ‘Zayıf ekonomi ile mücadele etmek’ olduğunu belirterek, bunun için Türkiye’nin iç ekonomisini güçlendirmesi gerektiğini vurguluyor. Ark, “İnsanların güveninin sağlanması, özel sektörün yatırım yapmasına imkan sağlanması, gelirlerin artırılması, bununla birlikte tüketici talebini artırır. Daha fazla üretim olur. Bu durum da ekonomiyi güçlendirir.” diyor. Ekonomik istikrarın, politik süreçte güven oluşturmakla ilerlediğine dikkat çeken Bart van Ark, seçimden çıkan tek parti iktidarının önemli olduğunu belirten Ark, bununla birlikte şu uyarıyı yapıyor: “Bir partinin büyük bir oy oranına sahip olması bir risktir. Bazı insanları mutsuz edebilebilir. Ülkenin politik geleceği hakkında belirsizlikler olabilir. Bu da güven konusunda olumsuz etkilere sahip olabilir. Ekonomik istikrar ile politik güvenirlik arasındaki ilişki çok önemli. İnsanlar, politikalar konusunda güvenini kaybettiği zaman, bu da ekonomiyi olumsuz yönde etikler.” The Conference Board’ın ekonomistlerinden Gad Levanon ise Türkiye’deki demokrasi ve hukuk üstünlüğü konularında bazı endişeler olduğuna dikkat çekiyor. Levanon, Demokrasi ve hukuk ile ilgili algının daha da kötüye gitmesi halinde bunun iş dünyası üzerinde olumsuz etkileri olabileceğini kaydediyor. “ERDOĞAN VERDİĞİ SÖZLERİ TUTABİLECEK Mİ?” Aynı şirketin ‘gelişmekte olan ülke ekonomileri’ departmanı uzmanlarından Ken Goldstein de seçimlerle ilgili değerlendirmesinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tahmin edilmeyecek bir başarı elde ettiğini ancak, bundan sonra verdiği sözleri yerine getirip getirmeyeceğinin önem arz ettiğini söylüyor. Erdoğan’ın herkesi şaşırtıp ülkeyi birleştirerek yeni Atatürk olabileceğini savunan Amerikalı ekonomist, “Ülkeyi refah ve zenginliğe ulaştırabilirse, bence bunu yapabilir, Türkiye’de bir 10 yıl daha cumhurbaşkanlığı yapabilir. Yeni Anayasa yapabilir. Ama ben sözlerini yerine getireceği konusunda şüpheliyim.” ifadelerini kullanıyor. Erdoğan’ın atacağı adımların Türkiye ekonomisi üzerinde büyük bir etkiye sahip olduğunu ifade eden tecrübeli ekonomist, Türkiye’de insanlarının gelirlerinin artırılması ve adil paylaşımın olması gerektiğini, Erdoğan’ın bu konuda adımlar atması halinde yeni Atatürk olabileceğini, aksi takdirde eski bir cumhurbaşkanı olacağını düşünüyor. GLOBAL PİYASALARDAKİ HAREKETLİLİK TÜRKİYE’Yİ ETKİLER Grubun bir başka ekonomisti Ataman Özyıldırım da şu an için öngörmemekle birlikte küresel piyasalarda yaşanacak bir krizin Türkiye’yi etkileyebileceğini dile getirerek, “Şu an için böyle birşeyi öngörmüyoruz. Ama Çin ve Avrupa’dan başlayan bir krizin dünya çapına yayılması, yatırımların yönü ve doların artışı açısından Türkiye’ye risk getirebilir.” şeklinde konuşuyor. Türkiye ekonomisinin 2016’da yüzde 2-3 arasında büyüme göstermesini öngören Özyıldırım, hükümetin yapısal reformlar konusunda atacağı adımların ekonomi üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğunu belirtiyor. 2016’da Almanya ve Avrupa ekonomilerinin yavaşlamasının Türkiye’yi yakından ilgilendiren başka riskler olduğunu ifade ederken, bununla birlikte şu an için büyük bir risk görmediğini aktarıyor. Özyıldırım, ayrıca gelişmekte olan ülkelerin Amerikan Merkez Bankası (Fed)’in muhtemel bir faiz artışını beklediklerini, buna karşı önlem alınmaz ise yatırımların gelişmekte olan ülke ekonomilerinden gelişmiş ekonomilere kayacağını vurguluyor. Çin ekonomisindeki yavaşlama ile ilgili olarak ise “Bu yavaşlamadan gelişmekte olan ülkeleri çok etkileniyor. Hammadde fiyatlarının düşmesi, hammadde ihracatı yapan ülkelerin ekonomilerini de yavaşlatıyor. Tüm piyasaları etkiliyor.” değerlendirmesini yapıyor.