Git artık dediğimiz sadece ülkemizi değil tüm dünyayı bunaltıp, bıktırtan bir yılı geride bıraktık. 2020’de Pandemi belasından kurtulmadık ama artık o kadar da çaresiz değiliz. Görünmez virüse çözüm olan aşılar bulundu, aşılamalar dünyanın dört bir yanında başladı. İnsanlık 2021’e yepyeni umutlarla başladı. Türkiye ise, 2021’e başta aşı olmak üzere birçok konuda siyasi polemik ve sert tartışmalarla girdi. AŞI TARTIŞMALARI 2020’nin son çeyreğinde yoğunlaşan, 2021 yılı boyunca tartışılacak konuların başında ekonomik sıkıntılar ve Covid-19 aşısı geliyor. Ülkemizde aşı deneme çalışmaları çerçevesinde, 3 te biri plasebo yani serum, 3 de 2 si de gerçek aşı olan uygulamaların sonuçları beklenirken, aşılanma sürecine ilişkin tartışmalar da sürüyor. Daha önce 14 gün arayla yapılan çift doz aşı, son dönemde 28 gün arayla uygulanmaya başladı. Bazı bilim insanları tek doz yeterli derken, bazıları çift dozun ardından ancak 10 gün sonra tam koruma sağlayacağına dikkat çekiyor. Kimileri de bu aşıların 6-7 ay koruma sağlayabileceğine, her yıl yapılması gerektiğine vurgu yapıyor. Siyaset ise bu tartışmaların tam ortasında muhalefet iktidara, geçtiğimiz Aralık ayında gelmesi beklenen 20 milyonluk ilk doz yerine yılsonunda depolarımıza çekilen 3 milyon dozu gündeme getirip, bunun ancak sağlık çalışanlarına yeterli olacağını, kalan aşıların neden gelmediğini soruyor. Dünya genelinde günde 12 binden fazla insanın yaşamını yitirdiği bu salgında kafalar karışık ama tek çözümün aşı olduğu da unutmamak lazım. *** KURAKLIK BELASI Ülkemizde yaşanan, hatta virüs salgınından daha da beter bir başka büyük sıkıntımız da kuraklık. Uzmanlar, su kaynakları açısından, ortanın biraz altında su varlığına sahip ülkeler sınıfında olan Türkiye’nin, her ne kadar kurak Afrika ülkeleri gibi olmasa da, su zengini olmadığımızın bilincinde olarak israftan kaçınmamız gerektiğine dikkat çekiyor. Kişi başına düşen yıllık ortalama bin 500 metreküplük su varlığımızın kritik seviyelere yaklaşmakta olduğu konusunda toplumda hassasiyet ve farkındalık yaratılması gerekiyor. Uzmanlar, son 6 ayın ortalamalarına bakıldığında Orta ve Doğu Karadeniz de dahil, Türkiye'de ciddi bir meteorolojik kuraklığın yaşandığını, önümüzdeki kış aylarında beklenen yağışların olmamasının önümüzdeki yaz için büyük sorunlara yol açacağını ifade ediyor. Öte yandan artan nüfuslarıyla İstanbul, Ankara gibi mega kentlerdeki şehir ısı adası ve atmosferin ısınmasıyla yağışların kar yağışı olarak düşmesine engel olduğu için çocukluğumuzdaki yoğun kar yağışlarının olmadığı hepimizin dikkatini çekmiştir. Barajların, göllerimizin ve nehirlerin alarm verdiği bir dönemde yapılması gereken en önemli şey, suların boşa akmasını önlemek, bulaşık, duş, tıraş gibi kullanımlarda suyu olabildiğince tasarruflu kullanmaktır. *** VİTRİN MANKENİ POLEMİĞİ 2021 yılının ilk Cuma gününü yine siyasi polemikle geçirdik. Senin başörtülün-benim başörtülüm, seninki vitrin mankeni benimki gerçek inançlı gibi, halkı bunaltan kadınlar üzerinden yapılan gereksiz tartışmalar 21’nci yüzyıl bilişim çağı Türkiye’sine hiç yakışmadı. Çoğu zaman iddia edilirdi, siyasetin halkı aşağıya çektiği! Bu tür tartışmaların ardından bu iddialara hak vermemek mümkün mü? *** BAŞÖRTÜSÜ YİNE SİYASET GÜNDEMİNDE Aslında bu polemiği, CHP eski milletvekili Fikri Sağlar’ın sözleri tetiklemişti. Hakimlerin başörtülü olup olmamasından daha da önemlisi, aldıkları kararlarının hukuka uygunluğu değil midir? Hakimlerin verdikleri kararlarının siyasi mi değil mi onu tartışmamız daha doğru olmaz mıydı? Başörtüsü tartışmalarından oy devşirme, inancı siyasete malzeme yapma alışkanlıklarına artık bu topraklarda pirim verilmemesi lazım. Siyasilerin, vatandaşın gerçek gündemi iş, aş, geçim derdine çözüm bulmak için çözüm üretmesi gerekir. *** SÖZCÜ GAZETESİ Ayasofya polemiği ile gündeme gelen tartışmalarla 2021’e başladık. Ayasofya’nın ibadete açılması aslında sadece ülkemizde değil, tüm dünyada 2020’in önemli konularından biri olarak görüldü. Sözcü gazetesi, bu konuyu “felaket olarak değil, önemli olaylar arasında görüp okuyucumuza duyurduk” dese de, aksi iddialar siyasetin de gündemindeydi. Sözcü gazetesinde yer alan ve bazı medya kuruluşlarıyla sosyal medya kullanıcıları tarafından manipüle edilen habere ilişkin bir soru üzerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ben Sözcü gazetesini okumuyorum. Kimse de lüzumsuz yere buna para verip almasın" dedi. Erdoğan’ın bu konudaki kişisel görüşünü açıklaması son derece doğaldır. Bazı yayın organlarının söz konusu gazeteyi hedef alan spekülatif iddiaları dile getirmesi ise bir o kadar yanlıştır. *** ASGARİ ÜCRET 2021 yılında uygulanacak asgari ücret net 2.825 lira 90 kuruş olarak belirlenirken, muhalefet ve sendikaların 3 bin lira ile 3 bin 800 lira arasındaki beklentilerinin çok gerisinde kaldı. Araştırmalar, asgari ücret ve altında bir ücretle yaşamını sürdürmek zorunda olan işçilerin sayısı 7,5 milyonu geçtiğine dikkat çekiyor. Asgari ücretin ortalama ücret haline geldiği ülkemizde, 9 buçuk milyona yakın özel sektör işçisi de asgari ücretin yüzde 20’si ve altında ücretlerle çalışıyor. Araştırmalar, özel sektörde çalışan kadınların ise ücret eşitsizliği ile karşı karşıya kaldığını, her 3 kadın işçiden birinin asgari ücretin altında çalıştırıldığını gösteriyor. Tüm bu veriler ışığında hemen akla şu sorular geliyor, çalışan ve işvereni mutlu edecek bir ara yol bulunamaz mıydı? Devlet, asgari ücreti tümüyle vergi dışında bırakamaz mıydı? *** GEÇİM SIKINTISI Asgari ücretin dolara karşı erimesi, geçim sıkıntısı çeken dar gelirliyi daha da bunaltmaya başladı. Asgari ücret 2016’da 430 ABD doları kadardı. Son yıllarda içte ve dışta yaşanan ekonomik ve siyasal sıkıntılar, asgari ücretin dolar cinsinden gerilemesine neden oldu. Dolar düşmesine rağmen asgari ücret 380 dolar seviyelerinde. DİSK araştırmasına göre asgari ücret altın karşılığında da eridi. Merkez Bankası’nın yıllık ortalama Cumhuriyet altını fiyatlarına göre, 2003 yılında asgari ücretin yıllık tutarı ile 25 altın alınabilirken, 2020’de yıllık net asgari ücretle sadece 13 adet alınabiliyor. *** ŞİDDETE HAYIR! 2021 yılında, çiftçisi, işçisi, memuru, emeklisi herkesin insanca refah içinde huzurlu olması herkesin ortak dileği. Ancak bu huzurun gelmesinin ekonomik refahın da ötesinde ilk şartı, toplumun yapı taşları olan kadın-erkek-yaşlı-genç ve çocukların birbirlerine saygı göstermesiyle mümkün olabilir. 2021’de başta kadın cinayetleri olmak üzere, sağlık çalışanlarına, doğaya-hayvanlara tüm canlılara yönelik şiddetin her türlüsünün yaşanmadığı bir Türkiye’yi hayal ediyoruz. *** KÖPRÜ VE OTOYOL ÜCRETLERİ Yeni yılla birlikte “geçiş garantili” otoyol ve köprülerin geçiş ücretlerine zam geldi. Fiyatlar araç sınıflarına göre değişirken, ortalamada zam oranı yüzde 25 oldu. İstanbullular artık 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ile Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nden 10,50 TL yerine 13,25 TL'ye geçecek. Osmangazi Köprüsü'nden geçiş ise, 117,90 TL'den 147,50 TL'ye yükseldi. İstanbul'dan İzmir' e otoyolda tek yön gidiş ücreti 367 lira oldu. Yeni yıl zamlarının ardından sosyal medyada “hayırlı olsun” paylaşımlarının yoğunluğu dikkat çekiciydi. Zam furyası köprü ve otoyollarla da sınırlı değil. Doğal gazdan elektriğe, ehliyet-kimlik-pasaport harçlarından, tütün ürünlerine, ceza ve vergilere, toplu taşım ücretlerine kadar yaşamımızdaki her şeye zam geldi. Pandemi döneminde işini kaybeden geliri kısıtlanan yurttaşların en önemli gündemi olan geçim derdi, faturalar ve mutfaktaki yangın, 2021 yılında yurttaşların başlıca sorunları olmayı sürdürecek. Deprem, sel, kuraklık gibi doğal afetlerin yanı sıra Pandemi belası ve kısıtlamalardan uzak özgürce gezebileceğimiz, ekonomik sıkıntıların yurttaşlarımızı köşeye sıkıştırmayacağı, üretim ve istihdama yönelik yatırımların çoğalıp işsizliğin azalacağı, daha fazla demokrasi ve özgürlüklerin yaşanacağı, kimsenin ötekileştirilmediği bir yıl olmasını diliyoruz.