31 Ağustos’ta devlet okullarında on-line eğitimi başlatan Milli Eğitim Bakanlığı, okulların 21 Eylül’de açılacağını açıkladı. Peki gerçekten okullar pandemiye hazır mı? Eğitimci, veli, öğrenci ve sağlıkçılar, okulların hazır olmadığı ve açılmaması görüşünde…

MÜJGAN HALİS - Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 31 Ağustos’ta devlet okullarını on-line eğitime açarken 21 Eylül’de yüz yüze eğitim takviminin başlayacağını duyurdu. Ancak tüm yurtta Covid 19 vakalarının artması başta eğitimci, veli ve sağlıkçıları tedirgin ediyor. Okulların pandemiye hazır olup olmadığı tartışılıyor… Eğitimciler, veliler, öğrenciler ve sağlıkçılar bu konuda ne düşünüyor? Bu konuda Eğitim Sen, Eğitim İş Başkanları, veli, öğrenci, öğretmen ve Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı hocası ile görüştük. “MEB aslında hazırlıksız ve plansız” Geçtiğimiz hafta yapılan öğretmen seminer çalışmaları sonrası, 300’ü aşkın okulda Covid 19 vakaları görüldüğünü açıklayan Eğitim Sen’e göre; okullar pandemiye hazır değil ve açılmamalı. Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Doğan bu konuda şu saptamayı yapıyor: “Geride bıraktığımız hafta, okulların 21 Eylül’de açılması için hangi önlemlerin alınması gerektiği ve eğer önlemler alınmazsa sonuçlarının ne kadar olumsuz olabileceğini gözlemleme olanağı verdi. Bu hafta ayrıca, bizlere “Her olasılığa hazırız” algısı oluşturmaya çalışan MEB’in aslında ne kadar hazırlıksız ve plansız olduğunu da gösterdi.” Okullarda tek önlem olarak maske takmanın yetersiz olduğunu savunan Eğitim Sen Başkanı Doğan “Somut, geçerli ve yeterli önlemler kurumsal olarak alınmalı ki okullar güvenle açılsın” diyor. Eğitim İş Başkanı Orhan Yıldırım de, okulların yüz yüze eğitime, pandemiye hazır olmadığına dikkat çekiyor. Kısa süre önce gerçekleştirilen öğretmen seminerlerinde bunu gördüklerini belirten Yıldırım, “Bir haftalık seminer döneminde pek çok Covid 19 pozitif tanısı almış öğretmenle karşılaştık, bu yüzden de birçok okul kapatılmak zorunda kaldı” uyarısında bulunuyor. Eğitimin on-line sürdürülmesi gerektiğinin altını çizen Yıldırım; şu bilgileri veriyor: “Öğretmenlere, kaymakamlarca filyasyon görevleri dayatılmaya devam ediyor. Kronik hastalığı bulunan, hanesinde yaş itibariyle risk grubunda olan insanlarla yaşayan öğretmenlerin bazıları, ancak gönüllülük esasıyla yapılabilecek bu görevlendirmelere zorlanıyor. Defaten uyarmamıza rağmen okullara kalıcı, kadrolu temizlik personelleri sağlanmıyor. Bu haliyle okullarda hijyenin nasıl sağlanacağı sorusu, cevapsız kalıyor. Sınıflar seyreltilerek, öğrenciler vardiyalara bölünerek yüz yüze eğitim verilecekse, ortaya çıkacak öğretmen açığının nasıl kapatılacağı da belirsiz. Zira, pandemiden önce bile açıkladığı raporlarla öğretmen açığı bulunduğunu itiraf eden MEB, bu koşullara rağmen hâlâ ek öğretmen ataması yapmadı.” On-line eğitimin altyapısı da sağlanmadı Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un dilinden düşürmediği on-line eğitimin altyapısının da sağlanmadığını düşünüyor Yıldırım. Eğitimde fırsat eşitliği ilkesi nedeniyle her öğrenciye ücretsiz internet ve tablet ya da bilgisayar sağlanması konusunda herhangi bir adım atılmadığına işaret eden Yıldırım, üyelerinden aldıkları bilgilere göre, her sınıftan ancak 4-5 öğrenci, on-line eğitime düzenli katılıyor. Yıldırım, “Bu belirsizlik, bu basiretsizlik eğitimcilerin, öğrencilerin, velilerin ve dolayısıyla tüm toplumun sağlığını riske atmaktadır. Tek bir yurttaşımızın sağlığı dahi, hükümetin ‘Her şey yolunda’ imajı verme çabalarından kıymetlidir” diye bitiriyor sözlerini. 8 yaşında bir çocuk annesi olan Mehtap Karslı, uzaktan eğitimin devam etmesi gerektiği görüşünde. Okulların açılmasının tehlikeyi daha da artırabileceğine değinen Karslı, “Çünkü kimse hastalığın farkında değil gibi davranıyor. Açılırsa kimse sosyal mesafe kuralına uymayacak” diyor. Bu nedenle sürecin biraz daha uzaması gerektiğini söyleyen Karslı, çocuğunu ve tüm ailesini tehlikeye atmak istemediğini belirtiyor. Etkileşime girilecek bulaşıcılık artacak Mert Berken Karataş ise bir öğrenci. “Okullar açılmalı mı?” sorumuza “Tabii ki açılmamalı ama maalesef süreç bu şekilde yürütülmüyor” diye yanıtlıyor. Karataş, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Hiçbir kurala uyulmuyor, mesela yakın zamanlarda üniversite sınavları yapıldı kurallara kimsenin uymadığını gözlerimizle gördük. Okullar açılırsa servis araçlarında, otobüslerde, sınıflarda birçok kişiyle öğrenci olarak etkileşime gireceğiz ve bulaşıcılığı artıracak.” Mehmet Taşpınar, bir baba. O da okulların açılmasına karşı. “Tedbirler alınmıyor ki, okullar nasıl açılsın” diye tepki gösteren Taşpınar, uzaktan eğitimin de “olduğu kadar” sürmesi gerektiğini düşünüyor. Veli olarak okulların açılması ve çocuğunun eğitimden uzak kalmamasını kendisinin de isteği olduğunu söyleyen Taşpınar “Ama açılsa bile çocuğumu korkudan gönderemem. Okullar açılmaya hazır mı onu bile bilmiyorum” diye endişesini dile getiriyor. Bir özel eğitim kuruluşunda fizik öğretmeni olan Can Kaya ise, uzaktan eğitimin öğrencilere ulaşamadığı görüşünde. On-line eğitimde öğrencilerin dersleri dinlemediğine dikkat çeken Kaya, yüz yüze eğitimin belli bir düzende başlaması gerektiğini düşünüyor. “Çünkü hayat durmamalı” diyen Kaya, “Tabii belli koşullar yaratılmalı. Örneğin sınıf mevcutları düşürülmeli, 2 metre aralıklı bir oturma düzeni yapılmalı. Maske zorunlu olmalı, okullar sık sık dezenfekte edilmeli. Ve ancak belli şartlar altında yüz yüze eğitim yapılmalı” şeklinde önerilerde bulunuyor. Bulaşma hızı yüksekse okullar, riski artırabilir Koç Üniversitesi Dahili Tıp Bilimleri Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Sibel Sakarya, Sağlık Bakanlığı’nın 3 Ağustos’ta açıkladığı verilerden 241 bin 808 olgunun, yüzde 7,2’sinin 15 yaş ve altı; yüzde 13,9’unun da 15-24 yaş grubunda olduğunu hatırlattı. “Enfeksiyonun yayılma hızının düşük olduğu toplumlarda, iyi bir plan, okullarda gerekli önlemlerin uygulanması, iyi bir test-temaslı izlemi ve izolasyon yöntemiyle okulların yeniden açılmasının güvenli olabileceğini” söyleyen Sakarya, ancak bulaşma hızının yüksek olduğu toplumlarda ise okulların yeniden açılmasının, riski artırabileceğine dikkat çekiyor.
Editör: TE Bilisim