Türkiye’de 31 Ocak tarihinin ayrı bir önemi var. 1968 yılında Türkiye’de ilk televizyon yayını canlı olarak gerçekleştirilecek ve iki saate yakın süre, kısıtlı bir izleyici grubuna hizmet verecektir. TRT’nin ilk 38 prodüktörü arasında yer alan Sedat Örsel, o gece neler yaşandığını, öncesini ve sonrasını esprili bir dille 24 Saat Gazetesi için anlattı

RÖPORTAJ / SULTAN YAVUZ  - Hukuk Fakültesi üçüncü sınıfta öğrenciyken, arkadaşı Yavuz Gökmen ile birlikte iş arayan ve Turgut Özakman hayranı olan Sedat Örsel, 1967 yılının bir Ekim gününde, Uğur Mumcu’nun elindeki Cumhuriyet gazetesiyle geldiği günü anlatıyor. Mumcu’nun, “Sedat tam sana göre bir iş”dediği ilanda, Türkiye’de yayına girecek televizyon için rejisör aranmaktadır. Prodüktör sınavı için son gün olduğunu öğrenen Örsel ve Gökmen, hemen başvuru için harekete geçerler. TRT’nin Mithatpaşa’daki 37 numaralı apartmanında mülakata alınan 70 kişinin her biri için beş dakika süre verilir. Jüride, Örsel’ın hayran olduğu, o zaman 37 yaşında olan ünlü tiyatrocu, radyocu ve yazar Turgut Özakman da vardır. Duvarda gösterilen Ernest Hemingway’in kim olduğu sorulan Örsel, doğru cevap verince, tiyatro ve edebiyat üstüne süren 45 dakikalık bir mülakat gerçekleşir. 38 kişinin kazandığı sınavda Örsel da drama prodüktörü olarak yevmiye ile işe alınır. BBC’den gelen hocaların ders verdiği eğitimde tercümanlığı da Betül Mardin ve Yavuz Kürkçü yapacaktır. Örsel, 1960’lı yılların başında “televizyon” diye bir kavramın olmadığını ve televizyonu sadece Amerikan filmlerinde gördüklerini belirtiyor. Televizyona alındıktan ve televizyon rejisörü olarak eğitim aldıktan sonra, yayına ne zaman başlayacaklarını bilmediklerini söyleyen Örsel, o dönemi şöyle anlatıyor: “Teknik araçlar ikinci eldi ve hurda değilse de, çok kullanıldıkları için ayarları tutmuyordu. Bu araçlarla nasıl başlayacağımız konusunda şüphemiz vardı. Videobant diye bir şey de bilmiyorduk, canlı yayınlanacaktı. O tarihte Yenimahalle’de, tepede bir tane anten vardı, başka da yoktu. İzleyecek kişi sayısı da fazla olmadığından, moralimizin yüksek olduğunu söyleyemem. Bunun yanı sıra, TRT bağımsız olduğundan hükümetle arası iyi değildi. Demirel Başbakan’dı. TRT’nin devletten yardım alma şansı yoktu, reklam zaten yasaktı. Derken, ’31 Ocak’ta yayına başlıyoruz’ denildi. Çok heyecanlandık tabii. Biz sekiz- on arkadaş drama şubesini kurmuştuk ve televizyon oyunları yapıyorduk. Müdürümüz Betül Aydın benden alelacele çocuk oyunu yazmamı istedi. İlk dramamız benim yazdığım ‘Kralın Terzileri’ ve ‘Kırmızı Şapkalı Kız’dı. Sonra sürekli dramalar yaptık. Bir de Şinasi’nin ‘Şair Evlenmesi’ isimli oyununu Tunca Yönder yönetmenliğinde ortaya koyduk. AST oyuncularının gönüllü dâhil olduğu bu dramada, paramız olmadığı için ücret de ödeyemedik. Zaten evlerde televizyon da olmadığı için seyredecek kişi sayısı da belliydi.” Yayın başlıyor 31 Ocak günü stüdyonun bir köşesine set kurulur ve ilk yayında “Devrim Tarihi” dersi ile iki belgesel yayınlanır. Prof. Afet İnan Atatürk ve İnkılâpları’nı anlatırken, ilk arıza yaşanır ve ekranda “dur” işareti yapan bir polis karikatürü ile “Lütfen Bekleyiniz” yazısı belirir, bu kesinti beş dakika sürer. Hava durumunun ardından sona eren yayın, yaklaşık iki saat sürer ve Örsel bu yayın için “Biz de tam ne olduğunu anlamadık” diyor. Haftada üç gün, bir buçuk-iki saatlik yayınlar yaptıklarını söyleyen Örsel, babasının bu yeni meseleğe bakış açısını da esprili bir dille şöyle anlatıyor: “1968 yılının sonuna kadar Ankara civarında çok az insan seyredebildi ve babama işimi izah etmekte de zorlandım. Televizyonda işe başlayacağımı söylediğimde, ‘O ne?’ dedi. Anlatınca da, ‘Olacak iş değil’ dedi. Mithatpaşa’daki apartmanda ikinci kattaki salon, ailemiz ve tanıdıklarımız için seyirci salonuna dönüştürülmüştü. Aşağıdaki stüdyoda ne yapılıyorsa, seyredebiliyorlardı. Bir gün yine Betül Mardin’le otururken babam geldi, yayını izledi ve ‘Adın prodüktör olarak geçiyor, o ne demek?’ dedi. Ben de, ‘Bunları yapan kişi’ dedim. Bu arada Melih Âşık da açık oturum yapıyor ve ağır bir şekilde hükümeti eleştiriyordu. Babam, ‘Şimdi bu nereden seyrediliyor?’ diye sordu, ‘Anten kurulursa Van’dan Edirne’ye kadar her yerde’ dedim. Babam, ‘Yani siz 35 kişi hükümetin canına okuyacaksınız, beğendiğiniz hiçbir şey yok, vay Türkiye!’ dedi. Herkes gülüştü. Birkaç ay sonra insanlar televizyon almaya başladılar ve ailemin evine gittiğimde bahçede bir kalabalık gördüm, babam televizyon almıştı. Bunun anlamı işimi onayladığıydı. Ben fakültenin üçüncü sınıfındayken evlendiğimiz için televizyon alacak paramız yoktu. Eşim Nursen, Meşrutiyet Caddesi’ndeki Filiz Pastanesi’nde Bilge Karasu ile birlikte izliyor ve eleştirilerini sunuyordu. Banttan olmadığı için biz kendimizi görmüyorduk tabii… ‘Nasıl?’ diye sorardık ve ‘İyi de, görüntüye mikrofon giriyor’ derdi.” TRT’nin açılış ve kapanışlarının unutulmazı “”Bayrak filmi Örsel, uzun yıllar TRT’nin açılışı ve kapanışında gösterilen “Bayrak” filmini nasıl çektiklerini de şu sözlerle anlatıyor: “Televizyon Dairesi Başkanı Mahmut Tali Öngören, yönetmen arkadaşım Arsal Soley bizi çağırarak, açılışta kullanmak üzere Anıtakabir’e gidip Türk bayrağı çekmemizi istedi. Çok heyecanlandık, kameramanı alıp Anıtkabir’e gittik. İzin aldık, daha sonra komutan, bayrak çekilecek diye bir manga asker çıkardı. Biz çektik fakat komutan memnun kalmadı, ‘Düzgün değil, paralel değil, üç gün sonra gelin, ben hizaya sokarım’ dedi. Gittik, birkaç gün sonra geldiğimizde hepsi çok güzel yürüyordu fakat bu kez de rüzgâr olmadığından bayrak dalgalanmıyordu. ‘Biz, dalgalanan gün gelelim ve sadece bayrağı çekelim’ dedik. Çok maceralı çekilen o bayrak filmi, yıllarca yayınlandı ve insanlar tümünü izlemeden televizyonu kapatmıyorlardı…” Sedat Örsel, 25 yıl boyunca, 1971’e kadar televizyon oyunları yapar, sonra İngiltere’ye Televizyon Koleji’ne yollanır ve bitirip geldikten sonra, önce kültür yayınları, daha sonra da program müdürü olur. 1980’lerin sonunda da TV dairesi başkanı olan Örsel, genel müdür program yardımcılığına da uzun süre vekâlet eder. 1992 yılında emekli olan Örsel, İlk adı EKO TV olan CNN-TÜRK’ü kurar. Kuruluşundan beri de İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdürerek, gençlere deneyimlerini aktarıyor. Sedat Örsel’in prodüktör olarak girdiği yıl, Adnan Öztrak Genel Müdürdür. TRT’nin ilk prodüktör ekibi şu isimlerden oluşmaktadır: “Sedat Örsel, Arsal Soley, Ayhan Önal, Erşan Başbuğ, Bülent Çarkacı, Tunca Yönder, Şehriban Durgun, Melih Aşık, Yavuz Kürkçü, Zeynep Esen, Attila İlvan, Tuncer Tezel, Emin Gerçeker, Taylan Gökçen, Tülay Eratalay, Tülin Eraslan, Tülin Oral, İskender Salgırlı, Okan Güngör, Adem Yavuz, Varlık Özmenek, Atilla Arsoy, Koray Düzgören, Ayla Erdemli, Emel Ceylan, Emel Uygur, Önder Aktaç, Ergin Ertem, Erdoğan Aklan, Erdem Tügel, Kaynak Gültekin, Gelincik Gültekin, Mehtap Uyguner, Önce Kurşunlu, Atik Çatalpınar, Mehmet Deniz, Ahmet Derin ve Fermani Uygun..."