Birsen GÜRDİL  Takvimlerin 5 Aralık 1934 tarihi gösterdiği gün kabul edilen 2598 sayılı kanunla genç Cumhuriyetin kadın ve erkeğin siyasal eşitliğine yönelik reformlarını gerçekleştiği gündür. Nitekim o gün toplanan yüce meclisin ilk oturumunda dönemin başbakanı İsmet İnönü, sayın milletvekillerine hitaben şu tarihi konuşmayı yapmıştır. “Yüce milletvekilleri, kadınların milletvekili seçmek ve milletvekili seçilmek hakkında sahip olması için yüce katınıza teklif sunuyoruz. Kadınlarımızın Türk tarihindeki haklı yerleri, erkeklerle beraber, daima memleketin ve milletin mukadderatı üzerine söz ve tesir sahibi olmalarıdır.” Diyerek oylamaya sunduğu kanunun kabul edilmesiyle Türk kadını seçme ve seçilme hakkı elde etmiştir. Türk siyasal ve toplumsal tarihinin bu kritik dönemeci, aynı zamanda ülkemize kadınlara seçme ve seçilme hakkı veren ilk devletlerden olma gururunu da yaşatmış olmasıdır. Bu tarihi oylamadan sonraki ilk seçimler 8 Şubat 1935 yılında yapılmış, seçimi kazanan 17 kadın milletvekili yüce meclise girmeyi başarmıştır. Bir yıl sonra yapılan ara seçimlerde ise meclisteki kadın milletvekili sayısı 18’e yükselmiştir. Türk kadınının kurtuluş savaşında gösterdiği cesaret ve kahramanlıklar, özgürlük mücadelesi veren pek çok ülke kadınlarına da örnek olmuştur. Türk kadınını mecliste ilk defa temsil etme şerefine sahip olan milletvekilleri sırası ile şöyledir: Satı (Hatı) Çırpan (Ankara), Mebrure Gönenç (Afyonkarahisar), Türkan Örs Başbuğ (Antalya), Sabiha Gölcül Erbay (Balıkesir), Ayşe Şekibe İnsel (Bursa), Hatice Özgener (Çankırı), Huriye Öniz Baha (Diyarbakır), Fatma Memik (Edirne), Nakiye Elgün (Erzurum), Fakiye Öymen (İstanbul), Benal Nevzat İstar Arıman (İzmir), Ferruh Güpgüp (Kayseri), Bahire Bediş Morova Aydilek (Konya), Mihri Pektaş (Malatya), Meliha Ulaş (Samsun), Fatma Esma Nayman (Seyhan), Hatice Sabiha Börkey (Sivas), Ayşe Seniha Hızal (Trabzon). Kurtuluş savaşı öncesi düşman işgaline uğramış olan ülkemizin pek çok bölgelerinde yöre haklarının direni ile karşılaşmışlar, yer yer düşman birlikleri ile kanlı çatışmalar meydana gelmiştir. Bu yöresel kurtuluş mücadelesinde de Türk kadını daima erkeğinin yanında olmuş, ellerinden geldiğince tüm fedakârlıklarla cephede ve cephe gerisinde çok büyük başarıya imza atmıştır. İstanbul’un işgali yıllarında Türk direniş örgütlerinin en büyük yardımcısı ise yine vatan uğruna canlarını feda eden Türk Kadınları olmuştur. Milli yazar ve kahramanımız Halide Edip Adıvar’ın toplumları harekete geçirmek için canı pahasında çıktığı kürsülerde binlerce vatandaşa hitap etmekten korkmamıştır. Savaş yıllarında, sırtlarında cephedeki güçlerimize silah ve yiyecek, giyecek taşıyan Türk analarının varlıkları dünya kadınlarına örnek olmuştur. Milli Mücadele’nin saygın kahraman kadınlarının gösterdikleri bu büyük katları daha sonraki yıllarda kadının toplumdaki yeri ve bu bağlamda kadın-erkek eşitliğini gündeme getirmiştir. Türk kadınının Milli Mücadele’deki fedakârlığı, toplum sahnesinde onları ön plana taşımış, bu durumlarda kadınların memleket üzerinde söz sahibi olma haklarının yasal güvence altına alınma konusunun önemi yüksek bir gündem maddesi haline gelmiştir. Kadınlarımıza siyasal haklar verilmesinin tarihçesi uzun olsa da, kadın haklarının resmi olarak meclise taşınması, 1923 yılında gerçekleşmiştir. 1930 yılında (20 Mart) kabul edilen Belediye Kanunu ile kadınların belediye seçimlerine katılma hakkı sağlanmıştır. Kadın ve erkek arasındaki eşitlik ilk defa somut hale getirilmiştir. Bunu 26 Ekim 1933’de elde edilen köy muhtarlığı ihtiyar heyeti seçilme, katılma hakları takip etmiştir. 5 Aralık 1934 yılında ise yüce meclis genç Cumhuriyetin kadın ve erkeğin siyasal eşitliğine yönelik reformları taçlandırmıştır. Günümüzde Türk kadınının dünya genelinde gösterdiği başarıların yanında, yine günümüzde Türk kadını hayatın ve yaşamın gerektirdiği tüm işleri başarı ile yapmaktadır. Dünya güzelleri seçilen kraliçelerimiz, savaş pilotu olan hanım pilotumuz ve pilotlarımız, bugün ülkenin huzuru ve güvenliği için Arap topraklarında silahlı çatışmalar içinde yer alan kadın güçlerimiz, kısacası sanatta, sporda, kültürde, siyaset hayatında, tıpta ve her işte dünya kadınlarının daha beceremedikleri pek çok zor işleri yaparak, uluslararası arenalarda daima yer almıştır. Suudi kadınlar feracelerden kurtulmak istiyor. Suudi Arabistan’ın kirli işlerde parmağı olan Veliaht Prens Muhammed bin Selman, yaptığı bir açıklamada kadınların mütevazı giyinmelerini, çarşaf giymenin zorunlu olmadığını, özel araç kullanmalarında ve de futbol müsabakalarını izlemelerinde zorunlu olmaması gerektiğini söylemesine rağmen, bugün Suudi kadınlar, hala kara çarşaflar altında yaşamlarını sürdürmektedir. Kendisine rakip gördüğü prensleri tutuklatan, işine gelmeyeni çeşitli yöntemlerle ortadan kaldırılması konusunda becerikli olan Selman’ın, bu açıklamalarını ciddiye almayan kadınlar, çarşafa karşı protestolar düzenlemeye başlamışlardır. Tesettürün zorunlu olduğu ülkede özgürlük isteyen kadınlar, teknolojinin imkân verdiği bütün iletişim sistemlerinden çarşaf giymeyeceklerini ileri sürmeye başlamıştır. Türkiye’deki konsolosluğunda hunharca öldürülen gazeteci Kaşıkçı’nın bulunmayan cesedi aranırken, Selman’a karşı Twitter, İnstagram, Facebook gibi platformlardan haklarını arayan Suudi kadınlara başarılar dilemek gerekir.