ANKARA - Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, "Türkiye darbecilerin yaptığı bir anayasayla yönetilmeye mecbur mu, hala mahkum mu? Siviller, siyasi partiler, bugün Mecliste temsil edilen partiler anayasa yapmaktan aciz mi? Elbette değil. Türkiye buna layık ve bu anayasayı da önümüzdeki dönemde yapacağına inanıyorum." dedi. Bakan Gül, AK Parti iktidarının Cumhuriyet tarihinin seçilmiş en uzun iktidarı olduğu hatırlatılarak "Şimdi mi böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duydu?" şeklindeki eleştirilere ilişkin değerlendirmelerinin sorulması üzerine, anayasanın normal bir kanun gibi olmadığını, yapımının daha büyük uzlaşma gerektiren hukuki bir metin olduğunu ifade etti. Anayasayla ilgili 19 değişiklik yapıldığını hatırlatan Gül, "Bir aracınız var, 90 model bir aracınız, her gün Şaşmaz'a tamire gidiyorsunuz. Bir orayı değiştirdiniz, burayı değiştirdiniz tamam ama son tahlilde 90 model bir aracınız var. Ne yaparsanız yapın bu ancak o kadar, kapasitesi bu. Bu değişiklikler de önemli değişiklikler, biz diyoruz ki artık 2023'e gidiyoruz, 2023 model bir araba, yol değişmiş, yani AK Parti de bu anlamda bugüne kadar çok önemli demokrasi anlamında adımlar attı, Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde yapılan anayasa değişiklikleri, çok önemli hamleler yapıldı. Yani yol da müsait ama aracın o yolda gidebilecek bir imkanı yok." diye konuştu. Gençlerin, Türkiye'nin geleceğinin bu anlamda anayasanın daha ilerisinde olduğunu belirten ve "O yüzden bir ihtiyaç. Niye şimdi?" ifadesini kullanan Bakan Gül, "AK Parti geldiği günden beri vesayetle mücadele etti. Kendisine yönelik tehditler bile, parti kapatma, bir oyla kapatılmaktan kurtuldu, yani böyle bir demokrasi mücadelesinde vesayetçilerle mücadele, sokak üzerinden vesayet devşirmek isteyenlerle mücadele, 15 Temmuz, yani yetmedi tankla, top tüfekle geldiler, bu mücadeleleri yaptı, Türkiye'nin demokrasisini ayakta tuttuk." şeklinde konuştu. Bundan sonraki sürecin inşa, demokrasiyi, özgürlükleri artırma ve 2023 hedeflerine ulaşma süreci olduğunu dile getiren Bakan Gül, şunları söyledi: "Dolayısıyla bunu yapacak ortak irade de yeni bir anayasadır. Yani bu anayasayı da biz 'Ya böyle bir anayasa düşünüyoruz, işte anayasa bu olsun.' değil, 'Nasıl bir anayasa yapalım?' diye müzakereci, katılımcı bir şekilde düşünüyoruz. Dolayısıyla Türkiye'de düşüncesi, inancı, etnik aidiyeti ne olursa olsun herkesin bir arada yaşama iradesinin temel belgesi anayasadır ve bu anayasada toplumun büyük kesimi anayasayı ruhuyla hatta metniyle kabul etmiyor. Biz diyoruz ki Türkiye daha yüzlerce yıldır anayasasını elbette ihtiyaç olur değiştirebilir ama ruhuyla beraber sivillerin, demokratik unsurların bir araya gelerek yaptığı bir anayasa olsun. Yani 83 milyon desin ki 'benim bu çorbada tuzum var, benim orada bir fikrim var' diye sahipleneceği, herkesin anayasası olacak bir süreci, katılımcı bir şekilde yapalım istiyoruz. Dikkat ederseniz 'Şu anayasayı gelin kabul edin.' demiyoruz, 'Bir anayasaya ihtiyaç var, gelin bunu tüm siyasi partiler olarak önerilerinizi getirin, Türkiye bu demokrasi ayıbından kurtulsun ve darbecilerin yaptığı bir anayasa değil de seçilmiş siyasi partilerin, Mecliste milletin seçtiği siyasi partiler beraber, milletle beraber bu anayasayı yapalım.' Türkiye darbecilerin yaptığı bir anayasayla yönetilmeye mecbur mu, hala mahkum mu? Siviller, siyasi partiler, bugün Mecliste temsil edilen partiler anayasa yapmaktan aciz mi? Elbette değil. Türkiye buna layık ve bu anayasayı da önümüzdeki dönemde yapacağına inanıyorum. Demokrasimiz için ülkemiz için bir arada geleceğe emin adımlarla yürüme, birliğimizi, beraberliğimizi daha da koruma iradesi bakımdan anayasanın bir toplumsal sözleşme olarak çok önemli bir metin olduğunu ve bu toplumsal sözleşmeyi toplumun her kesimiyle beraber kucaklayarak gerçekleştireceğimize inanıyorum." "1500'ün üzerinde katılımcının görüşü alındı" İnsan Hakları Eylem Planı'na yönelik eleştirilerden birinin de hazırlık sürecinde katılımcı davranılmadığı yönünde olduğunun hatırlatılması üzerine Gül, şöyle devam etti: "Bu yaklaşık 1,5 yıl sürdü, yani bu belge hazırlanırken 1500'ün üzerinde katılımcının görüşü alındı, belgeler değerlendirildi, AİHM'nin verdiği kararlardan tutun, Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlara varıncaya kadar, uluslararası sözleşmelere varıncaya kadar tüm belgeler incelendi, Mecliste ilgili komisyonlarda görüşler alındı. Yani toplumun her kesimiyle, insan hakları dernekleriyle, barolarla, üniversitelerle, uygulayıcılarla görüşler alındı, çok önemli bir katılım süreci, müzakere süreci izlendi. Yani burada toplumun her kesiminin görüşü alındı. Bu konudaki eleştiri çok kabul edilir değil. Oldukça katılımcı, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği temsilcileri dahil olmak üzere, olabildiğince toplumun her kesiminin görüşü ortaya kondu. Çünkü dediğim gibi yargı bir partinin hükümetin değil, adalet herkesin ihtiyaç duyduğu temel su gibi, hava gibidir. Dolayısıyla bir 'insan' diyoruz. " İnsan Hakları Eylem Planı'na yönelik, "Neden böyle bir işe ihtiyaç duyuldu, mevcut uygulansa daha iyi" gibi eleştirilerin bulunduğunun hatırlatılması üzerine Bakan Gül, eleştirilerin demokraside çok değerli olduğuna değindi. Gül, "Eleştiriler demokraside çok değerlidir, eleştirilerin hepsini biz bu belge açıklandıktan sonra da dile getirilen hususları saygıyla ve büyük bir titizlikle inceleyeceğiz ve orada gerçekten yapıcı, ciddi eleştirilerin hepsini de dikkate alacağız." dedi. - "Çok iyi öneriler elbette değerlendirilebilir" Haklı buldukları eleştiriler üzerine değişikliğe gidip gitmeyecekleri yönündeki soru üzerine Bakan Gül, "Elbette, bu bir kanun metni değil, bu bir iyi niyet belgesi. Biz Türkiye'de insan hakları anlamındaki tespitlerimiz budur, bu konuda kanun gereken hususlar var, yarısına yakını kanun gerekiyor, idari faaliyet gerekiyor, mevzuat gerekiyor, bir de farkındalık çalışmaları, eksik bir şey ya da ifade yapmışız ama kanun düzenlemesi çerçevesinde çok iyi öneriler elbette değerlendirilebilir. Bu anlamda eleştiriler, yani bir buyurgan bir demokrasi anlayışı olmaz, müzakereci bir demokrasi anlayışı. Dolayısıyla bu anlamdaki her türlü daha iyiye yönelik önerileri dikkate alırız." diye konuştu. Bütün iş ve işlemlerde hukuk devleti olarak insan haklarına dayalı bir şekilde işlem yapılması gerektiğine vurgu yapan Gül, şunları kaydetti: "Bu anlamda felsefesi, ruhu da bu bilinçli bir tercihtir, insan haklarına dayalı olması. Bu anlamda mevcut şeylerle ilgili toplum değişiyor, hukuk da değişecek, yaşayan hukuk yaklaşımıyla toplumun sorunlarını çözmek zorunda. Yapılan tüm iyi uygulamalarla beraber ilave hangi husus var bunun hukuk toplumunun gerisinde kalmaması lazım, toplumu zorlaştırmaması lazım, işlemleri kolaylaştırması lazım. Bu anlamda bir misyonla insan hakları eylem planı ortaya kondu."