Kavaklı: Sınırları aşan iklim değişikliği sorunundan, başta ABD Başkanı olmak üzere tüm liderler sorumlu

Akademik Tarih, Eğitim ve Kültür Derneği (AKADEMİK DER) ve Ege Öğretim Elemanları Derneği (EGÖDER), İzmir Bornova Belediyesi Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde “ İklim Değişikliği, Çevre ve Yaşam” konulu bir panel gerçekleştirdi. Küresel ısınmadan kaynaklı mevcut duruma ve olası felaket senaryolarına dikkat çeken akademisyenler, gerekli küresel tedbirin alınmaması hâlinde, yaşanabilecek bir dünyanın olmayacağını vurguladılar

HABER MERKEZİ-Akademik Tarih, Eğitim ve Kültür Derneği (AKADEMİK DER) ve Ege Öğretim Elemanları Derneği (EGÖDER) tarafından düzenlenen “İklim Değişikliği, Çevre ve Yaşam” başlıklı panel, İzmir Bornova Belediyesi Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde düzenlendi. AKADEMİK DER Yönetim Kurulu Üyesi Av. Funda Karaltı’nın sunuculuğunu üstlendiği panelde, açılış konuşmalarını AKADEMİK DER Başkanı Y. Doç. Dr. Oğuzhan Kavaklı ve EGÖDER Başkanı Prof. Dr. Ömer Lütfi Değirmenci yaptı. Etkinliğin panelistleri ise Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr.Ramazan İnci, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden emekli Prof. Dr. Ümit Erdem ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden emekli Prof. Dr. Ali Osman Karababa oldu. Dünyadaki mevcut ekolojik duruma dikkat çeken akademisyenler, tedbir alınmadığı takdirde yaşanabilecek bir dünyanın olmayacağını vurguladılar. Etkinliğin açılış konuşmacılarından AKADEMİK DER Başkanı Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan Kavaklı, küresel ısınmanın doğal gelişiminin yanı sıra, insanların katkıları nedeniyle bir felakete doğru ilerlediğini ifade ederek, bilim insanlarının bu duruma çare aramasının yerini, artık uygulamanın alması gerektiğini söyledi. Kavaklı, liderlere seslenerek şöyle konuştu: “Siyasetçilerin ve özellikle de yönetimi elinde bulunduranların, ellerini taşın altına koyma zamanı geldi. Sınırları aşan iklim değişikliği sorunundan, başta ABD Başkanı olmak üzere tüm liderler sorumlu. Çünkü sera gazlarının salınımında en başta ABD rol oynuyor. Dünyayı en çok kirleten fosil yakıtlar ama en çok da onlar kullanılıyor. Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre, son 19 yılda fosil yakıtta artış yüzde 65. Kullanım aynı hızla devam ediyor. 2030 yılında küresel ısınmada hedef 1,5 derecelik artışda sabitleme ancak diğer tarafdan her yıl fosil yakıtta yüzde 120’lik artış öngörülüyor. Bilim insanları, ‘Küresel ısınma ve iklim değişikliklerinin temel nedeni, insanlar’ diyor. Dünyayı idare eden liderler, yaklaşan felaketleri durduracak, en azından yavaşlatacak tedbirleri almazsa göçmek için başka gezegenler aramak zorunda kalacak. Uluslararası anlaşmalara herkes uyduğunda, belki de iş işten çoktan geçmiş olacak...” Değirmenci, “En büyük pay, KYOTO Protokolünü hâlâ imzalamayan ABD’nindir” EGÖDER Başkanı Prof. Dr. Ömer Lütfi Değirmenci ise, insanoğlunun atmosferdeki sera gazları ve aerosol oranının artması yönünde son derece olumsuz etkisi olduğunu vurgulayarak, “İnsanoğlu, devletler ve hükümetler bu şekilde devam ederlerse küresel ısınma geri döndürülemez bir sürece girmektedir. Ne yazık ki ülkemizde de çözüm önerileri tozlu dosyalarda saklanmakta ve uygulamaya yönelik herhangi bir icraat yapılmamaktadır. Uluslararası Paris Anlaşması imzalanmakla birlikte, TBMM’de onaylamadığından gerekli adımlar atılmamaktadır. Sera gazı ve aerosol salınımında en büyük pay KYOTO Protokolünü de hâlâ imzalamayan ABD’nindir” diye konuştu. İnci, “Dünya ısınırken biz yanmayalım” Panelistlerden Prof. Dr. Ramazan İnci’ye göre ise iklim değişikliği, ekosistem, tarım, taşıma, iklim göçleri ve sağlık konularına olumsuz etki ederek, “su savaşları” senaryosuna zemin hazırlıyor. İnci, “Dünya ısınırken biz yanmayalım. Yaşanacak bir dünya, sağlıklı bir hayat mümkün” diyerek, çözüm olarak şunları söyledi: “Hayatta kalma şansımız varsa, atmosferdeki karbondioksiti azaltmalıyız, karbon ayak izimizi şimdi azaltmaya başlarsak, belki 10 yıl sonra karbondioksitin azalmasına etkisi olabilir. Bir ülkenin lideri, örneğin Trump, akıllı olmalı ve halktan önce sorunları görebilmelidir.” Kabala, “Küresel ısınmanın, ‘iklim mülteciliği’ diye bir terimi de ortaya çıkardığını görüyoruz” Prof. Dr. Ali Osman Karababa, iklim krizinin canlıları derinden etkileyecek sorunlar yaratacağını belirterek, bunların temel ihtiyaçlara erişim sorunları, sıcak hava dalgaları, afetler ve iklim mülteciliği olduğunu belirtti. Karababa, hava kirliliğindeki artış nedeniyle, başta akciğer kanseri olmak üzere, diğer kanser türleri ile ani ölümlerin, kalp yetmezliğinin, damar sertliğinin, solunum yolu hastalıklarının ve bunlara bağlı felç vakalarının artışa geçebiliceğini belirtti. Su kirliliğindeki artış ve suya erişimin zorlaşması nedeniyle, suyla ve temasla bulaşan hastalıklarda da artış görüleceğini kaydederek, ağır metal kirliliğine bağlı olarak, farklı sistem ve organ kanserleri, solunum ve dolaşım sistemleri hastalıkları, karaciğer ve böbrek işlevlerinde bozukluklara rastlanacağını belirtti. Karababa ayrıca, düşük ve yeterli ağırlığa ulaşamamış bebek doğumlarına dikkat çekti. 2003 yılında Avrupa’da yaşanan sıcak hava dalgaları nedeniyle 30 bin 617 kişinin öldüğüne işaret eden Karababa, “Sıcak hava dalgaları nedeniyle sağlık kurumlarının acil servislerinde aşırı hasta yükü ortaya çıkacak. Yaşlılar, kalp, beyin, solunum sistemi hastalığı olanlar arasında ölümlerde artış görülecek” diye konuştu. Karababa iklim mülteciliği konusunda da şunları anlattı: “Küresel ısınmanın, “iklim mülteciliği” diye bir terimi de ortaya çıkardığını görüyoruz. Zor koşullarda bulunduğu ortamda ihtiyaçlarını karşılayamayan ve daha iyi koşullarda bir yere göç etmek zorunda kalan iklim mültecileri, gittikleri yerde uyum sorunu yaşayacak. Kültürel çatışma ve buna bağlı yabancılaşma, uyumsuzluk, şiddet, suç oranlarında artış, gelecek belirsizliği ve buna bağlı stres, aşırı kalabalık ve düşük standartta yaşam süren insan sayısının artışı, parçalanmış aileler gibi birçok soruna bağlı olarak, ruh sağlığı sorunlarında da artış görülecek.” Bugün geri kalmış bazı ülkelerde görülen açlık sorununun birçok ülkede yaşanacağını vurgulayan Karababa, kuraklık, çölleşme, su kaynaklarının azalması, deniz seviyesinin yükselmesi ve tarım olanaklarının kaybı nedeniyle besin maddelerinin azalacağını; buna bağlı beslenme yetersizliğinin, açlık ve sağlık sorunlarının yaşanacağını ifade etti. Erdem, “15 yıl içinde Kilimanjora Dağı’ndaki buz tabakaları tamamen yok olacaktır” Panelin son konuşmacısı Prof. Dr. Ümit Erdem ise küresel atmosferin 1800’lü yıllardan günümüze kadar 0.6 derece ısındığına ve tüm dünyada buzulların eridiğine dikkat çekerek, Glacier Nationalpark’taki buzulların önümüzdeki 30 yıl içinde tamamen eriyeceğini belirtti. Erdem, 15 yıl içinde Kilimanjora Dağı’ndaki buz tabakalarının tamamen yok olacağını, Andean Buzulu’nun erimesi ile Peru ve Bolivya’daki su kaynaklarının tehdit altında kalacağını söyledi. Kuzey Kutbu’nun diğer bölgelere oranla iki kat daha fazla ısındığını kaydeden Erdem, “Buzul alanlarında yüzde 20 oranında azalma yaşanmıştır. Buz tabakalarında yüzde 40 oranında incelme yaşanacaktır. Küresel ısınmanın lokal etkileri, iklim değişimi, sıcaklık, yağış ve deniz seviyesinin yükselmesi olacaktır” dedi. Erdem, 2100 yılına kadar deniz seviyesinde 0.8 metre yükselme olacağını ve beklenen sıcaklık artışının 4.0 derece olacağını söyleyerek, Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan raporu paylaştı. Buna göre, 2,4 derecelik bir ısınma sonucunda; Kuzey Amerika'da kum fırtınaları tarımı yok edecek, deniz seviyeleri yükselecek, Peru'da 10 milyon kişi su sıkıntısı çekecek, mercan kayalıkları yok olacak, gezegendeki canlı türlerinin yüzde 30'u yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. 5,4 derecelik artışta ise; denizler 5 metre yükselecek, deniz seviyesi ortalaması 70 metre olacak ve dünyanın yiyecek stokları tükenecek. 6,4 derecelik artışta da; göçler başlayacak, yüz milyonlarca insan uygun iklim koşullarında yaşamak umuduyla göç yollarına düşecek. Kadınlar su bulamadıkları için saçlarını kestiricekler. Okyanuslar çölleşecek, kuraklık yaşanacak. Okyanuslardan aktarımla içme suyu elde edilecek, suda yaşayan bazı hayvanlar (kutup ayısı, fok balığı vs.) tırmanacak buz bulamayacaklar, yüzmekten yorulup ölecekler. İnsanlar 50 yaşındayken susuzluktan 85 yaşında gibi gözükecekler. Bebeklerin sakat doğma olasılığı artacak.