Mehmet Necati GÜNGÖR Alevilerden çok dostum ve arkadaşım oldu. Hepsiyle çok iyi anlaştık. Dürüst ve ilkeli insanlar. Eline, beline, diline doğru olmayı ilke edinmişler. İstisnasız, tanıdığım bütün alevi dostlarım böyle idiler. Erzurum’daki matbaamızda alevi işçileri çalışıyordu. Hepsi güzel insanlardı. İş ahlâkları fevkalâde düzgündü. Onlarla bir aile gibiydik. Erzurum’da Ramazan davetleri adettir. Onlarla ara sıra Ramazan iftarlarında birlikte olurduk. Ne onların, ne bizim aklımızda ayırımcılık, bölücülük diye bir duygu yer etmedi. Hatta, onlar Kürt kökenli alevi kardeşlerimizdi. Kürtlerden de çok iyi dostlarım ve arkadaşlarım oldu. Çok iyi Kürt amcalarım oldu, onlar babamın siyaset arkadaşlarıydılar. İlkokul çağımdan beri onların sevgisiyle büyüdüm. Onun için her zaman şunu  dedim: “Kürtler bizim amca çocuklarımızdır.” Alevi kardeşlerimize de böyle bir tanımlama yapabilirim. Türkiye hep onlarla var oldu. Büyük Atatürk’ün vatandaşlık tarifinde ayrılık gayrılık yoktur. Hepimiz bu ülkenin çocuklarıyız. Birlikte üretip, birlikte bölüştük. Aramızda niza  çıkarmak isteyenler olmadı mı? Oldular elbet. Ama başaramadılar. Çorum ve Kahramanmaraş olayları bize ders oldu. Halâ içimiz sızlar. Gazetecilik yıllarımda bir alevi gurbetçiyle Erzincan garında karşılaştık. Anlatırken, dudakları titriyordu: “Memlekete gelmenin sevincini yaşıyordum ki, bu sevinç korkuya dönüştü. Alevi-sünni atışması olduğunu işittiğimde çocuklarım, eşim gözlerimin önüne geldi. Ya onlara bir şey olursa ben ne yaparım? Alevi bir taksici bulmaya çalıştım. Köyüme onunla gitmek istiyordum. Buldum ve köyüme böyle ulaşabildim.” Allah bu kötü günleri milletimize bir daha göstermesin. Türk-Kürt, Alevi-Sünni hepimiz bu vatanın çocuklarıyız ve hepimiz kardeşiz. Amca çocuklarıyız. Ajanlar cirit atıyormuş, evlere işaretler koyuyorlarmış; beyhude çabalardır bunlar. Aramızda bizi birbirimizle kaynaştıran çimento o kadar güçlü ki, artık bu oyunlar para etmeyecek.