Ekranlar itirafçıdan geçilmiyor. Eline mikrofonu alan “kandırıldık, Allah bizi affetsin” diyor. Birisi de vicdanının sızladığını anlatmaya çalışıyor. Olmayan şey sızlar mı? Bunları söyleyenler kim? Koca koca adamlar. Aralarında Meclis başkanlığı, bakanlık yapmış olanlar var. Şu unvanlı itirafçı. Suratından salaklık akan adam. O’nu prof. yapanlar utansın, ne diyelim! İtirafçıların hemen hepsi  O’ndan dayak yemişler. Birisi, “Falakanın uçundan ben tuttum” derken hafifçe sırıtıyor. Gülmesin ne yapsın, falakaya yatırılan genel müdürmüş. Oysa kendisi de dayak yemiş. Bunu hem itiraf ediyor, hem bu dayaktan sonra tekrar yanına gidip bir ay kaldığını söylüyor. Kandırılmışlarmış! Her biri 60 yaşını geçmiş, kandırılmışlar. Çocuk muydunuz? Sizi neyle kandırdılar? Şekerle mi, dondurmayla mı, lolipopla mı? Allah affetsinmiş. Allah affeder mi bilemeyiz de, Ya Ergenekon’un kasası diye yaftaladıkları, Cenazesini parasızlıktan belediyenin kaldırdığı, Kuddusi  Okkır  ne yapsın? Kafasına sıkarak hayatına son veren şerefli yarbayımız Ali Tatar ne yapsın? Yüzüncü yıl üniversitesinin o haysiyetli genel sekreter yardımcısı Arpalı ne yapsın?     Aldatılan bizler ne yapalım? Aklıma takılan sorular: Bu işin siyasi ayağı yok mu? Sıradaki cemaatler  için tedbiriniz ne? FETÖ her kuruma sızdı da, tek Yüksek Seçim Kurkulu’na mı sızamadı? Trafoya kediler girince neler  olmuştu sahi?  Son söz:  Bu gün gelinen noktada elde edilen Kuva-i milliye ruhu heder edilmemeli. Söz konusu vatansa gerisi teferruat. Hadi eski defterleri karıştırmayalım.  Ama, açılan beyaz sayfaya da güzel notlar düşelim. Meselâ; Cumhuriyetin kurucu değerleri, Meselâ; hukuk devleti, meselâ laiklik, tam demokrasi, liyakat…  Bozulmayacak bir sistem inşa edelim. Herkes için, hepimiz için…