CHP Grup Başkanvekili Altay: "24 saat, 7 şehit, 68 yaralı, bir savaş olsa bu kadar olur zaten. Hükümet acz içinde. Bu şehitlerden, yaralılardan, akan kandan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin politikaları sorumludur. Rejim, Türkiye'de çok kolay değişecek bir şey değil. Bu rejimin kanla kurulduğu unutulmamalıdır. Değişecekse kanla değişir"

TBMM - CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, "24 saat, 7 şehit, 68 yaralı, bir savaş olsa bu kadar olur zaten. Hükümet acz içinde. Bu şehitlerden, yaralılardan, akan kandan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin politikaları sorumludur." dedi.

Altay, TBMM'de gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Emniyet Genel Müdürlüğünün terör saldırıları durumunda yapılması gerekenlere ilişkin illere gönderdiği genelgede, "üçüncü maddenin gerekli hallerde yayın yasağı getirilmesi olduğunun, ambulans gönderilmesine ilişkin maddenin daha altta bulunduğunun" ifade edilmesi üzerine, ilk adımın önleyici tedbirler, daha sonraki adımların ise can güvenliğiyle ilgili düzenlemeler olması gerektiğini söyledi.

Emniyetin caydırıcı ve önleyici tedbirlerle meşgul olmadığını öne süren Altay, "Son 24 saatte 7 şehidimiz, 68 yaralımız varken önleyici, caydırıcı tedbirleri unutup, ambulans vesaire hizmetleri bir tarafa bırakıp genelgenin üçüncü maddesine yayın yasağını koymak, tam bir kepazeliktir." ifadesini kullandı.

Gerekli hallerde yayın yasağının konulabileciğinin, terör örgütlerinin amaçlarına ulaşmaması için tedbirlerin alınabileceğinin altını çizen Altay, ancak yapılacak işlere yayın yasağıyla başlamanın, peşinen "Ben acizim, güçsüzüm, bari yayın yasağı koyayım da kamu vicdanı daha fazla zarar görmesin" demek olduğunu savundu. Altay, şöyle devam etti:

"Genelgeyi ben de gördüm. Caydırıcı, önleyici bir tedbir yok, ambulansı bile unutmuşlar; sonradan eklemişler belli ki. Bu çok ucuz ve Türkiye'ye yakışmayan bir tutumdur. 24 saat, 7 şehit, 68 yaralı, bir savaş olsa bu kadar olur zaten. Hükümet acz içinde. Bu şehitlerden, yaralılardan, akan kandan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin politikaları sorumludur. Terör örgütlerine, IŞİD'e de PKK'ya da iş birliği, yardım ve yataklık yaptığını hep söyledik, söylemeye de devam edeceğiz. Savcılara suç duyurusunda da bulunduk. Maalesef cesur ve yürekli savcıların çok az olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bu şekilde hükümetten beslenen terör örgütlerinin, hükümet tarafından durdurulması da oldukça güçtür. Hükümetin bu konuda başarı göstermesini beklemiyorum. Yayın yasağıyla başlayan bir genelgeyi kabul etmek mümkün değildir. Bu terör karşısında teslimiyetin, aczin ve çaresizliğin ifadesidir."

"DAVUTOĞLU'NUN İPİNİN ÇEKİLDİĞİ ŞEKLİNDE BİR ALGIYI MAALESEF ÜZÜLEREK GÖRÜYORUZ"

AK Parti MKYK'da bazı yetki düzenlemelerine gidilmesinin hatırlatılması üzerine Altay, bir partinin iç meselelerine karışmayı doğru bulmadığını, bu konunun kendilerini ilgilendirmediğini söyledi.

CHP olarak en başından beri muhattaplarının Başbakan Ahmet Davutoğlu olmasını istediklerini, böyle çağrılarda bulunduklarını ve buna uygun davrandıklarını belirten Altay, "Biz anamuhalefet partisi olarak Başbakan'ı muhattap almak istedik. Ama bu bir türlü olmadı, olamadı. Temel konularda, siyasi meselelerde maalesef hiç istemediğimiz halde Sayın Cumhurbaşkanı ile muhattap olmak durumunda kaldık. Sayın Davutoğlu bir vesayet, bir basınç altında." diye konuştu.

Başbakan Davutoğlu'nun Anayasa'ya uygun şekilde yürütmenin başı olarak görev yaptığını söylemenin mümkün olmadığını ileri süren Altay, "Yürütmenin başı olarak görev yapmayınca partinin başı olarak görev yapması konusunda da elindeki imkanlarla biraz oynanmış. Üzüldüm. Bir siyasi partinin genel başkanı kendi merkez yönetim kurulunda baypas ediliyorsa bu 'Allah hiçbir siyasetçinin başına vermesin' diyeceğimiz türden bir olaydır." dedi.

Altay, "Bu, AK Parti'de yeni genel başkan arayışının bir işareti midir?" sorusunu ise "Ona Adalet ve Kalkınma Partisi'nin büyük kurultayının sayın delegeleri karar verirler şüphesiz. O konuda bizim bir hüküm vermemiz doğru değil. Bizim partimiz de çok kurultaylar yapan bir parti. Bunlar olağandır. Ama kamuoyunda sanki, Sayın Davutoğlu'nun ipinin çekildiği şeklinde bir algıyı maalesef üzülerek görüyoruz. Keşke Sayın Davutoğlu bir vesayete maruz kalmadan, bir başbakan olarak kendi ayakları üzerinde durarak bir şeyler yapabilseydi. Biz de onunla biraz cebelleşebilseydik ama maalesef olmadı." diye yanıtladı.

"ŞENTOP'U ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİL"

Altay, TBMM Anayasa Komisyonunda, dokunulmazlıklarla ilgili anayasa değişikliği teklifinin görüşmeleri ve bu görüşmelerde yaşanan gerginlikleri de değerlendirdi. Siyasetin nezaket ve vicdan işi olduğunu, kavgaları doğru bulmadıklarını dile getiren Altay, şöyle konuştu:

"Önceki hafta yaşananlar TBMM'ye yakışmamıştır. Geçmişteki kavgaların birçoğu da komisyon başkanlarının basiretsiz tutumundan, tecrübesizliklerinden kaynaklanmıştır. Ben çok iyi hatırlıyorum; çok defalar yüksek hassasiyet gösterilen kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerinde, komisyon başkanından daha geniş bir salona geçilmesini talep etmiştik ve bunu kabul ettirmiştik. Sayın Şentop neden ısrarla o küçük salonda bu toplantıyı sürdürmek istedi, bunu anlamak mümkün değil. Umarım bugün daha sağlıklı, ilgi duyan bütün milletvekillerinin çalışmalara katılabileceği bir fiziki ortam hazırlanır ve TBMM'ye yakışmayan bu görüntüler tekrarlanmaz. Bu görüntülerden kamu vicdanı rahatsız, ben de rahatsızım."

Altay, "HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, HDP üzerinden, bir darbe, rejim değişikliği yapılmaya çalışıldığını iddia ediyor. Buna katılıyor musunuz? Komisyonunun bilinçli olarak provoke edildiğini düşünüyor musunuz?" sorusuna ise "Komisyondaki olayların birinci derece sorumlusu Komisyon Başkanı. Sayın Baluken'in HDP üzerinden darbe, rejim değişikliği eleştirilerinin ise içeriğini görmem lazım. Ama ben bir konuda rahatım, rejim Türkiye'de çok kolay değişecek bir şey değil. Bu rejimin kanla kurulduğu unutulmamalıdır. Değişecekse kanla değişir." karşılığını verdi.