Türkiye’de 400 binden fazla internet sitesi, 180 bin URL, 7 binden fazla Youtube içeriği ve 5 bin Facebook hesabı engelli

Gazeteciler Cemiyeti tarafından Avrupa Birliği finansmanıyla yürütülen Demokrasi için Medya / Medya için Demokrasi (M4D) Projesi kapsamında düzenlenen “İnternet Erişim Engelleri ve İfade Özgürlüğü” konulu online oturumun konuşmacısı Ankara Barosu’ndan Av. Dr. Kerem Altıparmak oldu. Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü konusunda önemli sonuçları gözler önüne seren internet erişim engellerinin tartışıldığı etkinlikte, Altıparmak, “Sadece gazetecilerin ifade özgürlüğü değil, bizim de haber alma özgürlüğümüz engelleniyor. Türkiye’de 400 binden fazla internet sitesi, 180 bin URL, 7 binden fazla Youtube içeriği ve 5 bin Facebook hesabı engelli” dedi
[caption id="attachment_183672" align="alignright" width="328"] M4D Proje Direktörü Yusuf Kanlı[/caption] SULTAN YAVUZ - Gazeteciler Cemiyeti tarafından Avrupa Birliği finansmanıyla yürütülen Demokrasi için Medya / Medya için Demokrasi (M4D) Projesi kapsamında, “İnternet Erişim Engelleri ve İfade Özgürlüğü” konulu etkinlik online olarak gerçekleştirildi. Etkinliğe konuşmacı olarak katılan Ankara Barosu’ndan Av. Dr. Kerem Altıparmak, Türkiye’de internet sansürü ve erişim engellerinin dününü ve bugününü anlattı. Oturumun açılış konuşmasını yapan M4D Proje Direktörü Yusuf Kanlı, internet erişim yasaklarının ifade özgürlüğü bağlamında elzem ve önemli olduğunu belirtti. Kanlı, “Medya için özgürlük diye başladığımız, medya için demokrasi diye devam ettiğimiz Gazeteciler Cemiyeti çabalarında, internet engellemeleri hep önemliydi. Bildiğiniz gibi bir dönem Türkiye’de internet erişimi şimdikinden daha rahattı. Sonra, nedense bilgi edinme başvurularına rağmen, talepler kabul edilmemeye başlandı. Fakat herşeye rağmen Kerem ve Yaman gibi hocalardan oluşan küçük bir ekip, bu konuların önemini bizler gibi vurgulayarak çalışmalarına devam ettiler. Bugün kendisini platformumuzda görmekten çok mutluyum. Hem Gazeteciler Cemiyeti adına hem Medya için Demokrasi / Demokrasi için Medya projemiz adına hoşgeldiniz diyorum” dedi. Av. Dr. Kerem Altıparmak, Türkiye’nin internet yasakları konusunda Çin, Kore ve İran’a benzetildiğini ancak Türkiye’nin daha çok Rusya, Beyaz Rusya, Ukrayna, Azerbaycan, Macaristan ve Polonya gibi ülkelerle benzerlik gösterdiğini belirtti. Altıparmak, söz konusu ülkeleri eleştirerek, “Bu ülkeler aslında hukuku kendisinin bir taciz aracı olarak kullanan hukuk sistemleri” ifadesini kullandı. Bu tabirin Türkiye ile ilgili olarak ilk defa önceki Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks tarafından kullanıldığını ve “Türkiye’de yargının bir taciz aracı hâline gelerek, yargısal tacizle muhalefetin susturulduğunu” dile getirildi. 5651 Sayılı yasa ve 8. madde İnternet sansürünü anlamak için 5651 Sayılı yasaya ve onun tarihçesine bakmak gerektiğini vurgulayan Altıparmak, “Çünkü internet düzenlemesi, bu yasa yapılmadan önce 2007’de Türkiye’de genel hükümlere göre organize edilmeye çalışılıyordu, örneğin bir internet yayını nedeniyle zarar gördüğünü düşünen bir kişi, medeni kanun uyarınca hukuk mahkemelerinden engelleme istiyordu. O dönemlerde şimdi hapiste olan Adnan Oktar bu açıdan çok meşhurdu, herkesin haberlerini engelletiyordu ama 5651 Sayılı yasa şu anda gördüğümüz barolarla ilgili konuda olduğu gibi Türkiye’de ani bir tepkiyle çıkarıldı. Uzunca süre görüşülen başka bir taslak vardı, o taslak kaldırıldı ve o günlerde basında çocuk pornografisiyle ilgili haberler çıkıyordu. ‘Nereye gidiyoruz? Çok korkunç bir durumdayız’ haberlerinin üstüne 5651 Sayılı yasa çıktı. Bu yasanın o yüzden orijinal hedefi çocukları kötü şeylerden korumaktı. Ama şöyle bir gerçekliği unutmamak lazım, internetin alanı geliştikçe, etkisi arttıkça düzenleme ihtiyacı oldu ve buna eşlik eden bir şey daha var, hükümet ana akım medyayı kontrol ettikçe de alternatif haber kanalları internete kaymaya başladı. Onun için internetin sadece çok insana ulaşması meselesi değil, aynı zamanda insanların normal medya araçlarıyla bilgiye ve muhalif görüşe ulaşamamasının da bir etkisi var. Bu nedenle böyle bir yasaya ihtiyaç vardı” şeklinde konuştu. Altıparmak, Türkiye’deki yüz binlerce siteye erişimin engellemesine neden olan 5651 sayılı yasanın 8. maddesinin, belli suçları saydığını ve bu suçların işlendiği durumda bir adli kolluk önlemi olarak erişim engelleme kararı alınmasını mümkün kıldığını belirtti. Youtube davası 2008 yılında 5651 Sayılı yasanın 8. maddesi uyarınca “Atatürk’e hakaret edildiği gerekçesiyle on videoda erişim engeli getirildiğini kaydeden Altıparmak, “Bunların dördünde Atatürk’le ilgili bir şey de yoktu ama tüm Youtube erişime engellendi. 2010’da bir telif hakkı numarasıyla erişimi açtılar ama biz o engellemeyi Sulh Ceza Mahkemesi’ne götürmüştük. Ardından da AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi)’ne götürdük ve 2015 yılında AİHM, Youtube erişim engelleme kararının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğuna karar verdi. Uzunca süre 8. maddedeki katalog suçlar bahane edilerek ya da doğrudan kullanılarak erişime engelleme aracı oldu. Bunların çoğu da müstehcen olduğu iddia edilen sitelere ilişkin. Bu nedenle Türkiye’de, dünyanın birçok yerinden erişilebilir olan site, bu anlamda erişim engelli, burada bir keyfiyet söz konusu” dedi. Altıparmak, ana akım medya üzerindeki tekelleşmenin 5651 Sayılı yasadan sonra hızını artırdığını belirterek şunları söyledi: “2007’den sonra Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olmasıyla, Türkiye’deki tüm fren sistemi boşaldı ve çok hızlı bir şekilde medyanın tekelleşmesi süreci hızlanarak arrtı. Bu iş Türk usulü çözüldü; 5651 Sayılı yasadaki hükümlerin içine girmeyecek şeyleri de onun içine katarak erişim engelleme kararı verme. Mesela Charlie Hebdo olayı Türkiye’de engellendi, o sırada şimdi yürürlükte olan yasanın 8 A hükmü yoktu. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kişilik haklarına saldırıda bulunduğu iddiasıyla erişim engelleme kararı verdiler. Bu yasada aslında mevcut olmayan bir hükme dayanarak erişime engelleme kararı verdiler. Biz o engelleme kararını da AYM’ye götürdük, hâlâ daha bu devam ediyor. Bizim 200’ü aşkın AYM’de devam eden veya sonuçlanmış AİHM’e giden başvurumuz var. Biz bunların tamamında Anayasa’ya aykırılık itirazında da bulunuyoruz. 5651 Sayılı yasa şu anda sulh ceza hakimlerinin üstünden yürüyor ve biz sulh ceza hakimlerinin verdiği kararlara itiraz ettiğimizde diyoruz ki, ‘5651 sayılı yasanın ilgili hükmü Anayasa’ya aykırı, AYM’ye götürüp iptalini iste’ ama bugüne kadar hiçbiri olumlu karşılanmadı.” “9. ve 9 A maddeleri kötüye kullanıldı” Altıparmak, “Yerde yatan Soma işçisini tekmeleyen Yusuf Yerkel”in, bu şekilde çekilen fotoğraflarının sosyal medya ile tüm ülkeye yayıldığını ve tepki çektiğini ifade ederek, “Kamusal yarar sağlayan bu fotoğrafın” öznesi olan Yerkel’in avukatı aracılığıyla yasanın 9. maddesi gereğince, kişilik haklarına saldırı olduğu gerekçesiyle söz konusu haberi ve fotoğrafı yayınlayan yüzlerce içeriğe engel konulduğunu belirtti. Altıparmak, İletişim Başkanı Fahrettin Altun’unda, İstanbul Boğaz’da, evinin yakınındaki araziyi çok düşük fiyata kiraladığı haberinin aynı gerekçeyle engellendiğini ve CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun konuya ilişkin tweetlerinin ve erişim engeli haberlerinin tamamının da 9. madde uyarınca engellendiğini dile getirdi. Hem 9A hem 8. ve 8 A maddelerinin kötüye kullanıldığını söyeleyen Altıparmak, 8. maddenin “kamu düzenini, milli güvenliği ve suçların önlenmesi amaçlarını ihlal eden bir yayın varsa, daha sonra soruşturma açılmadan tedbir olarak bu haberlere erişim engeli kararı getirilebilir” anlamını taşıdığını ve bununla ilgili yakın zamanda Oda TV ve Independet sitelerinin 8 A hükmünce engellendiklerini belirtti. Youtube, Twitter ve Vikipedia kararları Altıparmak, 2014 seçimlerinde “Cumhurbaşkanı’nın twitterın ne lanet olduğunu” söylemesi ve ardından twitterın engellenerek, Youtube’un da bir kez daha engellendiğini” belirtti. AYM’ye başvurduklarını kaydeden Altıparmak, “AYM seçimden sonra twitter kararında Anayasa’nın ihlal edildiğine karar verdi. Bizim açımızdan ilk büyük zaferdi” dedi. Ardından Youtube’un açılmasının da 5651 Sayılı yasanın sorunlu olduğunu gösterdiğini ifade eden Altıparmak, 8 A açısından Birgün gazetesinin başvurusunda ilke kararı verildiğini ve bunun önem taşıdığını söyledi. Altıparmak, “2015’teki çatışmalar döneminde Hacı Lokman Birlik’in cesedi bir polis arabasının arkasında sürükelendi. Kaydı alındı ve haber sitelerinde yayınlandı. Birgün gazetesinin bu haberi engellenmişti fakat AYM, ‘Çok açık terörü teşvik etmediği sürece, 8 A kararıyla erişim engeli vermemelisin’ dedi. Yakın tarihte bir kaç tane 8 A kapsamında AYM topyekün engelleme ile ilgili karar verdi; ilki siyasi haberle ilgili, diğeri sendikaorg ile… Sendika org 63 kez erişime engellendi ve ilk engellemenin üstünden beş yıl geçince AYM nihayet bunun Anayasa ihlali olduğuna karar verdi. Suriye ile ilgili bir enrty nedeniyle iki yıl engellenen Vikipedia’da da birinci yılın sonunda AİHM karar vermesin diye AYM devreye girdi. Biz kullanıcı sıfatıyla başvurduk ve kazandığımız örneklerden oldu. Habere ulaşma özgürlüğüm var diye iddiada bulunduk, bizim iddiamız engellenen site ve haberler dışında, bizim de içerik öğrenmemizin engellendiği yönündeydi. Yani sadece gazetecilerin ifade özgürlüğü değil, bizim de haber alma özgürlüğümüz engelleniyor“ dedi. “30 binden fazla insana ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ davası açıldı” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında, “CHP’ye yakın azımsanmayacak sayıda medyanın etkisi altında vatandaş var, bunları merkeze çekmemiz lazım” dediğini hatırlatan Altıparmak, bahsedilen iki buçuk tv kanalının sürekli “RTÜK sopasıyla dövüldüğünü, ancak insanların artık eğlence amacıyla Netflix gibi kanalları, haber için de interneti takip ettiklerini belirterek şöyle konuştu: “Tüm gazeteleri veya kanalları kontrol etseniz de bunu internette yapamazsınız.. Twitter’da ya da Facebook’ta dolaşmaya devam ediyor. Sen sosyal medyaya bir temsilci koyacaksın, sana hesap verecek, uyulmazsa onun sorumluluğu söz konusu olacak. Türkiye’deki bilgi depolamasını da ülkende tutacaksın ve sadece sosyal medya da değil, whatsaap da… O depolanmış bilgiyi istemek de hâkim kararına bakar. Bu planın hayata geçme ihtimali hâlâ mevcut. Bu düzenlemede Almaya’daki düzenleme referans alındı. Almanya’daki sosyal medya şirketleri raporlama yapmaya ve temsilci bulundurmaya zorlanıyor ama İslamofibikler ve Naziler gibi sosyal medyanın tehdit amaçlı kullanılmasının önüne geçmek için, bizimkiyle kıyaslanamaz. Türkiye her durumda ‘Bakın, orada da var’ demek istiyor ama Türkiye’deki gibi bir durumla karşılaştıramayız. Avrupa’nın hiçbir yerinde, otoriter rejimlerde bile Cumhurbaşkanı’na hakaret davası 30 bin değildir. Türkiye’yi erişim engellemeleri açsından kıyaslarsak, 400 binden fazla internet sitesi, 180 bin URL, 7 binden fazla Youtube içeriği ve 5 bin Facebook hesabı engelli. Bunun eşi benzeri yok. Twitter yılda iki kez şeffaflık raporu hazırlıyor, bu alanda lideriz.”