Birsen GÜRDİL  Ankara’nın sıkıntılı günleri ODTÜ’de bir takım siyasi olaylarla gerginlik had safhada. Düzene karşı gelen gençler işi silahlı eylemlere dönüştürdü. Sık sık patlak veren olaylar devam ederken, ben ve eşim gazeteci Orhan Gürdil, Adalet Gazetesi’ndeki çalışma odamızda yeni bir sayfanın mizanpajınıhazırlarken ellerinde kalın sopaların olduğu gençlere gazeteyi basarak sağa sola saldırmaya başlamıştı ki bir gençte açık olan çalışma odamızın kapısında yine elindekalın bir odun parçası il belirmişti. Ben ve eşim bir anda neye uğradığımızı şaşırmışken, gencin arkasında elinde flaşlı fotoğraf makinası olan Kayhan Vandemir’de içeri girip fotoğraf çekmek istemişti. Geri dönüp arkasında foto muhabirini gören genç elindeki kalın sopayı var gücüyle Kayhan’ın üzerine vurdu. Fotoğraf makinası param parça olurken, diğer odalardaki saldırganlardan birinin seslenmesi üzerine, Kayhan’ı yere yıkan genç, “Burası temiz” deyip çıkarken, yerde yatan foto muhabirimize “Gazetecilik zordur, zor” deyip birde laf fırlattı. Bize de yumuşak bakışla başeğip dışarı çıkıp kaybolması bir oldu. Gazetede çalışan arkadaşlar bu baskından Kayhan hariç pek zarar görmemiş, saldırganlar bir gözdağı vermek için o yıllarda tiraj bakımından pek çok İstanbul gazetelerinden yüksek satışı olan Adalet’i hedef seçmişlerdi. Bu olay meslek hayatıma başladığım ilk yıllarda başıma gelen ilk hadiseydi. Korkmadım desem yalan olur. Gerçek şu ki: Bugün yeryüzünde gazetecilik en zor mesleklerin başında gelmektedir. Son 10 yıl içinde binin üzerinde basın mensubu görev başında öldürülmüş, pek çoğu yaralanmış, pek çoğu ise sakat kalmıştır. Kayıplarında haddi hesabı yoktur. Gazetecilik konusunda bir anımı da nakletmekte fayda gördüğüm için sizlere anlatmayı uygun buldum. Ankara Gazeteciler Cemiyeti’nin muhteşem salonlarına arkadaşlarla oturmuş sohbet ederken, İletişim Fakültesi’nden mezun olmuş genç bir hanım gazeteci adayı kardeşimiz masamıza oturarak sohbetimize ortak oldu. Laf lafı açtı. Konu Gazeteciliğe gelince yeni mezun hanım kardeşimiz, “Fakülte de öğretilen gazetecilik, gerçek hayatta yaşanan bu meslek arasında dünyalar kadar fark varmış” demesi üzerine okullu, alaylı konusu tartışma konumuz oldu. Neticede alaylıların bu meslekte daha başarılı olduğuna karar verildi. İletişim Fakültesinden mezun kızımızın bir süre sonra bir bankada gişe memuru olarak göreve başladığını öğrendim. Gazetecilik yapmak Allah vergisi bir yetenek ister. Zamanımızda ise bu yeteneğe teknolojinin akıllara durgunluk veren gelişmelerini de eklemek gerekir. Bir lisan yerine iki hatta üç lisan bilmenizin de elzem olduğu da bir gerçektir. Gazetecilik, haber yazmak, röportaj yapmak, çeşitli konularda makaleler yazmak, magazin ve aktüel olayları takip etmekten ibaret değildir. Keskin bir zekâya, anında karar verecek bir duyguya da sahip olma gerektirir. Bu konuda bir anımı da nakletmem de fayda gördüğüm bir olayda şöyle gelişmiştir. Başbakanlık Basın Danışmanlığı yaptığı dönemde eşim Orhan Gürdil’i sabaha yakın bir saatte ev telefonundan arayan bir şahıs, (o zamanlar cep telefonu yoktu) heyecanlı bir sesle, “Orhan Bey, bir saat önce anarşistler Esenboğa Havaalanı’na silahlı bir saldırı da bulunmuşlar. 9 vatandaşımızı öldürmüşler. Beş kişi çeşitli hastanelere götürülmüş, üç kişinin nerede olduğunu bulamadık. Lütfen bize yardımcı olunuz” diyerekolmamış bir olayı olmuş gibi göstermek isteyen, bu art düşünceli, belki de gazeteci olmayıp, bu saygın mesleği ortalığı yatıştırmak için kullanan şahsa eşim: “Böyle bir olay olsaydı, ben şimdi yatağımda değil hadise mahallinde olurdum. Böyle hayal mahsulü uydurma haberler yaratarak kendinizi küçültmeyin. Ülkenin huzurun bozmayın” deyip telefonu kapattı. Gerçekten de asparagas tabir edilen bir haberle ülke gündemini bozmak isteyen gazetecilerde vardır. Gazetecilik zordur, zor bir meslektir Bu meslekte tecrübenin yanı sıra, gazetecilik yapacak şahısların yaratıcı bir zekâya, cesarete, sorumluluk duygusuna ve her şeyin ötesinde karar vermesinin gerektiğini bilmeleri şarttır. Yine öğrenci olaylarının çıktığı bir günde silahlı eylemde bulunan gençlerden sıkılan bir kurşun genç bir jandarma erimizin kafasına isabet etmiştir. Gülhane Askeri Hastanesi’nde tedaviye alınan yaralı er için bazı gazeteler bu olayı sayfalarına almazken, Hürriyet ikinci baskı yaparak kanlı eylemi okuyucularına iletmişti. O yıllarda Hürriyet ve Adalet Gazetesi Güneş Matbaasında hazırlanıyordu. Hürriyet ikinci baskısında “Anarşistler bir erimizi yaraladı” şeklinde vermişti. Baskı dairesinden Adalet’in ikinci baskısının yapılması için birinci sayanın getirilmesi için yapılan ikazlar üzerine, eşim Orhan Gürdil, ani bir karar vererek Gülhane Hastanesini aradı, telefonu açan askere gayet ciddi bir seslenişle “Oğlum bana nöbetçi tabibi bağla” diye ikaz etti. Emredersiniz komutanım ardından telefona vatani görevini yedek subay olarak yapan doktor karşısına çıktı. Eşim yine hiç bozuntuya vermeden “Yavrum nedir bu yaralı erimizin durumu”şeklindeki sorusuna, tabip yedek subay, “Komutanım şuan beyin ölümü gerçekleşti. Ama henüz yaşıyor, belki sabaha vefat etmiş olur” demesi üzerine genç teğmene teşekkür eden eşim, aşağı inip, birinci sayfanın başlığını koca klişe harflerle değiştirip, “Anarşistler bir erimizi şehit ettiler” başlığını koyup, baskıya verdi. Bu arada kalıp baskıya girerken, eşimin “Allah’ım günahımı affet bu erimize daha fazla eziyet çektirme” diye dua ettiğini duydum. Baskı tamamlanmış, gazete süratle dağıtıma geçmişti. Ben mesleğin yenisi ise, “Ya erimiz yaşar da eşim yalan haber verdi diye kapının önüne konursa diye düşünürken, sabah olmuş, sokağa çıkma yasağı olduğu için gazetelerde kuru sandalyeler üzerinde uyumaya çalışmıştık.” Ertesi gün sabah olur olmaz ilk işimiz yine Gülhane’yi aramak olmuştu, jandarma erimizin vefat ettiğini öğrenmiştik. Binlerce rahmet dilerken, evimizin yolunu hem üzüntülü, hem de huzurlu bir şekilde tutmuştuk. O yıllarda teröristlere Anarşist diyorduk. Tanrı’mdan bugün değil tek bir kişiyi, kitleleri katleden teröristlerden ülkemi ve dünyayı kurtarmasını dilerim. Meslek hayatımda gazeteciliğin zorluğu ile yüz yüze geldiğim çok olaylar yaşadım. Yine de yeryüzüne bin defa gelsem gazeteci olarak çalışmak isterim. Şerefli, onurlu, saygın bu görevde bulunan tüm meslektaşlarıma sonsuz başarılar dilerim.