Naz AKMAN / 1940’lı yıllarda Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri tarafından kooperatif olarak kurulan Tandoğan Mebusevleri Mahallesi, siyasetin her zaman odağı olarak Başkent yaşamında yer alır. 1944 yılında inşası sırasında mahalle çocuk ve gençlerinin Anıtkabir’e taş taşıdığı da bilinen bir gerçek… Anıtkabir’e komşu sekiz sokak ve beş caddeden oluşan mahalle, bugün artık eski siyasi önemini yitirmiş durumda… Birkaç örnek dışında villaların yıkılarak çok katlı binaya dönüştüğü Mebusevleri Mahallesi’nin bir özelliği de kadın muhtarının olması… Ebe hemşire Şükriye Hanım ile emekli İbrahim Bey’in iki kızlarından biri olan, Tandoğan Mebusevleri Mahallesi Muhtarı Sevim Özsoylu bu haftaki konuğumuz… Mebusevleri Mahallesi’nin üçüncü muhtarı olarak seçilen Sevim Özsoylu ile mesleği üzerine söyleştik… Sevim Özsoylu çocukluğunu ve yaşadığı mahalleyi şöyle anlatıyor: “1956 yılında Çankaya da doğmuşum, bir ablam var. Çocukluğumuzun her anı birlikte geçti diyebilirim. Balgat İlkokulu’nda öğrenim görmeye başladım. O dönemlerde ortaokullar ve liseler aynı yapı içindeydi. İlkokuldan sonra Sıhhiye’deki Zübeyde Hanım Kız Enstitüsü’nde eğitimime devam ettim. Bu okul adeta bir ‘leydi’ okuluydu; çatal bıçak kullanma, oturma zarafeti, adap, görgü kuralları öğretilirdi. Diksiyon, moda, dikiş nakış gibi dersler görürdük. Lise bittikten sonra Ulaştırma Bakanlığı’nda memur olarak çalışmaya başladım. Birkaç yıllık memuriyetten sonra üniversite okuma fırsatım oldu. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde İşletme Bölümü’nü bitirdim. Bizim zamanımızda bu bölümler çok kıymetliydi. İyi bir aktivist olduğumu düşünüyorum, sosyal derneklerle aktif bir şekilde çalışıyordum. ‘Yeşil Barış’ yani ‘Greenpeace’ üyesiyim. Hayvan hakları, çevrecilik gibi alanlarda birçok kuruluşla ortak çalışmalar yürüttüm, hala da devam ediyorum.” assss1 MUHTAR, MAHALLENİN BİR BİLENİDİR Sevim Özsoylu, muhtarlık mesleğinin özelliklerini şöyle anlatıyor: “Anayasa’nın muhtarlıkla ilgili maddesi vardır. Köy muhtarlığı kanunu vardır; tanımı açık bir şekilde Anayasa’da belirtilmiştir. Dolayısıyla köy muhtarının yetkileri daha fazladır. Evlendirme, suçluyu kolluk kuvvetleri gelene kadar tutma, köyün merasını satabilme, salma, vergi alabilmek gibi pek çok yetkileri vardır. Ancak şehirlerdeki yerel yönetimlerde muhtarların yetkileri sınırlıdır. Mahallede yaşayan kişilerin kimliklerinin tek elde toplanır, evde bulunamayan kişilerin adli tebligat ve resmi evrakları teslim alınır, salgın hastalıklarda ilgili kurumlarla birlikte hareket edilir. Afet ve Acil Durum Yönetimi’nde (AFAD) sokak temsilcileri ve baş temsilci olarak muhtar gerekli tedbirleri alır. Askerlik işlemleri gibi görevleri de vardır… Şimdi muhtarın yaptığı bu işlerin birçoğu, nüfus müdürlüğü ve emniyet müdürlüğüne devredildi. Değişen büyükşehir yasasına göre kentlerdeki yerel yönetimler kapatılabilir. Ancak köy muhtarlığı anayasa güvencesinde… Bu görevlere yeni bir yasal düzenleme getirilmesi gerektiğini düşünüyorum, yerel yönetimlerin yaptığı işlerin kurumlarla paylaştırılmaması gerekiyor. Çünkü hem kurumlar için hem de vatandaş için sıkıntılar oluşabiliyor. Büyükşehir yakınlarında nüfusu belli bir orana ulaşmış olan köyler mahalleleştiriliyor. Bunun benzeri Çankaya’da da oldu. Böyle bir uygulamaya gidince istenmeyen durumlar da ortaya çıkıyor. Yaşadığı köy mahalle olmuş, ama insanlar hala ahırlarında hayvanlarına bakmaya devam ediyor. Böyle bir durumun şehir merkezinde olmaması gerekiyor. Yerel yönetimlerde, görevi olmadığı halde halkın muhtarlara yüklediği çok fazla iş var. Çünkü muhtar her zaman bir bilendir. Vatandaş her sıkıntısında muhtarın kapısını çalıyor.” 1997 yılında muhtarlığa adaylığını koyan Sevim Özsoylu bu gelişmeyi de şöyle anlatıyor: “Muhtar olmayı düşünmeden önce de birçok kurumun yönetim kurulunda görev alıyordum. Ancak yaşadığım Mebusevleri Mahallesi, benim için çok değerli bir yerdi. Otuz beş yıldır burada yaşıyorum, bu mahallenin geçmişini ve önemini çok iyi biliyorum. Dolayısıyla bu mahalle için hizmet vermek istiyordum. 1997 senesinde Mebusevleri Mahallemizin muhtarının felç olması üzerine ara seçim yapılacaktı ben de aday oldum. İki adaydık, diğer aday da sevgili bakanımız Güldal Akşit’in kayınbiraderi… Benim de çok sevdiğim bir arkadaşımdı. Yani güçlü, tanınan bir rakibim vardı. Her şeye rağmen, ben bu seçimi kazanacağıma inanıyordum… as55555 MUHTAR, BİR İDEOLOJİYİ TEMSİL ETMEZ! Yerel yönetimlerde seçilmek çok farklı bir durumdur. Siyasal bir çizgiyi, yani ideoloji temsil etmiyorsunuz ya da arkanızda bir desteğiniz yok. Seçim çalışmaları yürütürken öncelikle kapı kapı gezip insanlara kim olduğumu, neler yapabileceğimi anlattım. Broşürlere de; ‘Muhtar belediye başkanı değildir. Ödeneği, emrinde çalışan elemanları ya da iş makineleri yoktur. Dolayısıyla ben sadece hizmet alabileceğim kurumlarla bu mahalle için ne yapılacaksa bunun için var gücümle çalışabilecek bir insanım. Size birçok vaatte bulunabilirim, ama bunların hepsi yalan olur’ şeklinde bir yazı yazdırdım. Bunlar dışında herhangi bir seçim kampanyası yürütmedim. SEÇİLDİĞİ GÜN Seçim günü geldi çattı. Kalbim yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu… Rakibim zaten çok güçlü tanınan biri… Ben ise daha ilk kez muhtarlık için adaylığımı koymuşum ve tanınmıyorum. Dolayısıyla çok kaygılıyım. Sandıklar teker teker açılıyordu. Diğer adayla aramızda çok az fark var, ama ben biraz daha önden gidiyorum. Henüz açılmayan birkaç sandık kalmıştı. Dayanamadım, ‘Ben eve gidiyorum’ dedim. Evden de sürekli arkadaşlarım arıyor son gelişmeler hakkında beni bilgilendiriyorlardı. Açılmayan sandıkların hangi sokaklara ait olduğunu sordum. Bildiğim, güvendiğim yerlermiş. Rahatça nefes alıp arkama yaslandım. Kesinlikle ben seçilecektim, bundan daha çok emin olmuştum. Ömrümden ömür gitmişti… Mebusevleri Mahallesi’nin üçüncü muhtarı olmayı başardım. Sanıyorum broşürlerde yazdıklarımın büyük etkisi oldu, çünkü insanlar gelip dürüstlüğüm için beni tebrik etti. İki dönem boyunca karşıma aday çıkmadı. Mahalle sakinleri beni tanımaya başladıktan sonra, adaylık için seçim çalışmaları yürütmedim. Son seçimde birçok kişi ‘Muhtar hanım, afişlerinizi görmüyoruz. Yoksa aday değil misiniz’ diye yanıma geldi. Bu mahallede artık hepimiz birbirimizi tanıyoruz ve kocaman bir aileyiz. Seçim çalışmalarına gerek kalmadığını söyledim ve seçime böyle girdik. Beş seçim atlattım, yani beş dönemdir bu mahallenin muhtarıyım. Ben kadına seçme ve seçilme hakkı veren Mustafa Kemal Atatürk’ün Anıtkabir’inin bulunduğu mahallenin muhtarıyım. Yani Anıtkabir’in ve Atamın muhtarıyım. Bundan daha büyük onur verici hiçbir şey olamaz. 60 yaşındayım, şu muhtar koltuğuna doğru düzgün oturamadım. Bütün gün mahallede dolaşarak vatandaşın sorunlarını dinleyip çözüm yolları arıyorum.” HALK, KADIN MUHTARLARA ALIŞAMADI Sevim Özsoylu muhtarlık anılarını da şöyle anlatıyor: “Yola ’Muhtar mahallenin bir bilenidir’ sözünden çıkarak, birkaç anımı paylaşmak istiyorum… Toplum olarak muhtar denilince aklımıza kadın gelmez. Muhtarlığa gelen birçok kişi, kapıdan girer girmez hala ‘Muhtar bey yok mu’ diye soruyor. ‘Buyurun, benim’ dediğim zaman da şaşırıyorlar. Vatandaş; sokaktaki aydınlanma yanmayınca, su kanalları patlayınca, hatta yan komşusu çok gürültü yaptığında bile soluğu muhtarlıkta alıyor. Bunun yanında resmi bir kuruma dilekçe yazılacağı zaman yine muhtarlığa geliyor veya başka kurumlarla ilgili sorunlarını da sürekli muhtara danışıyor. Ben bu muhtarlık koltuğuna oturduğumdan beri, öğle arasında bile kapımı kapatmadım. Asli görevlerimiz olmamasına rağmen, vatandaş bilirkişi yerine koyarak her başı sıkıştığında bize geliyorsa ne mutlu bize… MARDİN’DEN BİR ANI Bu konuyla ilgili, Mardin’de muhtarlık yapan kadın arkadaşımızın başından geçen bir olayı anlatmak istiyorum. Akşam saatlerinde köydeki vatandaşın biri muhtarın evine giderek, tavuklarının kaybolduğunu ve muhtarın görüp görmediğini soruyor… Bu, kulağa ilginç gelse de insanların muhtarlığa bakışını özetleyen bir durum…” Sevim Özsoylu, Avrupa Birliği’nin yaptığı araştırmadan çıkan sonuca göre Türkiye’de muhtarlığın önemini de şöyle anlatıyor: “Avrupa Birliği, Türkiye’de yaşanan olaylara oranla toplumsal patlamaların az olmasına ilişkin bir araştırma yapmıştı. Yapılan anket ve istatistikler sonucunda neden olarak ‘muhtar’ bulundu. Muhtarlığın Türkiye’de bu kadar önemli olmasının nedeni, vatandaş ve resmi kurumlar arasında aracı görevi üstlenmesidir. Belediyeler, müdürlükler gibi resmi kurumlarla sorun yaşayan vatandaş öncelikle bize geliyor, bütün öfkesini bizde bırakıyor, rahatlayıp gidiyor. Şimdi bu vatandaşın belediyede memurlarla yüksek sesle tartıştığını düşünün, inanın kaostan başka bir şey olmaz. Bundan ötürü muhtarlar sorunları süzerek, halk ve kurumlar arasındaki ilişkiyi daha sağlıklı bir hale getiriyor. Mahalle sakinleri bize zaten birçok görevi yüklemiş. ‘Bu bizim işimiz değil’ dediğimizde, ‘O zaman neden muhtarsınız’ sorusuyla karşılaşıyoruz. Durum böyleyken de çok yoğun olmamak elde değil… İlerideki seçimlerde yeniden aday olmayı düşünüyorum. Bu mahalleye çok önem veriyorum. Yaşadığım süre boyunca bu mahalle için hizmet vermekten de onur duyarım. “ BİR TEK KENDİ OYU YETECEKKEN BİLE SABAHTAN AKŞAMA SANDIK BAŞINDA Sevim Özsoylu, bunca yıldır muhtarlığını yaptığı mahallesinin en basitinden en zoruna kadar bütün sorunlarıyla uğraşıyor ve bu sorunlara çözüm bulmaya ya da en azından çözüm bulunmasına katkıda bulunmaya çalışıyor. Özdoğan, mahalle sakinlerinin sorunlarının çözülmesine yardımcı olduğu gibi, çevre bilinciyle mahallenin park ve çocuk oyun bahçeleriyle, ağaçlarıyla, sahipli ya da sahipsiz kedi ve köpekleriyle de yakından ilgileniyor. O da Mardin’deki meslektaşı gibi, temsil ettiği mahallelinin resmi işlemlerinin yapılmasında üzerine düşeni yerine getirmekle kalmıyor, zaman zaman mahallenin “Güzin Ablası” gibi komşularının çeşitli sorunlarını da dinliyor, onlara çözüm önerilerinde bulunuyor. Mebusevleri Mahallesi’nin sakinlerinden Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu üyesi Ali Şimşek de Sevim Özsoylu’yu şöyle anlatıyor: “Bu mahalleye taşındığımızda, daha önceki muhtarlıktan aldığım nakil ilmühaberini götürdüğümde tanıştım Sevim Hanım’la… Beni büyük bir nezaketle karşıladı ve işlemlerimi çok kısa sürede tamamladı. Ona daha sonra bir yerel seçimde, mahalle sakinlerinin oy kullandığı okulun kapısında rastladım. İstisnasız bütün gelenleri ‘Hoş geldiniz’ diyerek karşılıyor, yaşlılara ve engellilere oturacak yer gösteriyor ve onların öncelikli olarak oy kullanmalarını sağlıyor, yine istisnasız herkesi ‘Oylarınız hayırlı olsun’ diyerek güler yüzle uğurluyordu. Her şey iyi-hoş da bir ayrıntı dikkatimi çekmişti: O seçimde Sevim Hanım’ın karşısında başka aday yoktu. Yani seçilmesi için sadece kendi oyu bile yeterliydi… Ama o yine de sandıkların sabah kurulmasından akşam kapanmasına ve oyların sayılmasına kadar oradaydı… Yalnız yerel seçimler mi? Hayır… Sevim Hanım, genel seçimlerde de, referandumda da, cumhurbaşkanı seçiminde de sabahtan akşama kadar sandık başındaydı… Ankara’da daha önce 10 ayrı mahallede oturdum, bu 11’incisi… İşim düştüğünde daha önceki muhtarlar, bana adımı, hangi sokakta, kaç numarada oturduğumu sorar, ilgili klasörü açıp kontrol ederek işlemimi yaparlardı. Onları asla kınamıyorum, öyle yapmaları gerekiyordu. Ama Sevim Hanım’ın farkı, her gittiğimde beni ‘Hoş geldiniz Ali Bey’ diye karşılaması… Çünkü o, bir bilgi bankası gibi, bütün komşularını tanıyor, hangi adreste oturduklarını biliyor. Bu da onun mahallesiyle, mahallelisiyle ne kadar yakından ilgili olduğunu gösteriyor.” assss7777
Editör: TE Bilisim