İsmet SOLAK-Pazar günü, Yeni Mahalle Belediyesi'nin desteği ile Ankara Diyabet Şenliği'nde inanın sevinç gözyaşları döktüm. Çünkü, Diyabet sorununda özellikle çocuk yaştaki şeker hastaları artık yalnız değiller. İçe kapanarak karamsarlık dünyalarının perdelerini yırtmaya başladılar. Yalnız olmadıklarını anladılar. Toplumda kendileri gibi çok sayıda arkadaşları olduğunu koca bir parkta kendilerine sahip çıkanlarla birlikte paylaştılar. O denli mutlu oldum ki, bundan 25-26 yıl önce, henüz 10 yaşındaki kızımın düştüğü yalnızlık ve umutsuzluk tünelinden çıkmak için neler çektiğimizi hatırladım ve Pazar günü Allah'a şükrettim. Benim kızım bu mücadele içinde çok çile çekti. Ama yılmadı. Mücadelesini daha da artırdı. Şu anda Diyabet Eğitmeni ve aynı zamanda Diyabet Koçu.. Pazar günü Yeni Mahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar, Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Ahmet Kaya, Diyabet Vakfı Ankara Şubesi Başkanı Prof. İlhan Yetkin, Diyabet Derneği Genel Başkanı Emine Alemdar ile birlikte, Nazım Hikmet Kültür Merkezi önündeki geniş yeşil alana yayılan 26 ilden gelen Diyabetliler ve ailelerinin desteklerine tanık olmak, bu büyük coşkuyu içime çekmek bana yeni bir hayat başlangıcı gibi geldi. Bu duyguları böyle bir geçmişi yaşamayanlar belki pek hissedemez. Ama yaşayanlar neyin ne olduğunu, neden bu kadar etkili olduğunu çok iyi takdir ederler. Geçen baharda, Diyabet Şenliği'nin yerel ölçeği Elmadağ Belediyesi'nin desteği ile gerçekleşti. Bu kez, Yeni Mahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar, destek kucağını sonuna kadar açmıştı. Şenliğin en başından sonuna kadar diyabetlilerle birlikte oldu. Bundan sonrası için de söz verdi: "Ben hep buradayım ve sizleri her zaman buraya bekliyorum. Bana düşen ne görev arsa hazır ve nazırım. Sizlerle olmak beni de sevindiriyor, çünkü ben de diyabetliyim." Çocukların çığlıkları bu daveti adeta taçlandırdı. Prof. Ahmet Kaya, Vakıf olarak desteklerin bu seviyeye gelmesinden duyduğu mutluluğu dile getirirken Diyabetin yaygınlaşma hızı hakkında bilgiler verdi: "1980'li yıllarda, ülkemizdeki diyabetli sayısının oranı yüzde 2 civarındaydı. 1990 yılında bu oran yüz 4'ü geçti. 2000'li yıllarda yüzde 14 iken şu anda yüzde 17'dir. Ve inanılmaz bir hızla oran artarken 1923 yılında, yani Cumhuriyetin 100. yılında bu oran yüzde 25 olarak tahmin ediliyor. Yani Türkiye'de her dört kişiden biri diyabet hastası olacaktır. Avrupa ve diğer kalkınmış ülkeler içinde en yoğun hızlı artışta dünya rekortmeniyiz. Bu rekorun bize hayrı yok, zararı çok. Bu demektir ki, Türk insanı stresli, iyi beslenemiyor, rahat değil, huzursuz ve sıkıntılı. Yiyeceklerimizin ilaçlardan dolayı vücuda verdikleri zararı önleyemiyoruz, insanlar sürekli kilo alıyor, demektir." Ahmet Hoca, yerden göğe kadar haklıydı. Vakfın Kurucu İkinci Başkanı olarak bütün bu hızlı gelişmeleri an be an izleyen ve tedirgin olan biriyim. Vakfın Kurucu Başkanı Prof M. Temel Yılmaz'ın bu konuda gösterdiği inanılmaz mücadeleyi burada anarken, yıllar içinde Devlet adamlarının da büyük destekleri olmuştu. Örneğin, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Ankara'da vakıf temsilcisi olarak ne zaman destek istemişsek, tüm yetkilerini kullanıyordu. Hatta, kendisini ziyaret ettiğimizde "Sen bu ülkede benim için bir kahramansın kızım" demiş ve iki gözünden öperek kutlamıştı. Kan ölçüm çubuklarının ve aletlerinin Devlet desteği ile temininden tutun da diğer bazı kolaylıkların temininde yasa çıkarılmasını istedi. Dönemin Başbakanı rahmetli Ecevit ile Maliye Bakanı olan Zekeriya Temizel kendi el yazıları ile bütçe tasarısına düştükleri notlara rağmen komisyonda nasıl değiştirildiğine bizzat tanık olmuştum. Çünkü bilirkişi olanların verdikleri raporlarda, diyabetliler kendi kendilerine insülin iğnesi yapamazlarmış (!) iyi mi? Nerelerden nerelere geldik! Bu günlere de şükürler olsun. Büyük mesafeler alındı. Ama, Devletin yapacağı daha çok ciddi önlemler var. Seçim sonrasında bunlar gündeme gelecektir. Çünkü, diyabetli bir çocuk, aniden yolda komaya girse ve hastaneye kaldırılsa, en azından bir hafta 10 gün hastanede kalabilir ve doktor gederi, ilaç masrafı, hemşire ve diğer masraflarla maliyeti müthiş olur. Oysa, bunun önüne küçük katkı ile sağlanacak aletler var artık. Diyabetliler önceden uyarılıyor ve komaya girmeden önlem alabiliyor. Pazar günü Neşet Ertaş Parkındaki şenlikte bu gerçekler ortaya çıktı. Diyabetliler de bizim gibi normal insanlar. Eğer kendilerine sağlıklı bakarlarsa, uzun yaşarlar. Aksi halde pek çok komplikasyon ile karşı karşıya gelinebilir. Bunu anlamak için bir araya gelmeliyiz. Onlar da bizim gibi. Tıpkı bizim gibi, bizden birileri..
Editör: TE Bilisim