Taner DEDEOĞLU / Özgürlük savaşından başarıyla çıkan Anadolu’ya Osmanlı topraklarındaki Türkler akın etmektedir. Mısır’dan gelen Cemal Ahmet Bey Antalya’da Feyyum adlı bölgeye yerleşmiş ticaretle ilgilenmektedir. Yugoslavya’dan gelen Mihrünnisa hanımla yaşamını birleştirir ve Edirne’ye yerleşirler. Cemal Ahmet Bey yasa çıktığı zaman Anadolu’daki ilk durağı Feyyum’u, Feyman şeklinde soy ad olarak alır. ‘On yılda on beş milyon genç yaratılma’ sının gündemde olduğu dönemdir, Feymanların altı oğlu olur, bu nedenle de Mihrünnisa Hanıma bir gümüş sikke armağan edilir. İlk oğulları Altan, Edirne’de dünyaya gelir, ikinci çocukları İlhan Feyman da 1930 tarihinde İstanbul’da doğar. Bu dönemde Devlet Demir Yollarında müfettiş olan Cemal Ahmet Bey Ankara’ya atanır ve Erhan, Özer, Alper ile Orhan adlı çocukları da başkentte doğar. Ünlü spikerimiz Gülgûn Feyman’ın babası olan en büyük çocuk Altan, subay olur.1940 lı yıllarda, ilgi duyduğu müziği, orduevlerinde rahatça icra edebilme ortamı bulan Altan Feyman, iki yaş küçüğü kardeşi İlhan’a da örnek olur. Müzikle ilgilenen, Bursa Askeri Lisesi ardından geldiği Heybeliada Deniz Lisesinde trompet ile tanışan İlhan Feyman sahne çalışmalarına da başlar. Daha sonra adını kalipso kralı olarak duyuran Metin Ersoy, tiyatromuzun ünlü ismi Nejat Uygur, Futbolun kralı Metin Oktay, Yeşilçam yapımlarının unutulmaz baba karakter oyuncusu Hulusi Kentmen ve ülkemizde Rock müziğin ilk temsilcilerinden olan Erkut Taçkın o dönemden İlhan Feyman’ın arkadaşlarıdır, Şevket Yücesaz da onun ilk sahne ustası olur. 1953 yılında Yaşar Güvenir orkestrasında çalışmaya başlayan İlhan Feyman ülkemizde sahne müziğine yeni bir akım olan ve sayıları da giderek artan “Dans ve Caz Orkestraları” arasına adını yazdırır. 1958 Yılında İlhan Feyman ve Arkadaşları Müzik Grubu kurulur ve dönemin ünlü “Kulüp 12” sinin orkestrası olur. On yıldan fazla süren bu dönemde İlham Gencer, Sevinç Tevs gibi usta sanatçıların yanı sıra Ajda Pekkan, Gönül Turgut, Lamia, Ertan Anapa, Salim Dündar, Berkant başta olmak üzere birçok sanatçı ilk defa bu orkestra eşliğinde sahneye adım atar. Kulüp 12’nin ünlü sanatçılarından birisi de Öztürk Serengil’dir. Kendine has konuşması ve esprileri ile filmleri ve sahne çalışmalarında rekor seyirci sayısına ulaşan sanatçı, ‘Arkadaşımın Dalgasısın’ adlı plağı da İlhan Feyman Orkestrası eşliğinde doldurur. 1971 yılına gelindiğinde ise İlhan Feyman rotasını Ankara’ya çevirir. İstanbul ve Ankara’da gece hayatının önemli bir bölümüne imzasını atan İlhan Feyman başkent gece hayatına girer. Feyman Kulüp öyküsünü oğlu Levent Feyman şöyle anlatıyor: KULÜP FEYMAN AÇILIYOR “Babam İlhan Feyman dört evlilik yaptı. İlk eşi, annem Nezahat, ben 1955 İstanbul doğumluyum. İkinci Belkıs Hanım, onun çocuğu da TRT de Seslendirme Yönetmeni olan Işın, Çiğdem ve Rüya Hanımlardan çocukları yok. En büyük ve tek erkek çocuk olarak babamla kulüp döneminde ben çalışabildim. Babamın sanatçı dostu Alpay bir gece kulübü açmış fakat işletmekte zorlanıyor. Hem sahne çalışması yapan hem önemli bir reklam firması sahibi olan Alpay Amca, işletemediği ‘Efes’ adlı bu mekânı babama devretmek istiyor. Erzincan Senatörü Abdülbaki Cebeci’nin Olgunlar Sokak ile Atatürk Bulvarının kesiştiği yerdeki büyük binasının zemin katı. Binanın deposu gibi bir yermiş ama Alpay Amca burayı çok güzel yapmış, çok masraf etmiş, bunun için işi bilen arkadaşı olan İlhan Feyman’a vermek istiyor, anlaşıyorlar ve biz, İstanbul’dan, Ankara Yenimahalle’ye dedemlere komşu geliyoruz. İçmimar olan Özer amcam bir grafik hazırlıyor. Bir trompet, üfleme tarafında ‘Clup’ yazıyor, tuşların olduğu yerde de ‘Feyman’… Bu yazıları da bir bakışta göremezsiniz, önce trompeti görürsünüz, dikkat edince de diğer yazılar belirir. Alışılmış eğlence yerlerindeki gibi, kapıda sanatçı isimleri veya başka bir bilgi içeren (mönü, fiyat gibi) hiçbir duyurumuz olmadı. Zaten çok kısa zamanda müşterilerimiz bizi tanıdı, biz onları tanıdık ve otuz yıl birlikte olduk.” Gençlik yıllarında futbola ilgi duyan, daha sonraki yıllarda babası ile birlikte kulüpte çalışmaya başlayan Levent Feyman o günleri şöyle anlatıyor: “Namık Kemal Lisesinde öğrenciyim, Feyman Orkestrasındaki Basçı Timur Ağabeyde bizim lisede, ben hem okul takımında hem de Gençlerbirliği’nde futbol oynuyorum, şoförlüğe de çok büyük ilgim var. Yenimahalle beşinci duraktan Ulus’a taksi dolmuşlar kalkardı, ben şoförün yanına oturmak için sıramı başkalarına verirdim, onu seyrederdim yol boyu. Altan amcamın 1950 model Bucık arabası vardı, onu kaçırırdım… Bu işi iyi öğrenmişim demek ki, daha sonra ayda bir iki defa Almanya’ya araba getirmeye gider oldum. Uçakla gidiyorum araba ile dönüyorum ve çok para kazanıyorum. Askerlik sonrasında 1979 yılında babamın isteği ile Kulüpte ikinci adam olarak çalışmaya başladım. BABAM ZOR ADAMDI Rahmetle andığım babam zor adamdı… Bu zorluğuna rağmen ona inandıkları için yıllarca sanatçılar ve personel ona katlandı diyebilirim. Feyman kulübün kapıları saat 23.oo de açılır, saat 23.30 da gitar telinden ses gelmeye başlardı. Babam ‘bu saatte gitar tınlamıyorsa biliyorum ki sizler öldünüz’ derdi. O zaman cep telefonu yok, her evde telefon yok ama babam böyle istiyor, şartlar ne olursa olsun, kapı zamanında açılacak, müzik zamanında başlayacak. İki saat dans müziği yapılırdı, şu anda aklıma gelen isimler; Tuna Ötenel, Kudret Öztoprak, Aykut Kazan, Aşkın Arsunan, Selçuk - Selim Bilgin, Mehmet Çırıka, Ünal Özer gibi Ankara’nın önde gelen müzisyenlerinden kurulu orkestranın solistleri de, Erdal Çelik, Suavi, Turgay Kâhya. Tek bay veya bayan, çevreye rahatsızlık vereceği düşünülenler kulübe alınmazdı. Babamın çocukluk arkadaşı Futbol Kralı Metin Oktay gelmiş, kapıdaki görevli tanıyamadığından, ayrıca bir hayli de alkollü olduğundan Metin Amcayı almamış. Aradan saatler geçmiş, kulübe gelen futbolcu arkadaşlarım tanımış, söyledi, babamla dışarı çıktık, karşıda bankta oturuyor, babam sarılıp ağlamıştı, hemen içeri aldık… SON NOKTA FEYMAN KULÜP Babamın koyduğu kurallardan aklımda kalan biri de ‘kibrit’. Bayan müşterimiz, sigara çıkarttı ve yanındaki bey de bunun farkında değil ise, bizim arkadaşlar onun sigarasını kibritle yakacak… ‘Çakmak çakal işi, kibritte zarafet vardır’ derdi. Kanun hükmündeki kurallardan başka bir de haftalık toplantılarımız olurdu, o hafta içinde yaşanılan yanlışlar, düzeltme yolları konuşulurdu. Sanıyorum böylece Ankara’da çok önemli bir müşteri topluluğumuz oluşmuştu, her meslekten her yaştan çok sık gelen müşterilerimiz vardı. Yüz yirmi sandalyemiz vardı, ilavelerle yüz elliye kadar çıkardık ama hafta sonlarında bir sandalyeye iki kişinin oturduğunu çok görürdük, onlar memnun, biz de… Ayrıca Ankara’ya gelen, tiyatro, müzik grupları, sporcular gece bize gelirdi hatta başkentte gelen Sirk bile işi bittikten sonra bizde eğlenirdi. SAHNE SANATÇILARINA İNDİRİM Sahnede tiyatro ve müzikle ilgilenenlere yüzde elli İlhan Feyman indirimi yapılırdı. Turneye gelen zaten bize gelirdi ama Ankara Sanat Tiyatrosu kadrosu başta olmak üzere bütün başkent sanatçıları bizim müşterimizdi. Babam saat 1.30 da kulübe gelirdi, zaman zaman erken geldiği yani ‘baskın’ yaptığı da olurdu, söyledim ya ‘zor adamdı’ rahmetli. Ben bir dönem kapıya elektrik tesisatı yapmıştım, görevli düğmeye basınca mutfakta kırmızı lamba yanıyordu, yani alarm… TROMPETİNE AŞIKDI İstanbul dönemini bilmiyorum, Feyman Kulübün programı otuz yıllık sürede her gece saat 02.00 de trompet ustası İlhan Feyman’ın ‘Yaşa Fenerbahçe’ marşını çalarak salona girmesi ile başladı, arkasından da İl Silenzio ile sürdü. Yıllarını gece hayatına vermiş, bir patron olarak birçok işi olan İlhan Feyman, trompetine âşıktı, her gece on beş dakika kadar süren Feyman dinletisinden sonra da sanatçılarımız sahneye çıkardı. Hakkı Çağdaş, Lemi, Bilal, Selim Sam ile belirli dönemlerde Taner Şener, Kayahan ile çok sık kulübe konuk olarak gelerek sahneye davet edilen farklı türdeki İbrahim Tatlıses, Ümit Tokcan, Mahmut Tuncer ve birçok sanatçı. Babamın futbola ilgisinden dolayı, Pazar ve pazartesi geceleri bir de futbol konuklarımız olurdu. Maçlar sonrası kulüp yöneticileri, teknik adamlar kulübe gelir haftanın değerlendirmesini yaparlardı. Bu bölümden Ali Şen, Selim Soydan, Vefa Küçük ve birçoğu çeşitli nedenlerle Ankara’da oldukları zaman maç tartışmalarını İlhan Feyman ile yapmak için kulübe gelirlerdi. Babamın özel konuklarından birisi de Abdi İpekçi idi, Ankara’da olduğu zaman mutlaka bize gelir, babamla sohbet ederdi. Milliyet Gazetesi Ankara Telsilcisi Orhan Tokatlı, Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçiyi almış kulübe gelmişlerdi. Her zaman olduğu gibi babam Abdi beyin isteği İl Silenzio çaldı, sohbetler yapıldı ve dostlar vedalaştı. Ertesi gün İpekçinin öldürüldüğünü duymuştuk. Feyman Kulüp, Ankara eğlencelerinde son nokta idi. Müşterilerimiz, restoranlardan, tavernalardan hatta gazinolardan sonra bize gelir ve eğlenceye son noktayı kayarlardı. Konuklarımız yemek sonrasında geldikleri için, içkinin yanına meyve ve kuruyemiş servisimiz olurdu. Program sonrasında da çorba, mantı ve kuru fasulye - pilavdan oluşan bir mönü sunardık. Bu söylediğim neredeyse kırk yıl öncesi, hazır mantı diye bir kavram yok, gecenin o saatinde iki kadın çalışanımız mantı açardı Feyman Müşterilerine… Bu son ikramlarımızla da konuklarımızı iyi sabahlar diyerek uğurlardık...” KAPANIŞ İlhan Feyman, yıllardır süren çalışma hayatına, değişen kulüp işletmeciliği anlayışı ve müşteri profili de eklenince yenik düşüyor ve ortak alıyor. Feyman Kulübü kapanışa götüren öykü de şöyle: “1989 yılına geldiğimde ben kulüp işinden ayrıldım. TRT kurum dışından program yapımına geçince bana da bir fırsat doğdu. Futbol oynadığım için çevreyi tanıyorum ayrıca yayıncılığa da ilgi duyuyordum. TRT kendi yetişemediği işleri dışarıya vermeye başladı. Üçüncü Lig Dosyası adlı programa Hikmet Polatel adlı arkadaşımla çalışıyorduk, daha sonra başka ekiplerle de çalıştım. Bu çalışmalar beni Flash TV’nin kuruluş kadrosuna kadar götürdü. Uzun yıllarda burada görev yaptım daha sonra da kendi alt yapımı oluşturdum. Şimdi, Futbol Federasyonundan statlarda çekim yapma iznim var, özellikle futbol kulüpleri için çekimler yapıyorum. Babam 2000’e kadar kulübü getirdi, yılların verdiği yorgunluk ve sektörde yaşanan bazı değişikliklerle yanına ortak aldı, hiç çıkmadığı kulübe arada sırada uğramaya başladı. Sonra İstanbul’a taşınınca da işle ilişkisini kesti uzun yıllar da böyle devam etti, sonra da adını o salondan çıkarttık. Zaten babam da 13 Mart 2014 de yaşama veda etti. İlhan Feyman adı şimdi Bodrum Türkbükü’nde bir sokakta yaşıyor.”