Birsen GÜRDİL Ramazan ayının bu güzel, kutsal günlerini değerlendirmek isterseniz, içinde yaşadığımız şehrin abide eserlerini ziyaret edip, Başkent Ankara’yı da yakından tanımak imkânı bulmuş olursunuz. Kuruluşu 13’ncü yüzyıllara dayanan Ankara’nın günümüze gelinceye kadar adı pek çok kez değişerek bugün gerçek ismine kavuşmuş genç bir başkenttir. Tarih boyu çeşitli işgallere, yağmalamalara, deprem ve korkunç yangınlara rağmen şehir yine de ayakta kalmayı başarmıştır. Bugün Başkent Ankara görülmesi ziyaret edilmesi gereken pek çok kutsal yerlere sahip modern bir metropoldür. Şehrin ortasında Çankırı Caddesi üzerinde bulunan Roma Hamamı kentin en eski antik yapılarından biridir. III. Yüzyılda Semtimius Severus’un oğlu Roma İmparatoru, Caracalla tarafından 212-217 tarihleri arasında sağlık tanrısı Asklepion adına yaptırılmıştır. Agustus Tapınağı: M.Ö. II. Yüzyılda Galatlar tarafından Roma İmparatoru Agustus’un şerefine yapılmış olan mabedin duvarları Hacı Bayram Camii ile bitişiktir. İmparator Agustus’un Latince ve Yunanca yazılmış vasiyetnamesi, yapının duvarlarında halen bulunmasıdır. Alaaddin Camii: 1230 yılında Alaaddin Keykubat tarafından yıkılarak yeniden ibadete açılmıştır. Şehrin eski camilerinden biridir. Mutasarrıf Arif Bey tarafından Selçuklu mimarisi tarzında yapı ibadethanenin kapısını süsleyen taş oymaların Melik Muzaferüddin Behram Şan’a ait medresenin taşları olduğu sanılmaktadır. Cami, kale üzerinde tek şerefeli olarak varlığını sürdürmektedir. Ahi Şerafeddin Camii: Selçukluların son döneminde 1290 yılında ahşap direkli olarak inşa edilmiş bu Camiye benzer 12 adet Cami daha olduğu bilinmektedir. Ankara’nın en kutsal yeri muhakkak ki Hacı Bayram Veli Camii’nin bulunduğu mevkidir. XIV. Yüzyılın ikinci yarısında yaşayan Hacı Bayram Veli adına mimar Mehmed Ebubekir Hamdani tarafından 1427 yılında yaptırılmış olan Cami, daha sonra Mimar Sinan tarafından onarılmıştır. Caminin önündeki türbede Hacı Veli yatmaktadır. Tabi Ankara’da tarihi yapılar bu kadar değildir. Julianus Sütunu, Akköprü, tarihi hanlar, medreseler ve camileri ile başkentin görülmesi gereken diğer anıtları ise Kocatepe Camii, son yıllarda yapılan Melike Hatun Camii, Akseki Camii, Hasan Tanık Camii, Millet Cami’lerini de ziyaret etmek mümkündür. Tabi Maltepe Camii’ni de unutmamalıyız. ANITKABİR 10 Kasım 1938 yılında ebediyete intikal eden Büyük Önder Atatürk’ün kabri olarak tasarlanan Anıtkabir için ilk temel 9 Ekim 1944’te atılmıştı. 1953’te ebediyete intikal eden Büyük Önder Atatürk’ün kabri olarak tasarlanan Anıtkabir için ilk temel 9 Ekim 1944’te atılmıştı. 1953’te tamamlanan Anıtkabir’e 10 Kasım 1953’te Etnografya Müzesi’nden alınan Ata’nın na’şı ebedi istirahat hanesi olan burada toprağa verilmişti. Aslanlı yol, Tören Meydanı, Mozole ve Müzesi ile Türk toplumunun her vesile ile koştukları emsalsiz bir anıttır. Etnografya Müzesi, Kurtuluş Savaşı Müzesi, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Cumhuriyet Müzesi, Rahmi Koç Müzesi, Devlet Resim Heykel Müzesi, Çankaya, Demiryolu, Kız Teknik Öğretim 100. Yıl, Türk Hava Kurumu, Mehmet Akif Ersoy Evi, oyuncak, pul müzelerinin yanı sıra, her ne kadar heykel özürlü bir kent olmasına rağmen yine de başkentimizde parmakla gösterilecek heykellerimiz bulunmaktadır. Bir dönemde heykellere tüküren zihniyetleri gazabına uğramış pek çok tarihi özelliği olan heykellerimiz, ya depolara tıkılmış veyahut gözlerden uzak yerlerde kaderlerine terk edilmiştir. Örümcek kafalı zihhniyetin gazabından kurtulmuş Güven Anıtı, Clemens Holzmeister, Anton Hanak, Jozef Thorak tarafından 1931-1936 yılları arasında yapılmıştır. Bugün Kızılay’da Güvenpark’ın ünlü bir sembolüdür. İlk adı Hâkimiyet-i Milliye olan Ulus Meydan’ındaki Zafer Anıtı, ünlü gazeteci Yunus Nadi Bey’in önderliğinde Türk ulusunun maddi katkılarıyla Avustralyalı heykeltıraş Heinrich Krippel’e yaptırılmıştır. 24 Kasım 1927 Perşembe günü düzenlenen törenlerle açılışı yapılmıştır. Zafer Anıtı, Ulus Atatürk Anıtı olarak ta isimlendirilen bu gösterişli heykelin ötesinde Atatürk’ün muhteşem gösterisini yansıtan at üstündeki, Namazgâh tepesinde bulunan heykeli İtalyan Heykeltıraş Conanica’ya yaptırılmış ve 1927 yılında bugünkü yerine konmuştur.