Köy Enstitüleri Mezunu Rasim Kaygusuz’un ilk kez 1968 yılında çıkardığı Cin Ali serisi, bu yıl 50. yılını doldurdu. Yarım asırdır Türkiye’nin tarihsel hafızasını tutan Cin Ali, bugün sadece okullarda okutulmakla kalmıyor, şarkıları besteleniyor, serinin 11. kitabı öğrenciler tarafından yazılıyor… Ankaralı Cin Ali’nin yaratıcısı Rasim Kaygusuz’un kızı Nevin Apaydın Kaygusuz ve eşi Emre Apaydın ile dört yıl önce kurdukları Cin Ali Eğitim ve Kültür Vakfı’nı konuştuk.
SULTAN YAVUZ (ANKARA) - Cin Ali’yi yaratan ve kuşaklar arasında kültürel bir köprü kuran Rasim Kaygusuz, Köy Enstitüleri’nde yetişmiş bir ilkokul öğretmenidir. Abisiyle birlikte Ankara’nın Ayaş ilçesine bağlı eski adıyla “Kayı” olan köyde bir süre öğretmenlik yapar. Burada, kendisi gibi Köy Enstitüleri’nden mezun olan eşi Remziye Hanım ile tanışıp evlenirler. Özellikle Hıdırlıktepe İlkokulu’nda uzun yıllar görev yapan Kaygusuz, kendi geliştirdiği oyunlu okuma tekniklerini uygulamaya başlar. Çözümlü alfabe denilen döner çarklar, fişler, kelime tombalası, tahta ve tellerden yapılan materyallerle çok sayıda eğitim aracı geliştiren Kaygusuz’un bir dergi çıkarma fikri vardır. İşte bunun son halkası olan ve Cin Ali serisi de bu fikrin kitaplaştırılmış hâlidir. Kızı Nevin Kaygusuz Apaydın, babasının saman kâğıtlarına çizdiği ve yazdığı öyküleri kız kardeşi Nesrin’e ve kendisine gösterdiğini hatırlasa da, asıl hatırladıkları kitabın evden sipariş edildiği zamanlar… Kitap yazıldıktan sonra büyük ilgi görür ama bu zamanla gelişen bir ilgidir. Kaygusuz, okulları tek tek dolaşacak ve anlatacaktır, ahşap kelime oyunları evde imâl edilecektir. Önceleri evden sipariş alınan Cin Ali de, Kaygusuz’un 1970’li yıllarda emekli olduktan sonra tuttuğu ofiste dağıtımcılarla anlaşmasıyla tüm ülkeye yayılarak, herkesin okuduğu bir kitap hâline gelecektir. Cin Ali Eğitim ve Kültür Vakfı’nın kurucularından, Rasim Kaygusuz’un ODTÜ elektirik mühendisi eşi Emre Apaydın, “Vakfı ailecek kurduk. Amacımız da Cin Ali’yi yaşatmak, devam ettirmek ve gelecek nesillerle arada bağ kurmamıza yardımcı olmak” diyor. Apaydın, 2016 yılında kurdukları vakıf için şunları söylüyor, “Bizim bu vakıfta yapmak istedikleriniz henüz tamamlanmış değil. Yıl sonunda bina içinde Cin Ali Müzesi ve bir çocuk kütüphanesini de hayata geçireceğiz. Müzede Rasim Bey’in kim olduğu, öyküleri, eğitim araçları ve o günlerin Ankara’sı olacak. Hatta Cin Ali’nin Ankaralılığını özellikle vurgulamak istiyoruz çünkü kitaptaki bazı yerler Ankara’yı anlatıyor. Çocuklar için oluşturacağımız kütüphanede on bin kadar kitap ve 1960’lı, 1970’li ve 1980’li yılların yayınları olacak.” [caption id="attachment_139890" align="alignleft" width="204"] Emre
Apaydın[/caption] Fil hikâyesi, Ankara’ya gelen Medrano Sirki’nden esinlenilmiş Emre Apaydın, dört yıl önce basmaya başladıkları Cin Ali kitaplarını ilk alanların, daha çok nostalji duygusuyla hareket eden yetişkinler olduğunu ama artık okullarda önerilen bir seri olduğunu kaydediyor. Türkiye’nin her yerinden sipariş aldıklarını söyleyen Apaydın, “Cin Ali 50 yıl sonra bile çocukların hâlâ okuduğu bir kitap. Tabletle oynayan çocuklar da çok sevdi onu. Biz kitap fuarlarında Cin Ali’yi yeniden tanıttık, televizyon ve gazete röportajları yaptık. Fakat sürekli hâle getirebilmek için yeni kuşağın vakfa gelmesi ve projelerimizi hayata geçirebimemiz gerek. Cin Ali toplumsal hafızayı genişletiyor, kuşaklar arasındaki iletişimi yeniden sağlıyor, bu açıdan önemsiyoruz” diyor. Bahçelievler’de doğup büyüdüğünü ifade eden Apaydın, şöyle anlatıyor, “O zamanın Ankara’sında, Kaygusuz ailesi de Bahçelievler’de Birinci Cadde’de oturuyormuş. Çiftlik var, tavukların, koyunların dolaştığı ve Filli Bahçe Parkı… Rasim Bey’in çocuklarını götürdüğü o park, Cin Ali’deki parka esin oluyor. Fil hikâyesi ise o dönem Ankara’ya gelen Medrano Sirki’ndeki filler. Kendisi öğretmen olduğu için dönemin okulunu, öğretmenlerini anlatıyor. Ya da çay bahçesindeki süs havuzu veya semaver konu oluyor. O yıllar samimiyet ve masumiyeti içeriyor. İnsanların neşeyle yaşadıkları bir dönem gibi gözüküyor. Tabii, o dönemi yaşayan büyükler için ne ifade ediyor bilemiyorum.” Nevin Kaygusuz Apaydın, “Bana, Cin Ali’nin kızı derlerdi” Rasim Kaygusuz’un mimar olan kızı Nevin Kaygusuz Apaydın, şu anda Ankara Üniversitesi’nde müze eğitimi bölümünde master yapıyor. Apaydın, babasının başka okuma araçları da olduğunu ve bunlardan çözümlü alfabeyi kendi okulunda da anlattığını hatırlıyor. Apaydın, şunları söylüyor, “Babam okukla gelince ‘Baban geldi!’ diye koştururdu çocuklar, bana da daha sonra ‘Cin Ali’nin kızı geldi’ demeye başladılar. Cin Ali ailemizin bir parçasıydı, onunla büyüdük. Ben üniversitede arkadaşlarıma bu durumdan bahsetmemiştim, yıllar sonra vakıf açılınca herkes şaşırdı, ‘Neden hiç söz etmedin?’ dediler. O kadar bizdendi ki, anlatmak aklıma gelmemiş. Kitapları basarken bu kadar ilgi göreceğini tahmin etmemiştik. İnternet yaygınlaştığında Cin Ali’nin fanları olduğunu öğrendik ve hayret ettik. Bilgi yarışmalarında konu olması ya da tiplemelere konu olması Cin Ali’nin ne kadar sevildiğini ve bilindiğini gösterdi. Sunay Akın da çok sahip çıktı. Oyuncak müzerisnde Cin Ali de vardı ve bazı ürünlerimizi alıp sergiledi. ‘Herkes Cin Ali’yi neden bu kadar seviyor?’ sorusunun cevabı farklı aslında… Kimi ilk kitabı olduğu için, kimi ilk kahramanı olarak gördüğü için, kimine de hediye edilen ilk kitap olduğu için… Ne yapabiliriz diye düşününce, aklımıza kitabı yeniden basma fikri ve vakıf geldi.” Apaydın, Cin Ali’yi en iyi yaşatma yolunun vakıf olduğunu söyleyerek, müze projesi için de şunları söylüyor, “İlk çizimler ve baskılar bizde yok. 1968-1970 basımlarını sahaflardan bulduk. Yaşayan bir müze olmasını istiyoruz. Herkesin hatıralarını biriktirdiği ve bununla zenginleştiği bir müze… Herkesin biraz gülümseyip duygulanabileceği bir müze olsun istiyoruz. Ankara ya da Cin Ali’nin Ankarası düzenli ve çok kolay ulaşılabilir bir kentti. Huzur vericiydi ve biz Bahçelievler’de büyüdük. Çocukluğumuz ağaçlarda ya da bisiklet üstünde geçti. Geç saatlere kadar sokakta olurduk, yazlık sinemelar olurdu. Üniversite yıllarında ise sürekli tiyatro ve sinemaya giderdik. Şimdi bu etkinlikler hem azaldı hem de zorlaştı. Belki deniz yok ya da hava kirli ama dostluk ve arkadaşlık hâlâ devam ediyor, o açıdan şanslıyız. Fakat ben o Ankara’yı özlüyorum, gittikçe kayboluyor, izler siliniyor. Mesela bu bina önceden ODTÜ Erkek Öğrenci Yurdu olmuş, daha sonra da kız yurdu… Şimdi yeniden bir eğitim mekânı ve eskiden burada kalanlar geldiklerinde yüzlerinde tebessüm oluşuyor.” Vakfın Etkinlikleri Apaydın, babasının yıllarca öğretmenlik yaptığı Hıdırlıktepe İlkokulu’nun artık olmadığını ve yetiştirme yurdunun da harap olduğunu, yerleşimin terk edilmiş bir köye dönüştüğünü söylüyor. Belge tutmanın ve kişisel tarih yazmanın çok önemli olduğunu kaydeden Apaydın, bu nedenle vakfın yazarlık kursları da açtığını belirtiyor. Cin Ali Vakfı’nın faaliyetlerine dair Apaydın şunları anlatıyor, “2015’ten beri burada bir şeyler yapıyoruz ama ilk defa bu kadar programlı bir şekilde yeni döneme başlıyoruz. ‘Ankyra Askat’ grubu burada dersler veriyor. Bir önceki yıl ressamlarla ilgili ve resim okumayla ilgili bir seminer dizisi yaptık. Geçen yıl da müzikle ilgili yaptık. Cin Ali çocuklara okumaya öğretti, biraz da yazmayı öğretsin düşüncesiyle çocuklar için yazma atölyesine başlıyoruz. Büyüklerin de anılarını yazması önemli, çünkü belge eksiklikleri toplumsal hafızamız açısından sıkıntılı oluyor. Anı yazarken tek cümle ile o günün bir olayı dâhi verilse, önemli bir belge oluyor. Vakıf deyince, genelde sıkıcı bir imaj oluşuyor. O yüzden gelenler şaşırıyor, ‘Böyle beklemiyorduk’ diyorlar. Biz 2 ve 31 Ekim 2018 tarihlerinde, Cernmodern’de açılan ‘Oyunlar, Oyuncaklar ve Okumalar’ isimli sergiye katılacağız, söyleşi de yapacağız.” Nevin Kaygusuz Apaydın, İzmir’de özel bir okulun birkaç yıldır Cin Ali etkinlikleri düzenlediğini ve bu kapsamda Cin Ali dramaları, gölge oyunları, şarkıları ve serinin 11. kitabını yazma etkinlikleri yaptıklarını anlatıyor. Bunların dijital olarak saklandığını söyleyen Apaydın, Cin Ali şarkıları yarışması ve gölge oyunu yapacaklarını, bu tür etkinliklerin tüm ülkeye yayılmasını istediklerini söylüyor. Cin Ali Eğitim ve Kültür Vakfı’na ulaşmak isteyenler, Bülten Sokak’ta, tıpkı Cin Ali’ye benzeyen sarı renkli binayı ziyaret edebilirler. Vakfın internet sitesi: http://www.cinali.com.tr/13