HABER VE FOTOĞRAFLAR SULTAN YAVUZ ÖZİNANIR / ANKARA - Sanat Sahaf’ın kuruluşu hayli eskiye dayanıyor. 1986 yılında Kızılay Karanfil Sokak’ta kurulan sahaf, 2006 yılından beri de Küçükesat’ta okurlarla buluşuyor. Sanat Sahaf otuz yılı aşkın bir süredir bulunuyor ama sahibi Ahmet Yüksel’in hikâyesi çok daha gerilere gidiyor. Sahaf dükkânını açmadan önce, Ahmet Bey’in çıraklık ve kalfalık dönemleri olmuş. Hem İstanbul’dan hem Ankara’dan ustaları olan Yüksel, onların fotoğraflarını da duvara asmayı ihmal etmemiş. “Onlar benim hem fiziken hem manen ustalarım oldu” diyen Yüksel, bir ustasının Sami Bey; bir diğerinin de Turgut Bey olduğunu ifade ediyor. Ustası Turgut Bey için, “Külüstür Turgut diye bilinirdi ustam, Ankara’nın çok tanınan ve saygı duyulan bir simasıydı” diyor. Sanat Sahaf’ta Türkiye ve Türkiye’nin coğrafyası ile ilgili her türlü kitap bulunduğunu dile getiren Ahmet Bey, Osmanlıca ve Batı dillerinde de eserleri olduğunu belirtiyor. 1928 yılı öncesi Türkçe kitaplar, yeni harfli Türkçe kitaplar ve dergi koleksiyonları ağırlıklı olarak sosyal bilimler türündeki yayınlarını oluşturuyor. Arkeoloji, antropoloji ve edebiyatın yanı sıra, fen bilimleri ve tıp alanında da tarihî ve eski kitaplar bulunuyor. “Mesela tıp bizde tarihî olarak var, tıp tarihi ile ilgilenenler yararlanabiliyorlar. Kendi alanının tarihine, kaynağına ulaşmak isteyenler bize gelir. Bizde güncel kitap, popüler kitap bulunmaz. O yeni kitapçıların işi” diyor Ahmet Bey. Mahalli yayınlar da ihtisas alanları içinde Türk ve yabancı yazarların ilk baskı kitaplarının ve bazı özel kitapların yanı sıra, mahalli kitapların da özel ihtisas alanları içinde olduğunu vurgulayan Yüksel, “Mahalli kitaplar mesela özel ihtisas alanımız çünkü bunu yeni kitapçılar hep göz ardı ediyor. Yani taşrada basılmış kitaplar, bir şehir tarihi ya da taşra üniversitelerinin yayınları... Bununla birlikte, meraklıların kendi memleketi için yazdığı memleket sevgisi ile dolu o naif kitaplar. Onlar bizde olur işte...” diyor. Bir başka ihtisas alanlarının da süreli yayınlar olduğunu kaydeden Ahmet Bey, “Hem Osmanlıca hem de yeni Türkçe, özellikle kıymetli, çığır açmış dergi koleksiyonları bizde bulunur. Bunları biriktiririz, koleksiyon hâline getiririz. Bazen tek tek, bazen koleksiyon olarak alırlar. Öte yandan manuskript dediğimiz el yazmalarımız da bulunur” diye ekliyor. Sahaflık, kitap alıp satmaktan ibaret değil Sadece kitap almak için değil, çeşitli bilgileri edinmek için de arandıklarını ifade eden Ahmet Yüksel, okurların bilmedikleri şeyleri ve kaynaklara nasıl ulaşabileceklerini de sorduklarını belirtiyor. “Sadece kitap almak ve satmak değil bizim işimiz, bilgi de veriyoruz. Her gün çok sayıda telefon gelir, ben de işimin gereği olarak bilgilendiririm” diyor. Aynı zamanda insanların ellerinde bulunan bazı kitapların değeri konusunda da kendisine danıştıklarını ve ekspertiz ettirdiklerini söyleyen Yüksel, özel meraklara, bilgilere ve araştırmacılara hitap ettiklerini ekliyor. “Bütün eski kitapçılar sahaf değildir” Sahaflar Derneği’nin kurucusu da olan Ahmet Bey, “Esas itibariyle eski kitapçıyız ama bütün eski kitapçılar sahaf değildir” diyor. Aradaki farkın envanteriden ve mesleği yapan kişinin bilgisinden kaynaklandığına dikkat çeken Yüksel, sadece ikinci elden kitap alıp sattıklarını da belirtiyor. Aynı zamanda sahafların özel bir ilgiye, meraka, bilim insanına hitap ettiğini ve piyasada olmayan, baskısı bitmiş, nadir olma özelliği olan eserleri bulundurduklarını ifade ediyor. ‘Efemera’ denilen belge, evrak, harita, kartpostal, fotoğraf gibi parçaların da alıp sattıkları yayınlar içinde olduğunu dile getiren Ahmet Bey, yasanın izin verdiği oranda çok eski ve nadir kitapları da ellerinde bulundurduklarını söylüyor. Kitap satan diğer yerlerden ayrıldıkları bir noktanın da insanları yönlendirmek ve araştırmacıların kaynaklara nasıl ulaşacaklarının rehberliğini yapmak olduğunu dile getiren Yüksel, “Biz yasalara göre bir ticari müesseyizama bunun yanı sıra Kültür Bakanlığı da bize bir sertifika verir. İşte ona istinaden bunu yaparız ve ancak Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ustalık belgesi olanlar dükkân açabilir. Kanun yürürlükte olmasa da işin böyle bir tabiatı var” diyor. Dünyada ve ülkemizde az sayıda sahaf olduğunu belirterek, işlerinin tezgâhtarlık olmadığını da vurguluyor. İnternetten de satış yapılıyor Son yıllarda internetten de satış yaptıklarını kaydeden Yüksel, tüm stoklarının internette kayıtlı olduğunu söylüyor. Türkiye’nin ilk sanal sahafı olduklarını da belirten Ahmet Bey, Türkiye’nin ve dünyanın pek çok yerinden okurun kendileri ile iletişime geçtiğini dile getiriyor. Yüksel, sahaflar için en önemli şeyin koleksiyonlarını muhafaza etmek ve ellerinde satacak sağlam malzemenin bulunması olduğunu ifade ediyor. “Birisi kitaplarını satmak istediği zaman oraya gidip, bakıp, onu ekspertiz edip, satın alıp, daha sonra tasnif edip ona göre satış arz etmek bu işin bir parçası. Bizim bir hayat boyu satacağımızdan çok daha fazlasını bulundurmamız kaçınılmaz oluyor. Bu, işin icabı ama bir taraftan da kontrolden çıkmış bir durum da olabiliyor. Bende olduğu gibi, bir sınır koyamıyoruz.” Kitabın kıymetli olması hangi kriterlere bağlı? Bir kitabın kıymetli olması için ilk önce iyi bir konusunun olması gerektiğini vurgulayan Ahmet Bey, kitabın iyi bir materyale basılmasının, görsel malzemelerinin, cildinin güzel olmasının, sırtının dikişli olmasının önem taşıdığını belirtiyor. Az sayıda basılmasının da bugün için anlamı olduğunu söyleyen Yüksel, “İlk baskı olmak bazen avantaj olur, bazen dezavantaj olur. Çünkü mesela ilk baskı bir hususiyet ama kitap ikinci baskıda geliştirilmişse ya da daha farklı bir fizikte basılmışsa, daha iyi bir cildi olmuşsa o zaman o baskılar daha kıymetli olur” diyor. Zamanında değeri bilinmeyen, hiç satılmayan kitapların da yıllar sonra çok kıymetli olabileceğini dile getiren Yüksel, “O dönemde kim ne çalışıyor? Ne araştırıyor ya da insanların eğilimi, merakı neye doğru? Ona göre değişiyor” diyor. Türkiye’de özellikle İkinci Yenici şairlerin ilk baskılarının kıymetli olduğuna dikkat çeken Yüksel, bazı romanların ilk baskısının da önem taşıdığını belirtiyor. Eskiden ucuza sattıkları ya da depolarında bekleyen bir kitabın da daha sonra çok kıymetli olabildiğini söylüyor. Kitap Müzayedesi 2009 yılına kadar kitap müzayedeleri de düzenleyen Sanat Sahaf, aynı zamanda Ankara’da kitap müzayedesi düzenleyen ilk yer olmuş. Şu anda müzayede yapmamalarının en önemli sebebinin internet üzerinden satış yapmak olduğunu kaydeden Yüksel, nadir kitaplara kendi internet sitelerinden ve Nadir Kitap sitesinden de ulaşılabildiğini belirtiyor. Eskiden böyle bir imkânlarının olmadığını ve o dönemde eski kitaplara ilgi çekmek için müzayede yaptıklarını söylüyor. “Eski kuşaktan sahaf kalmadı” Ankara’nın en eski sahaflardan olan Ahmet Yüksel, kendisinden önceki kuşaktan sahaf kalmadığını, yaşayanların da çoğunun işi bıraktıklarını ifade ediyor. Sahaf kültürünün Cumhuriyet’le başlayan bir tarihi olduğunu da sözlerine ekleyen Yüksel, Ankara’nın başkent olduktan sonra bir aydın göçü aldığını belirtiyor. Onlarla ve üniversitelerin açılmasıyla beraber hem kitap hem de kitapçılık gelişmiş. Eskiden toplu hâlde bulunan sahaflar, önce Ulus’ta Denizciler Caddesi’nde, sonra Kızılay Kocabeyoğlu Pasajı’nda ve daha sonra da Zafer Çarşısı’nda bulunuyormuş. Şimdi ise Ankara’nın pek çok yerine dağılmış halde varlıklarını sürdürüyorlar. 2000’li yıllarda mesleğin neredeyse dibe vurduğunu ama şu anda iyi durumda olduklarını söyleyen Yüksel, “Benim çıraklardan dükkânları olanlar var, onlar da işlerinden memnunlar. ‘İnsanlar okumuyor’ falan diyoruz. Olabilir, genel anlamda bir düşüş söz konusu olabilir ama insanların merak, ilgi ve eğlence anlayışları çok fazla değişti. Şimdi başka şeyler var, eskiden bunlar yoktu. Bir anlamda kitapla meşgul olmaya mahkûmdular yani. Eğer bunu eğlence olarak da düşünüyorsak tabii. Önemli olan bilgiyi üretmek, kitap bunun bir aracı. Bunu başka şekilde de öğrenebilirsiniz” diyor. Elektronik yayıncılık onları etkilememiş Elektronik yayıncılığın çoğalmasının işlerini öldürmediğini, tam aksine daha da kıymetlendirdiğini dile getiriyor Ahmet Bey. Ansiklopedik bilgi içeren yayınlara ise günümüzde kimsenin ihtiyaç duymadığını, sadece nostaljik sebeplerle alındığını söylüyor. Yüksel, “Eskiden bir kitabın sadece bir-iki sayfası için alırlardı, şimdi onu almayabilirler. O bilgiye ulaşmak, başka şekilde mümkün. Ama şimdi biz nadir ve kıymetli olanın daha da değerli olduğu bir döneme giriyoruz. Bir de insanların okuma alışkanlığı değişmiyor. Biz 2000’li yıllarda çok değişir, elektronik kitap olacak hepsi sanıyorduk ama öyle olmuyor işte. Kâğıdın dokusu, kokusu başka bir şey. Biz mesela yirmi senedir Kebikeç adında bir dergi çıkarıyoruz, internet sitesinde bedava pdf olarak indirebilir. Bir sürü insan da çok memnun, Anadolu’da bir sürü üniversite var ve onlar buna rahat rahat ulaşabiliyorlar. Ama özellikle Ankara’da ‘hayır, ben kâğıt istiyorum’ diyenler de var” diyor. Kediler baş tacı Eski resimlerin, çiçeklerin ve kitapların güzelleştirdiği sahafı tamamlayan şeylerden biri de, kapı girişindeki kedi mamaları ve baş köşeye kurulan sarman kedi. Dükkâna girip çıkan kedilere de bakan Ahmet Bey, özel bir gayret içine girmediğini, kedilerin kendiliğinden geldiğini belirtiyor. Özellikle dişleri olmayan yaşlı bir sokak kedisi müdavimler arasında dikkati çekiyor. “Kışı burada geçirdiler, herhalde yazın dışarı çıkarlar. Bunlar dışında, bir de sokakta beslediklerim var” diyor Ahmet Bey.
Editör: TE Bilisim