İki Teker Üstünde Dayanışma

HABER VE FOTOĞRAFLAR / SULTAN YAVUZ ÖZİNANIR - Perşembe Akşamı Bisikletçileri (PAB) 2007 yılından bu yana Ankaralı bisikletçileri bir araya getiren gruplardan bir tanesi. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde de kurulan grubun ilki İzmir’de hayata geçirilmiş. PAB, trafikte kullanılan bir araç olarak insanlara bisikleti sevdirmek ve araba yerine bisikleti tercih etmeleri konusunda onları yönlendirmek amacıyla kurulmuş. Bisikletin hem çevreci hem yakıttan tasarruf ettirici hem de trafikteki tıkanıklığa çözüm olduğunu savunan Perşembe Akşamı Bisikletçileri, katıldıkları pek çok etkinlikle de isimlerinden söz ettiriyorlar. Perşembe Akşamı Bisikletçileri grubunun en eski üyelerinden Berkcan Tosun, yedi yıldır grupta yer alıyor. İlk zamanlar elli kişilik yapılan turlar, zaman içinde yüz kişiye kadar ulaşmış. Trafikte bisiklet sürmenin tehlikeli bir tarafı olsa da, Berkcan Bey bunun aşılabileceği kanatinde. Pek çok trafik kuralı ihlalinin yapıldığı ülkemizde, bisikletçilerin de motorlu araçlar gibi kurallara uymasının önemine dikkat çekiyor. Yeşil ışıkta durmalarının ve yayalara yol vermelerinin, görünür olmak için parlak kıyafet giymenin ve makul seviyede bir hız tutturarak yola çıkmadan ve dönüşlerde dikkatli olmanın hayat kurtaracı olduğunu vurguluyor. Bisikletin ve ekipmanların düzgün tutulmasının ise kazalara karşı bir diğer önlem olduğunu belirtiyor. Berkcan Tosun’un bisikletle değişen hayatı Berkcan Bey, uzunca bir süre bisiklet kullanmayı öğrenememiş ve dört tekerlekli bisiklet sürmüş. Daha sonra arkadaşının bisikleti ile denge kurmayı öğrenince o da iki tekerlekli bisiklete geçmiş. Önceleri arkadaşıyla birlikte sürerlerken PAB’dan haberdar olmuşlar. Gruba katıldıklarında ise kendi deyimiyle ‘muhteşem insanlarla tanışmışlar ve inanılmaz keyif almışlar.’ En çok da tur sonrası bir yerde oturup muhabbet etmeyi sevmişler. “Muhabbetler bizim için her haftayı çekilir kılıyordu” diyor ve burada kurdukları arkadaşların sağlamlığına işaret ediyor. Buz hokeyi de yapan Berkcan Tosun, antremanlarına da bisikletle gidip gelmeye başlamış ve bisiklet onun için eğlence olmaktan çıkıp, aracı hâline gelmiş. Önceleri antremanlara giderken iki vesait kullanan Tosun, ödediği yol paralarını biriktirmiş. “Bisiklet kullandığım için, parayı her gün bir kenara koya koya bir buçuk yılın sonunda 2000 liram oldu. Bu parayla kendime yeni bir bisiklet aldım ve artık vücudumun bir parçası oldu bisiklet” diyor. “Bir çok şeyi aşmanızı sağlıyor bisiklet” Bisikletin insanı psikolojik olarak daha güçlü kıldığından da dem vuran Berkcan Bey, bisiklet sürmenin insanı bambaşka yerlere götürdüğünü ve kafasını boşalttığını belirtiyor. “Odaklanmanız gerekiyorsa da odaklanıyorsunuz. Bir konu üzerinde düşünmeniz gerekiyorsa, bisiklet üzerinde çok güzel oluyor. Ben kız arkadaşımdan ayrıldığımda, arkadaşım Samed’le birlikte bisiklet turuna çıkmıştık, rekorumuzu kırmaya çalışıyorduk. Uzaklaştırmıştı tüm o yoğunluktan, öyle bir işlevi de var yani” diyor. Hayâlet Pedallar   Bir trafik kazasında kaybettiği arkadaşı Onur Karaca’dan sonra bir de proje başlatmışlar. Yurt dışında ‘Hayalet Bisiklet’ isimli bir kısa film projesinden etkilenmişler. Proje, bisikletçinin vefat ettiği yere bembeyaz bir bisikletin bırakılması ve üstüne bırakılan bir plakaya bisikletçinin nasıl öldüğü, ne zaman öldüğü ve bisikleti ile ilgili bilgilerin yazılmasından oluşuyor. Aynı zamanda, burada küçük törenler de düzenleniyor. Hem bisikletçiyi unutmamak hem de bu tarz ölümlere dikkat çekmek için her yıl düzenlenen bu etkinliğe onlar da “Hayalet Pedallar” adını vermişler. “O araçların görmesi bile yeterli, ‘bakın burada bisikletli ölmüş’ diye fark ediyorlar” diyor. En son, trafik kazasında yaşamını yitiren Hasan Berk Baysal için bir bisiklet yapmışlar. Bu anlamlı etkinliğe gölge düşüren bir olay da yaşanmış. Konulan bisiklet çalınmış, bisikleti Tunalı’da gören Berkcan Tosun, bisikleti geri almış. Yakın arkadaş grubundan da beş arkadaşlarının bisikletlerinin çalındığını da üzülerek belirtiyor. Bu tür olayların ve ölümlerin kendilerini üzdüğünü ama enerjilerini kaybetmediklerini ifade ederek, “Başınıza her an her şey gelebillir, araçtayken ya da yaya olarak da ölebilirsiniz. Siz tedbirinizi alın, yeter” diyor. Burçin Tarhan: “Grupla beraber daha kolay alıştım trafiğe” Perşembe gününün rastgele seçildiğini ama akşam olma sebebinin herkesin iş çıkışında da katılabilmesi ve yemeğini yiyebilmesi olduğunu söyleyen Burçin Tarhan,Her Perşembe saat 20.00’ da Güvenpark’ta toplanmaya başladık. Bu son dönemde de OHAL nedeniyle sıkıntı olabilir diye Kurtuluş Parkı’na taşıdık. Berkcan’ın dediği gibi sayımız sürekli değişiyor ama grup içerisinde kayıtlı 5 bin tane üyemiz var. O beş bin üyemizden her biri en az bir tura katılmıştır diye tahmin ediyorum” diyor. Sosyal medya üzerinden grubu görerek takip eden ve “acaba yapabilir miyim?” Diyen Tarhan, cesaretlenmiş ve bisikletini aldığı bir Perşembe günü ilk turuna katılmış. “Bu şekilde trafiğe alışmaya başladım. Tek başıma olsam inanılmaz bir korku duyabilirdim tabi ama grupla beraber daha kolay alışabildim. İşime gücüme hep bisikletle gitmeye başladım.” Bisikletçiler nasıl örgütleniyor? Burçin Tarhan, Ankara’da bisikletçilerin örgütlenişiyle ilgili bir kaç faktörün devreye girdiğini belirtiyor. Ankara’nın merkeze uzak yerlerindeki insanlar, Kızılay’a rahatça gelemedikleri için bulundukları yerlerde, mekâna bağlı grup oluşturuyorlar. İkinci olarak da sürüş tarzına göre yapılıyor. Perşembe Akşamı Bisikletçileri şehir sürüşü yapıp, kendilerini trafikte göstererek insanların onlara katılmasından yana bir tavır gösteriyor. Bazı gruplar ise performans adına bir araya gelip, hız amaçlı sürebiliyor. Tura Ankara’da başlayıp, günde 150-200 kilometre yol gidenler bulunuyor. Bunun dışında üniversite grupları da var. Pedallayan Kadınlar Burçin Hanım’ın geliştirdiği ‘Pedallayan Kadınlar’ ise sadece kadınlara bağlı bir örgütlenme. İlk açıldıklarında Özgecan Arslan’ın ölümüyle beraber ‘hadi, bisikletçi kadınlar olarak örgütlenelim’ diyerek başlamışlar. Ardından 8 Mart’a bisikletle katılmışlar, İzmir’deki ‘Süslü Kadınlar Bisiklet Turu’na destek vermişler. Zaman içinde Ankara’da bisiklet sürmeyi bilmeyen kadınlara kendi aralarında eğitim vermeye başlamışlar. “Hiç yaş sınırımız yoktu ama üst sınır 60’tı. Şimdi önümüzdeki 8 Mart için hazırlıklara devam ediyoruz. Şunu belirteyim, tüm bunlar Perşembe Akşamı Bisikletçileri’nin kolları aslında çünkü ben orada öğrendim ve sonrasında oradan bana destek olan arkadaşlarla böyle bir örgütlenme içine girdik” diyor. PAB’ın Sosyal Sorumluluk Etkinlikleri PAB, pek çok sosyal sorumluluk etkinliğinde de yer alıyor. TEMA Vakfı ile ortak çalışma kapsamında ağaç dikiminin yanı sıra, her yıl organ bağışına dikkat çekmek için bisiklet turu düzenliyorlar. ‘Çocuk işçiliğine hayır’ diyerek bir tur organize eden PAB, 10 Ekim patlamasının ardından da saygı duruşu için gara gitmiş. Bunun yanı sıra 10 Kasım, 29 Ekim gibi günlerde de bir araya geliyorlar. Tarhan, “Bunlar hep ortak paylaşım ve birlikte hissettiklerimizi yaşamak adına da çok önemli şeyler. Ama keyifli şeylere de gidiyoruz, bisikletçi bir arkadaşımız evlendi mesela. Onun nikâh konvoyuna katıldık.” Tarhan: “Aktivist bir şekilde sürmeye devam ediyorum” Bisiklet sürmenin arkadaşlık ve çevre ile kurulan bağ anlamında pek çok kazanımı beraberinde getirdiğini kaydeden Tarhan, bir yandan şehre çok güzel bir görüntü sunduklarını, bir yandan da çok güzel arkadaşlıklar kurduklarını ifade ediyor. Bu aktivite sayesinde hem beden sağlığını koruduklarını  hem de trafiğe araçla girmedikleri için daha huzurlu hissettiklerini vurguluyor. İlk bisikletini Erasmus’la gittiği İsveç’te aldığını söyleyen Burçin Tarhan, “Gittim, herkes bisikletle her yere gidebiliyor. İkinci el bir bisiklet aldım, tüm şehri bisikletle dolaştım. Baktım oluyor, Ankara’ya gelince de PAB’ın sitesinde gezindim. Derken ‘alıcam’ dedim. İkinci elden her gün takip ettim, sahibinden dört yüz liraya pazarlık yapa yapa aldım. O günden beri de aktivist bir şekilde sürmeye devam ediyorum”  diyor. “Önemli olan zihinleri değiştirmek” Tarhan, her şeyin bisiklet yolu olmadığını, önemli olanın zihinleri değiştirmek olduğunu belirtiyor. “Bizim tek hedefimiz bu olmalı, trafiğin bir köşesinde devam etmeliyiz ki, insanlar Ankara’da bisikletle gelen giden insan olduğunu fark etsinler. Bunu fark ettikleri zaman zaten bize sağ şeritte yer vereceklerdir” diyor. “Ne kadar sıkıcı bir iş yaparsanız yapın, eğer bisikletle gelip gidiyorsanız o yola gitme fikri bile sizi çok mutlu eder” diyerek, bisiklet sürmenin ruhu özgürleştirdiğini ve mutlu ettiğini söylüyor. Aynı zamanda insanlara örnek de olduklarını kaydeden Tarhan, “Sizin enerjiniz insanalara da geçiyor. Bisiklete binmek sağlıklı bir şey. Sağlıklı bir ruha, bedene ve arkadaşlıklara kapı açar. Hatta bireyden topluma genişletebilirsiniz, sağlıklı bir ekonomi de demek. Ayrıca kilo vermek için de iyi bir araç. Ben yaklaşık 12 kilo verdim bisikletle. Nefes almanız bile değişiyor, rahat uyuyorsunuz. Hasta olmuyorsunuz, direncinizi artırıyor.” İlhami Samed Arslan: “Bisikleti aldığım ilk gün kaza geçirdim” Trafikte hiç saygı olmadığının altını çizen grup üyesi İlhami Samed Arslan da bisiklet yolu da yapılsa, eylem yaparak kendilerini de gösterseler, yine de tam bir çözümün sağlanamamasından dem vuruyor. Özellikle de dolmuş şoförlerinin çoğunun bisikletçilere saygılı olmadığını belirtiyor. Bisikletini aldığı ilk gün yokuştan aşağı inerken bir taksicinin arabayı önüne kırması sonucu takla attığını söyleyen Arslan, taksicinin hiç bir şey olmamış gibi basıp gittiğini söylüyor. Bu kötü deneyim elbette onu yıldıramamış. “İlk günden olunca, dedim bu tehlikeli bir iş ama yapacak bir şey yok. Böyle pek çok insan dünyada ve ülkemizde ölüyor ne yazık ki... Biz bir şekilde bunu aşılayacağız insanlara, bu kültürü var edeceğiz” diyor. Arslan, hocası ile birlikte okula bisikletle gitmeye başlıyor Üniversite üçüncü sınıftayken, kadın bir fizik hocasının okula yaz kış bisikletle geldiğini gören Samed Arslan, hocasının her gün 70 kilometre nasıl yol aldığını hayretle sorunca, hocası ‘sen bilmezsin, o keyfi anlaman için binmen lazım’ diyor. Hocası hafızasına kazınan Arslan, harçlığını çıkarmak için bir barda çalışırken, oradaki bir kadın arkadaşının da bisikletle gelip gittiğine şahit oluyor ve ‘insanlar bisiklete biniyor, bu güzel bir şeye benziyor’ diye düşünüyor. İlk önce kazandığı parayla ‘bir şeyler alırım ya da tatile çıkarım’ diye düşünüyor ama sonra bisiklet almaya karar veriyor. Son sınıfa geçen Arslan bisikletini alınca, hocasına ‘beraber gidip gelelim hocam’ diyor ve iki bisikletçi okulda ünlü oluyorlar. Bu süreci ve deneyimlerini de eğlenceli bir dille aktarıyor, “Her gün Dikmen servisine binen Samed, bisikletle gelmeye başladı. Ben yokuşlarda tıkanıyorum, hoca gidiyor önden. Köpekler kovalıyor bizi. Maceralar maceralar... Zorlaya zorlaya zamanla alıştım. Güvenlik bile kimlik sormuyordu, ‘geç’ diyordu.” Okulda bir bisiklet grubu kurarak, şenliklerde de bisiklet standı açmışlar. Okuldaki öğrencilere de bir şekilde bisiklet tutkusunu yaymış. PAB’dan da haberdar olunca katılmış hemen. Yakın arkadaşları Berkcan ve Burçin’le tanışmaktan, atmosferin güzelliğinden etkilenmiş. “Sadece PAB’la da sınırlı kalmadık, sonra kamp yapmaya karar verdik. Hep beraber kampa gittik bisikletle. Yaklaşık 90 kilometre yol yaptık ve Temmuzun ortasındaydı düşünün. Karagöl’e  hiç durmadan gittik. Turcular görüyoruz yolda, bize su verdiler” diyor.  “Bisiklet olursa, gerginlik biter” Bisiklet sürmenin çok keyifli olduğunu ve araziden Eğmir Gölü’ne iniş yaparken düştüğünde bile hissettiği acının tatlı geldiğini ifade eden Arslan, “Doğa müthiş, kaplumbağalar falan... Ben takla atınca bile kahkaha atıyorum” diyor. Trafikte olumsuzluklara, kendisine bira şişesi fırlatılmasına rağmen güzel şeylerle de karşılaştıklarını belirtiyor. “Mesela Konya Yolu’ndan geçerken insanlar kornalarla falan bizi destekliyor ya da yol verebiliyorlar. Bazı dolmuşcular da yer veriyor. Duyguları geri beslemek için biz de el sallıyoruz” diyor. Bisikletin yaygınlaşmasıyla birlikte trafikteki gerginliğin ve stresin biteceğini kaydeden Arslan, “Bu kavgalar, gürültüler biter. Çünkü insanlar mental olarak çok rahatlıyor sürerken. İlla yok fit olacak, yok kondisyonum olacak, bisiklet süreceğim diye bir şey yok. Herkes bisiklet sürebilir. Önemli olan zihni boşaltmak ve bisiklet bunu çok güzel yapıyor. Şehir trafiğinde bile bunu yapabiliyor bisiklet. O yüzden daha çok kişi bisiklet sürerse o trafikteki tartışmalar, silahla yaralamalar, bıçaklamalar daha az olabilir. Çünkü birbirine saygı göstermeyi öğrenirler” diyor.