“Altın Kuğu”nun hikâyesi… 2

“Altın Kuğu” lakaplı artistik buz pateni sporcusu Naz Arıcı, röportajımızın ikinci kısmında onu kısıtlayan sorunları ve başarılarının ardından yaşadıklarını ifade ederken, “Efsane” Antrenör Timuçin Özbükücü ise Türkiye’de buz pateni sporunun gelişmesi için neler yapılabileceğini değerlendiriyor. Arıcı ve Özbükücü 24 Saat gazetesi okuyucuları için anlatıyor

SULTAN YAVUZ - Naz Arıcı, 29 yaşına kadar antrenörü Timuçin Özbükücü’nün deyimiyle “Patenin p’sini bilmiyordu” ama azmi ve yeteneği ona geç başladığı bu sporda başarının kapılarını açtı. 4 kez Türkiye, 4 kez Dünya Şampiyonu olan Arıcı, ne yazık ki başarılarının yanında çok zor günler de yaşamış. Bir gün yeniden “milli sporcu” unvanını almak isteyen Arıcı, başarılarının ardında çok emek ve göz yaşı olduğunu vurgulayarak, zorlukları nasıl aşabildiğini şöyle anlatıyor… -İlk yurt dışı başarının ardından süreç nasıl işledi? Bir ara sponsorluk meselesiyle de gündemde oldun? Naz Arıcı: İlk yarışmama Federasyon beni milli sporcu olarak yolladı. Ben dilekçe yazmıştım, Türkiye’nin bu dalda ilk adult sporcusuyum diye ve onlar da yardımcı antrenörümün ve benim ulaşım, konaklama maliyetlerimizi karşıladılar. Yarışmada birinci olunca yeni bir bölüm açmaya karar verdiler ve benim arkamda durdular. Haberlerim çıktı… 2016 yılında ise biri Almanya biri Kanada’da olmak üzere iki büyük yarışma açıldı. Ben başkanla konuştum ve asıl amacımın Kanada’nın bu ata sporunda başarı sağlamak olduğunu belirttim. Eğer Kanada olacaksa, işimi de bırakayım dedim. Ama bu sırada Belpa “çökme tehlikesi” raporuyla kapandı. Kurtuluş Parkı pisti ise çok küçük, Türkiye’de zaten o zaman beş pist var. İstanbul ve İzmir pahalı diye Erzurum’u düşündüm ve birikmiş paramla gittim. İşimi bıraktım, beş ay orada çalıştım ve sağ olsunlar beni Türkiye Olimpik Hazırlık Merkezi Oteli’ne yerleştirdiler. Ben eksi 36 derecede hasta olup bir ay antibiyotik kullansam da her gün antreman yaptım. O sırada federasyondan beni Kanada’ya gönderemeyecekleri haberini aldım ve yazılı söz vermedikleri için “Neden ciddiye aldığımı falan” sordular. “Almanya’yı ben karşılayabilirim ama Kanada’yı siz karşılasanız” diye apar topar Ankara’ya geldim, genel sekreterle konuşup “O zaman sponsor arayacağım” dedim. Tanıdığım gazetecilere söyledim ve CNN Türk, FOX gibi kanallara çıkınca “Bizi şikayet ettin” meselesi çıktı. Oysa ben bunu kötü niyetle yapmadım, bir varlık mücadelesi veriyordum. CHP bana arka çıktı bu süreçte ve İstanbul Sarıyer Belediyesi’ne bağlı özel bir şirket sponsorum oldu, Kanada’ya gittim. Hem Almanya hem de Kanada’dan altın madalyalarla döndüm. Bunun üzerine Gençlik ve Spor Bakanlığı da, federasyona bütçe verdiklerini, federasyonun nasıl parası olmadığını” sorunca, mesele biraz karıştı. Kanada’ya gittim ama yarış bitene kadar kan kustum. Aleyhimde haberler de çıktı. Kanada için yarışmaya hazırlanırken İstanbul’da halk seanslarında çalıştım. Altın madalyayı alınca da Kemal Kılıçdaroğlu’na hediye ettim. Federasyon beni tedbirli disipline gönderdi, oysa tedbir olayı için benim yasaklı bir hareket yapmış olmam gerekirdi, bense sadece yok olmamaya çalışıyordum. Disiplin süreci bitmediği için Türkiye’de kendi açtırdığım branşa da giremiyordum ve durumu tekrar Kılıçdaroğlu’na anlatınca, kendisi Spor Bakanı ile konuşmuş. Mesele çözüldü ama “Milli sporculuğunu kaldıracağız” dediler. Ben para kazanmıyor sadece kaymak istiyordum. Kılıçdaroğlu beni Yenimahalle Belediyesi’nin spor kulübüne yerleştirdi ve yarışmalara artık milli sporcu olarak gitmiyorum. Dilekçe versem de, federasyon hâlâ reddediyor. “Ben başka bir yoldan geldim ve o yolda sorgulamak var” -Ezberleri bozdun diyebilir miyiz? Arıcı: Evet. Küçüklükten başlamadım bu spora ve onların düşündüğü tarzda yetiştirilmedim, bastırdıkları çok sporcu var. Ben başka bir yoldan geldim ve o yolda sorgulamak var. Dolayısıyla çatışma nedeni oluyor. -Başarılarla dolu bir buz pateni hikâyen var ama bir şekilde hep zora koşulmuş gibisin. Bu biraz da, meyveli ağacı taşlarlar” sözünü akla getiriyor… Arıcı: Evet, bu söz baş ucu cümlem oldu. Bizim federasyonun maddi imkanlarının sınırlı olduğunu biliyorum ve herkes de kendisini düşünüyor, benim almadığım bütçe başkasının olabilir gibi… Bakanlık eğer bütçe çıkarıyosa, federasyon bunu iyi bir planlama ile dağıtabilir aslında, en azından belli bir miktarı ödeyebilir ya da gri pasaportumuz ayarlanabilir. Çünkü o yarışmalara giderken bu belge işlemleri de çok yoruyor. Ben Türk insanı olarak zaten yurt dışında bir 0 başlıyorum, onlar beni kendilerinden görmüyor. Ona rağmen birinci oluyorsun. Ben rakiplerimin üç katı çalışıyor, jimnastik de yapıyorum. -Timuçin Bey, sizce Naz’ın sorunları özel mi yoksa genel bir durumdan bahsetmek mümkün mü? Bu sporda karşılaştığınız temel güçlükler neler? Nasıl çözülebilir? Özbükücü: Sorun genel bir sorun. Bir sporu ilerletmek için onu tanıtmak ve yaymak lazım, branşları genişletmek lazm. O zaman daha çok insan yapar ve geliştirir ama buzda öyle değil. Bir ara “Hafta sonu gelin, kayın çocuklar” kampanyası vardı ama öyle kaldı. Sezon içi bir sürü yarışma oluyor ama tribünler boş. Haber bile çıkmıyor ki aynı şey buz hokeyi için de geçerli… Belki tanıtım için özel bir bütçe gerekiyordur, eldeki çok büyük değil ama bunun karşılanması lazım. Kendini ispatlamış insanlara yardım edin ki, tanıtsın. Naz bir kategoriye girdiğinde herkes onu izliyor dışarıdan, ne kadar gelişmiş diye… Düşünün, 36 kişi yarışıyor, ilk sırada Naz, altında Amerikalı, Kanadalı… Bu liste bile içinizi açıyor. Türkiye adına çok önemli bir birincilik ama Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü neden reklamını yapmadı bilmiyorum, deşmek de istemiyorum. Naz üzerinden tanıtım yapılabilirdi, başka çocuklar üzerinden de ama yapılmıyor. Oysa geliştikçe bu dala aktarılan bütçenin miktarı da artar. Türkiye’deki olimpik sahaların artırılması konusunda kimlerin planlama yaptığını da bilmiyorum ama seçilen yerler doğru değil. Örneğin Antalya’da yaşayan çok Rus var ve Türklerle evlenerek melez çocuklar doğurmuşlar, fizik olarak sırım gibiler. Onlarla dünya şampiyonu yetiştirebileceğimi belirten bir rapor hazırladım ama kimse önem vermiyor ki… “Herkese de her hangi bir spora başlamalarını öneriyorum” -Naz, hedeflerin neler? Özellikle kadınlara neler söylersin? Arıcı: Haberlerimden sonra bana ulaşan çok oldu. Siz idolümsünüz diyenler var, ben hepsine başlayın diyorum. Siz niye beceremeyesiniz, benim küçüklük hayalim bile değildi buz pateni, siz benden fazla ilerleyebilirsiniz diyorum. Sosyal medya üzerimden Timuçin Hocam da yaşam koçu gibi görülüp, ‘Bu yaştan sonra keman öğrenebilir miyim?” gibi sorular da alıyor. Ben 28 yaş üstü için, küçükken yapamamışlar adına biz de varız demek istiyorum. Buz patenini bırakmayı hiç istemiyorum, yarışabildiğim kadadar yarışacağım. Bir de milli sporculuğu yeniden almak istiyorum. Kaybedeceksem de savaşarak kaybetmek istiyorum. Bağımsızlığımı ilan ettim, kendim uğraşıyorum. Herkese de her hangi bir spora başlamalarını öneriyorum. Yürüyüş de olabilir bu. İnsanlar başarılı olabilir ve gelecekte hayalini gerçekleştirmek isteyenler Türkiye’de yeni bir branş açabilir. -Antrenör olarak Naz’la çalışmak size ne kazandırdı? Özbükücü: Benim vizyonumu geliştirdi. Çocuklarla kendimizi kapatmışız meğer, Naz’a “yap” dersen kesinlikle yaptıramıyorsun, iyice anlatman gerekiyor. O yüzden ders veriş tarzım değişti. Ben endüstri mühendisiyim, hedefime kısa sürede ulaşmam lazım. Naz’dan hareketle çocuğa “Yap hadi” yerine, “Bak, şöyle yaparsan böyle olur” diyorum ve o zaman daha iyi anlıyorlar. İnsanların hayallerini gerçekleştirebileceğinin yegane örneği Naz’dır, isterseniz olur.
Editör: TE Bilisim