50 milyon doz inaktif Çin aşımız yeni yılın ilk haftalarından itibaren 25 milyon insanımıza vurulacak. Bu hiç yoktan iyidir. Ancak uzmanlar, bu salgının önlenebilmesi için, halkın en az yüzde 60-70’inin aşılanması gerektiğine dikkat çekiyor. Bu da neresinden baksanız 55 milyonun aşılanması yani en az 110 milyon doz aşı demek oluyor ki bu da siparişi verilen Çin aşısına ilave 60 milyon doz daha aşı gerektiği anlamına geliyor. Rakamsal boyutlarıyla 1 milyar dolarlık bir boyuttan söz ediyoruz. El alem parasını peşin yatırıp aylar öncesinden aşı kuyruğuna girdi. Kasamız tamtakır olunca böyle bir parayı bulup bağlantı sağlamamız mümkün olamadı doğal olarak. Neyse bu tartışma daha çok su kaldıracak, enseyi karartmayıp, Nisan-Mayıs’ta yerli ve milli aşıyı beklerken, baharda umutların yeşereceğini ümit edelim. Bir çift söz de aşı karşıtlarına, DSÖ’nün kabul ettiği tüm aşıların ülkemizde de güvenle yapılmasında hiçbir beis yoktur. Tanınmış simalarla kamu spotlarıyla dünyanın hemen her yerinde olan bu tür aşı karşıtlarıyla mücadele edilmesi, kamuoyunun güveninin kazanılması gerekir. Unutmayalım aşı hayat kurtarır. *** DANANIN KUYRUĞU KOPACAK Avrupa Birliği dışişleri bakanları toplantısının ardından Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Türkiye'ye yaptırımları engellemenin Alman hükümeti için giderek zorlaştığı değerlendirmesinde bulundu. Birlik çevrelerindeki ortak görüş, Fransa ve Yunanistan'ın Türkiye'ye yönelik yaptırım taleplerine karşı gelebilecekleri en önemli argüman olan, Doğu Akdeniz gerilimi ve yargı reformu gibi alanlarda "Türkiye'nin hiçbir şey yapmaması" gösteriliyor. Bakmayı siz hafta başında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Doğu Akdeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri ve Kıbrıslı Türklerin de yer alacağı bir konferans düzenlenmesini isteyerek, "muhataplarımızdan, Türkiye'nin uzattığı bu eli havada bırakmamalarını bekliyoruz" çağrısına. Bunun için geç kalındığı yorumları yapılıyor birlik çevrelerinde. Şimdi gözler Amerikan yaptırımlarından da önce devreye girebilecek Avrupa Birliği Liderler Zirvesi’nden çıkacak “görece hafifleştirilmiş” yaptırım kararında. Tamam bizi çekemiyorlar, kıskanıyorlar da, peki biz nerede yanlış yaptık da Amerika’nın Temsilciler Meclisi, Senatosu’ndan Avrupa Birliği’ne kadar hepsinin peş peşe yaptırım uygulamak istediği bir ülke haline geldik diye günün birinde şapkamızı önümüze koyup özeleştiri yapabilecek miyiz? Kabahat hep elin gavurunda mı? *** 10 ARALIK DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları günü öncesinde AB’de kabul edilen yeni insan hakları rejiminin önemine dikkat çekerken, bu yeni yaptırım mekanizmasıyla, insan haklarına saygı göstermeyenlere ve bu hakları ihlal edenlere yaptırım uygulanacağının altını çizdi. Asselborn, bunun aynı zamanda “Türkiye için de bir uyarı olduğunu” vurguladı. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas da, “Bu AB’nin gelecekte ağır insan hakları ihlallerine yaptırım uygulayabileceği anlamına geliyor. İşkence yapan, insan ticareti yapan, insan haklarına saygı göstermeyenler artık Avrupa’da dertsiz tasasız alışveriş yapamayacak” diye konuştu. Ben ülkemde özgür biçimde at koştururum, kendi yasalarıma göre asar, keser, içeri atar, basar parasını ticaretimi de yaparım dönemi artık en azından Avrupa Birliği ile kapanıyor. Yazdıklarından dolayı gazetecileri suçlanıp hapse atılan, uzun tutukluluk dönemleri, davalarda hakim değişiklikleriyle uzayıp giden davalar, hak ihlalleriniz varsa ticaret için kapıma gelmeyin diyor. Önce adam olacaksınız, demokrasi ve insan haklarına saygılı olacaksınız, sonra gelip benimle ticaret yapabilirsin diyor elin Avrupalısı! Bu yeni dönem hayırlı olsun diyelim. *** “ASRIN YOLSUZLUĞU” Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, önceki dönemlere ait "3 katrilyonluk yolsuzluk dosyasını" savcılığa verdiklerini açıkladı. En çarpıcı dosya ise 111 milyon lira zarar eden Ankapark. Yavaş, "Ankara'nın tarihi ve kültürüyle alakası olmayan heykeller diktiler, bir de sanatçılarımızın yaptıkları heykellere laf ediyorlar" yanıtı verdi. Çubuk 1 barajına belediye çalışanı bir sanatçının tahta heykellerini maliyetsiz bir şekilde yerleştirdiklerini belirten Yavaş, Gökçek döneminde yapılan heykellerle ilgili olarak, "Genelkurmay Kavşağı'nda kol saati heykeli vardı. İnşallah bir gün onu neden oraya koyduklarını birileri sorar. Belediyenin önüne kedi heykelleri dikmek, robotlar, dinozorlar yapmak, kente kapılar koymak nedir?” Yurt genelinde bizim gibi gezip görenlerin gözlerinden kaçmamıştır, (Eskişehir’i Yılmaz hocanın zevkini ayrı bir yere koyuyorum) yıllardır birçok belediye heykellerle o kente bir şeyler katacağına zevksizlik abidesi yarışına girmiş gibiler. Hakikaten onca güzel sanatlar fakülteleri dururken, bu arkadaşlar bunlara danışma gereği duymadan kamunun parasını bu çirkinlik abidelerine çarçur ederken “biz yaptık çok da güzel oldu” özgüvenini nereden bulabilmişler acaba? ASGARİ ÜCRET Yine bir Aralık ayı yine TBMM’deki bütçe maratonu sırasında yoğun tartışmaların gölgesinde kalan asgari ücretteki belirsizlik sürüyor. Son yıllarda neredeyse temel ücret haline gelen Asgari Ücret, çalışan kesimin neredeyse yarıya yakınının ücreti haline geldi. Bu oran uygar ülkelerde yüzde 5 bilemediniz 10’lar seviyesinde. Bizde ise en çok verginin kesildiği ücretlinin tek gelir kaynağı. Bu arada asgari ücrette Avrupa’da bizden geride kalan tek ülke Arnavutluk’muş! Ülke zenginliğinden en az yararlanan bu asgari ücretli kesimin en çok vergi toplanan kesim olması da bir başka paradoks değil mi?