Tunceli Valiliği tarafından yapımına başlanan Munzur Gözeleri’nde peyzaj ve çevre düzenlemesi projeye tepkiler sürüyor. “Munzur Özgür Aksın Meclisi”, yaptığı açıklamada Gözelerin, 1. derece doğal sit alanı olduğunu, projenin doğal inanç merkezinin özünden koparılıp mesire ve ticaret alanına çevrilmek istendiği kaydetti. Munzur Gözeleri’nin bir düzenlemeye ihtiyacı olmadığını savunan 17+ Alevi Kadınlar Grubu’ndan Ataş ise, “Doğa, kutsal bir inanç, ‘binalaştırılmaya’ çalışılıyor” dedi
Barış Kop/İstanbul Tunceli’nin Ovacık İlçesi’nde bulunan ve Alevi inancında kutsal kabul edilen Munzur Gözeleri Rekreasyon Projesi, gösterilen tepkiler nedeniyle gündemdeki yerini koruyor. Tunceli Valiliği’nin koordinasyonunda Fırat Kalkınma Ajansı (FKA) tarafından gündeme getirilip çalışmalarına bir süre önce başlanan projenin 8 milyon lira değerinde olduğu açıklandı. Peyzaj ve çevre düzenlemesini içeren proje kapsamında, Munzur üzerine çelikten köprüler inşa edilecek. Ayrıca, biri hemen gözelerin yanı başında, diğeri ise Gözeler Köyü yakınında iki otopark ile köyün yakınlarında kamping stant üniteleri, kurban kesme ve piknik yerleri de yapılacak. Projenin tamamlanmasıyla, gözelere girişler ücretli hale getirilecek. Bölge halkı, Alevi dernekleri, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının (STK) projeye tepkisi devam ediyor. Munzur Özgür Aksın Meclisi tarafından peyzaj düzenlemesine ilişkin yapılan açıklamada, Munzur Gözeleri’nin “1. derece doğal sit alanı” olduğu hatırlatılıp şu ifadelere yer verildi: “Munzur Gözeleri Rekreasyon Projesi, Munzur Vadisi Milli Parkı’nın temel kaynak değeri Munzur Gözeleri ve çevresinde uygulanmak istenmektedir. Anılan proje kapsamında, çadır kamp alanları, hayvan kesimhanesi, tuvalet, otopark, büfe, stant alanları, yürüyüş parkuru gibi yapılar planlanmaktadır. Munzur Gözeleri ve çevresinde, insan etkileşimini artıracak yapılar öngörülmesi Munzur’a özgü alabalık türünün habitat alanlarına zarar verecek ve anılan türün neslinin yok olması dahi gündeme gelebilecektir. Munzur Gözeleri’nin kaynak bulduğu Ziyaret Köyü ve devamında Ovacık İlçe merkezi dahil 2872 sayılı çevre kanunu gereğince kurulması gereken biyolojik atık su arıtma tesisi kurulmamıştır. Bu bakımdan insan etkileşiminin artırılmasına dönük proje yapılması hukuka aykırıdır. Alevi-Kızılbaş inancı için kutsal bir mekân olan Munzur Gözeleri’nde hayata geçirilmeye çalışılan peyzaj projesi, inancımıza, kültürümüze ve hafızamıza müdahale ile eşdeğerdir. Peyzaj projesi ile doğal bir inanç merkezi özünden koparılarak mesire ve ticaret alanına çevrilmek istenmektedir.” Proje ile yaşanan süreç ile birlikte Alevi inancında önemli bir yer tutan “ziyaretler” ve “Muharrem” ya da diğer bir ismiyle “On İki İmam Matemi” orucu hakkında, 17+ Alevi Kadınlar Grubu’ndan Ceren Ataş’ın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle: “Sorunlardan biri de kadın ziyaretlerin “erkekleştirilmesi”dir” -Öncelikle, Tunceli’de bitmeyen bir tartışmayla başlamak istiyorum. Munzur Gözeleri’nin durumu yıllardır tartışılıyor. Munzur Gözeleri ve başta Tunceli olmak üzere genelde Aleviler için kutsal kabul edilen “ziyaretlerin”, bölge ve orada yaşayanlar için önemi nedir? -Bu soruya cevap vermek için öncelikle Dersim inancında ziyaretlerin ne olduğunu ve önemini açmak gerekiyor. Dersim’deki inancın adı “Raa Haq”tır, yani “Hak Yolu”. Bu inancın kutsallığı Dersim’de mekânlarda ortaya çıkmıştır. Örneğin Munzir Bava, bunlardan en bilinen ziyaret yerlerinden biridir. Bu kutsal mekânlar; dağ, göl, şelale, ağaç, toprak, taş olabilmektedir. Ancak bilinmeli ki bu mekânların hepsinin kendi içinde Raa Haq inanç felsefesini aktaran bir anlatısı vardır ve bu anlatılar yüzyıllardan beri halk anlatıcılığı ile bugünlere ulaşmıştır. Esasında Raa Haq inancı, doğa ve insana dair her olayı kutsal bir ilkeye dayanarak açıklayan panteist, doğa kutsal bir inançtır. Dersimliler Güneş ve Ay’a belli saatlerde, belli günlerde ibadetlerini yaparlar. Bu olmazsa olmaz bir ibadettir. Bu bağlantıda baktığımızda dağın, taşın, suyun, ağacın ve hayvanların kutsallığı şaşırılmayacak bir durumdur. Aynı zamanda bu kutsallar hem kadın hem de erkek sahiplere aittir. Örneğin Duzgin Bava ziyaretinin sahibi Duzgin erkektir, onun kardeşleri olarak bilinen Xaskar, Jele/Zel, Buyere ziyaretleri kadındır. Bugün karşı karşıya kaldığımız sorunlardan bir tanesi de kadın ziyaretlerin “erkekleştirilmesi” ve Türkçeleştirilmesidir. Misal; az önce saydığım kadın ziyaretlerden Ana Buyere ziyaretini bugün “Buyer Baba” diye anlatanlar maalesef çoğalmaktadır. Ana Buyere, kırk tane kadın meleği ile birçok öyküsü ve kerameti olan bir dağ ve göldür. Dersim’deki ziyaret yerlerine Kırmancki/Zazaca dilinde “jare” denir. Buralara özellikle perşembe günleri, Xızır ayında, Gağan Bayramı dönemi, Hawtemal yani yıl dönümü, baharın karşılanması günlerinde, Hakk’a yürüyen bir canın hayır zamanlarında veya bir murat dileği için gidilir. Dersim halkı bu kutsal mekânlara tapar, onlarda dilek diler, onlara hizmet eder ve Hakk’ına oralarda yakarır. İnanç meselesi coğrafyadan coğrafyaya, kültürden kültüre değiştiği için Dersim’deki “jare” kültü diğer toplumların yadırgamasına maruz kaldığı gibi her daim iktidarların ve iktidar inançlarının muhafazakâr ve saldırgan fanatiklerinin odağında oldu. Şunu da ekstra vurgulamak istiyorum; bu inanç dişil unsurları vurgulayan bir inanç. Kadın-erkek eşitliğini belirten, anaların inanç önderi olduğu, kadın sahipli ziyaretlere tapılan bir inanç. Raa Haq inancının ve bu bağlantıda Dersim’deki kadın unsurların tehlike altında olması hem iç hem dış etkenlerden kaynaklıdır (!). Munzir Bava ziyareti hem inançsal hem de tarihsel olarak çok değerli bir yerdedir. Aşiretlerin birlik beraberlik yeminleri ettiği, suyundan içtiği ortak bir noktadır; ancak buraya senelerdir yapılmak istenen mevcut. Bu suyun şişelenip satılması, baraj yapılmak istenmesi, ziyaretin kirletilmesi, piknik alanına dönüştürülmesi ve bence en önemlisi Munzir Bava anlatısının Raa Haq inancından başka bir inancın anlatısına dönüştürülmesi… Bunların hepsi toplamında Dersim halkının kutsal mekânlarına yapılan saldırıların misalidir. Hakkı bir ağaçta görebilen, akan bir suda bulabilen doğasever toplumun doğasına saldırmak, Hakkına saldırmaktır. Bu bağlamda Munzir Bava ziyaretinin öncelikle Dersim halkı tarafından “piknik alanı” veya popülerlik yeri algısından çıkarılıp oranın kutsallığını tekrar benimsemek ve anlatmak gerekiyor. Doğa, kutsal bir inanç, “binalaştırılmaya” çalışılıyor - Doğaya karşı bir kutsiyet atfedilen Tunceli Alevi inancına, geçmişe oranla fazla hassasiyet gösterilmediğinden söz ediliyor. Geçmişten günümüze doğayla kurulan ilişki ve son duruma ilişkin neler söylemek istersiniz? -Geçmişi ve bugünü kendi tecrübelerimden aktarmaya çalışayım. Ben küçükken köyümüze gittiğimizde yapılan ibadetlerde, oradaki kutsal mekânlar çağırılırdı. Yerel kutsallar, Duzgin Bava, Ana Fatma, Xaskar, Xızır… İki sene önce köyümüze dışarıdan gelen bir “Dedenin”, Dersim’deki kutsallara dair tek kelime etmeden ibadet ettiğini ve halkın buna karşı tepkisiz olduğunu gördüm. Esasen farkı da görmüyorlardı. İnsanlar inançlılar ama inançlarının yerelliğinden/özgünlüğünden uzaklaşmış durumdalar. Şehirlere göçler, Dersim’in insansızlaşması, inanca dair düzenli yapılan saldırılar, Dersim’de yaşamayan Dersimlilerin oraya biçmek istediği politik kimlikler… Bunların hepsi bana sorarsanız etkili. Bugün insanlar, hangi aşiretten olduklarını, anadillerini, hangi ocağa talip olduklarını bilmiyorlar ve daha da kötüsü bunları önemsememekle birlikte “küçümsüyorlar”. “Ben Kırmançki bilsem ne olur, on sene sonra kim konuşacak bu dili?” diyorlar. Dil bu, içinde Dersim’in söylemleri, kendine has deyişleri, kimliği, geçmişi, alnımızdaki çizgiler, gülüşlerimiz, yaslarımız hepsi anadilimizdedir. İnancımız anadilimizdedir. Biz Xızır’ın, Duzgin’in, Ana Buyere’nin, Munzir’in konuştuğu dili kaybediyoruz. Anadilimizi bıraktığımız zaman Duzgin’e onun olmayan başka bir dilde yakaracağız... Bu şu anlama geliyor: Dersimlilerin Raa Haq inancıyla bağlantısı kopuyor; çünkü aşiret tarihsel bir geçmiştir, anadil insanın kendisidir, bağlı olunan ocak yolun şartıdır, düzenidir. Bunlarla olan bağ kopunca ziyaretler sahipsiz ve kimsesiz kalıyor. Onlar sahipsiz kalınca da halk sahipsiz oluyor. Dersim’de öne çıkan şey kutsal olan mekânlarda Hakk’a, Xızır’a, Güneş’e yakarmak yerini maalesef içi boş bir turistik tura bırakıyor. Şehirlerdeki Alevilik, bugün maalesef cem evinde cenazelerde Türkçe namaz kılmayı meşrulaştıran, kadınlara başörtüsü dağıtan, tek tip bir ezberi inanç ritüeline dönüştü. Maalesef Alevilik adına hak arama amacıyla yola çıkan kanaat önderlerinin inancı bu yönde anlatmasından Dersimliler de nasibini aldı. Duzgin Bava’daki (Düzgün Baba) Cem evinde yapılan cem erkânlarının eski cem ritüelleri ile ne kadar benzerliği var? Aslında bu soru için Duzgin Bava’da bir Cem evi olması çok iyi bir örnek. Duzgin Bava kutsal bir dağ, kutsal bir ziyaret. Ama bu dağın dibine bir Cem evi dikilmiş. Dağa merdiven döşenmiş. O dağa eskiler yalınayak ve evet “zorlanarak” çıkarlardı. Ziyaretin amacı zaten sabretmek ve ermek, nasıl kolaylaşsın diye merdiven döşenir? Duzgin oraya merdivenle mi çıkmış ki biz merdivene basa basa gidelim? Muhteşem bir tezat ve bu tezat, doğanın, kutsal bir inancın nasıl “binalaştırılmaya” çalışıldığını güzel özetliyor. “Dersim’in kutsalları, ziyaretleri, inancı tehlike altında” -Munzur Gözeleri için Valilik tarafından başlatılan 8 milyon değerindeki projeyle, Gözelerin korunacağı, eski görüntüsünden kurtulacağı söylenirken; bölgede yaşayanlar, Alevi kurumları ve siyasi çevreler projeye tepki gösterdi. Munzur Gözeleri’nin eski hali hakkındaki eleştirilerinizi nasıl sıralarsınız? Projeye olan bakış açınız nedir? -Bana sorarsanız Dersim’de büyük bir suskunluk var. Elbette projeye tepki veren arkadaşlarımız oldu ama bütüne baktığımızda çok yetersiz. Daha önce Xızır’ın evi sular altında kaldı, bu çok büyük bir darbeydi ve sonrasını toparlamak mümkün olmadı sanki. Yer yerinden oynamalı, Munzir’in durumu için; ama oynamıyor. Ancak daha geçmişine de bakarsak, Dersim halkı mesela Munzır suyunun şişelenmesine de karşı çıkmalıydı, kutsal bir suyu alıp işleyip şişeye koyarsanız o ziyarete bakışınızı aşağı çekmiş olursunuz. Oraya kirli su akıtılıyor. İnsanlar çöp atıyorlar ve daha niceleri! Bu bağlamda diyebilirim ki Munzir Gözeleri’nin bir düzenlemeye ihtiyacı yok, aksine doğal haline bırakılmasına ihtiyacı var. Suyun toprakla aşk haline, hayvanlarla konuşmasına, üzerine değen güneş ve ay ışıklarına; halkın da Munzir Bava’ya gidip yakarmaya, binlerce yıldır yaptığı gibi tüm muratlarını oraya bırakmaya ihtiyacı var. Munzir ziyaretinin gerek iç gerekse dış tehlikelerden uzaklaştırılmasına ihtiyaç var. Munzir Bava bir örnek olarak öne çıkıyor ancak bilinmeli ki Dersim’in kutsalları, ziyaretleri, hayvanları, suları ve inancı tehlike altındadır. Dersim’in Milli Köyü, yine kutsal ziyaretin olduğu bir bölgedir ve oraya taş ocakları yapılıyor. Orada kutsallar yok oluyor. Sadece Munzir’a odaklanılıyor gibi geliyor bana ancak bir üstlük meselesi söz konusu olmadan hepsine aynı hassasiyeti göstermeliyiz.
Editör: TE Bilisim