Mehmet Necati GÜNGÖR  Tarihe şan ve şeref katmış bir şehrin evladısın. Kurtuluşun ilk kıvılcımı senin şehrinde atıldı. Cumhuriyeti kuran şehrin çocukları arasında büyüdün. Ama adam olamamışsın. “Manda ve himaye kabul edilemez” diyen kahraman nüfus cüzdanını verdi, “beni bu kahraman şehrin hemşehrisi yapın” dedi. Hemşehrin oldu. O’nunla iftihar etmek varken, O’nu yeren, O’na iftiralar atan, O’na haysiyetsizce saldıran alçakları omuzunda taşıdın. “Vatan bir bütündür, parçalanamaz” kararlılığını yedi düvele haykırmasaydı, yaşadığın mübarek şehir belki Ermeni toprağı olacaktı. Belki çocukların Ermeni okullarında okuyacaktı. Belki ailece haç taşıyacaktınız. Belki nesebin karışacaktı. Hiç bir şey için olmasa bile, bunlar için O’na minnet duymalısın. Atatürk’e, o muhteşem Türk’e, mübarek annesine dil uzatarak, uzattırarak hiç bir şey kazanamazsın. Cahilsin, ön yargılısın, O’nunla ilgili hiç bir şeyi okumadığın, hiç bir bilgiye ulaşmadığın belli. Bari, hayasızca dil uzattığın O annenin şeceresini öğren: “Zübeyde hanımın ailesi o çağa göre nadir olan kadınların iyi eğitim aldıkları bir aile. Babasının adı Ömer, eşinin adı Halil olan büyükannesi Emine, “Molla” sıfatıyla kayıtlarda yer alıyor. Bu, dini eğitim almış kadınlara verilen bir sıfat. Teyzesi Fatma da “molla” olarak geçiyor.” Sen, bu mü’mineye iftira atmaya, attırmaya utanmıyorsun ya; öte tarafta çekeceğin azabı Allah bilir. Atatürk’ten ne istiyorsun be hey soysuz! “Yel kayadan ne aparır?” sözünü unutma. Senin maymun yellenmesi kadür hükmün yoktur bu ülkede, bu milletin arasında. Otur, geleceğine ağla. Kartal’ın beşikten kaçırıp gayya kuyusuna bıraktığı adam! Sen kirlendin, bari etrafına bulaştırma!