Artun TALAY Bu yazımda atletizmin farklı ismini gündeme getireceğim Çocuklar ve gençler ölümü büyüklerin anladığı gibi anlamazlar. Onlara kendini bırakmadan açıklamalar yapılmalı. Asla suçlamaya neden olacak açıklamalar yapılmamalıdır. Allah’ın evine gitti denirse, çocuk veya genç vefat edenin Kabe’ye gittiğini düşünebilir. Allah yanına aldı denirse Allah’a karşı olumsuz duygular besleyebilir. Hastalandı, kaza geçirdi, çok yaşlıydı kurtarılamadı gibi açıklayıcı cevaplar verilmemelidir. Çocuk veya genç ölenin mezarına mutlaka götürülmelidir ki, kafasındaki o defteri kapatsın. Mezarlıktan korkmaması ve nefret etmemesi için de mezarın içinde öleni Cennet’e götüren yollar vardır, melekler o yollardan öleni “Cennet’e götürür” gibi bir açıklama yapılabilir. Kanlı, duyarsız bir dünyada yaşıyoruz, birçok insan normal ömrünü tamamlayamıyor. Çünkü dünya nüfusunun %1’i paranın %60’ını elinde tutuyor. Geri kalan %99 nüfus ise paranın %40’ıyla yaşamaya çalışıyor. İşte kanlı ve duyarsız dünyanın nedeni bu. Tayfun Esmer’in sporculuk döneminde Türkiye Kulüpler Atletizm Şampiyonası İzmir’de yapılmıştı. Yıl 1982’ydi. Tayfun’un da içinde bulunduğu İzmir Kulübü Şampiyon olmuştu. Ankara Kulübü ise ikinci Şampiyonluğu kaybettiği için Ankara kulübünde matem havası vardı. İzmirli atletler ise olgunluk gösterip” ayıp olmasın” diye doyasıya sevinemiyorlardı. Tayfun Esmer Ankaralı atletlerin yanına gelerek şunları söylemişti, “Geçen yılın da şampiyon ve ikincisi vardı, onların hala sevinip veya üzüldüğünü söyleyebilir miyiz? Sevinci abartmanın veya kaybetmeyi matem havasına sokmanın gereği yok. İnanın kazanma sevinci veya kaybetme üzüntüsü en fazla on beş gün sürer, ben sizi ikinci olduğunuz için kutluyorum. Sizin de bizi kutlamanızı bekliyoruz” sözleri herkesi kendine getirdi. Tayfun Esmer öğretmen olunca Erzincan’a atandı. Kimseyi araya sokmadı, orası da vatan toprağı diyerek eşiyle Erzincan’a gitti. Esmer ailesinin büyük kızları dünyaya geldi, ama onu yine Erzincan’da kaybedip toprağa verdiler. Esmer ailesinin ikinci kızları Dilek dünyaya geldi. Tayfun Esmer İzmir’de eğitim kariyerini geliştirdi ve müdür oldu. Kendisine İzmir Atletizm İl Spor Temsilciliği görevi verilince, tüm tesisleri gezerek işe yarar bir şeyler bulmaya çalıştı. Atatürk Halkapınar Stadının inşaatı 1971’de bitmişti. Stadın maraton tribünlerinin altında kapısı kilitli bir bölüm buldu. Kapıyı İl Müdürünün çilingirine açtırdı. Bir de ne görsün, içinde hiç kullanılmamış bir yüzme havuzu, hiç kullanılmamış spor malzemeleri ve yine hiç kullanılmamış ambulans buldu. Bunları İzmir il müdürlüğünün kayıtlarına geçirip, kullanıma kazandırdı. Herkes kendine yakışanı yapardı, Tayfun Esmer de kendisine yakışanı yaptı. Allah rahmet eylesin, sevaplarını artırsın. Ailesine ve sevenlerine sabır ve dayanma gücü versin.