Yaşar ÖNEL ŞANLI Ankaragücü, 2 haftalık galibiyetin ardından, formda Gençlerbirliği karşısına çıktı. Sarı-lacivertliler, 2. transfer döneminin son gününde kadrosuna kattığı yeni futbolcular ile Malatya deplasmanında kazandıktan sonra, Fenerbahçe'yi de Eryaman'da yenmişti. Kırmızı-Siyahlılar ise istikrarlı kadrosunu sadece kaleci Nerdfelot ile takviye etmişti. Ancak uzun süredir sakat olan Stancu'nun yeniden takıma katılması, "çok önemli bir transfer" katkısı veriyordu. İyi futbol oynayan ancak gol yollarında sıkıntı çeken Gençler, Stancu ile bu sorunu da çözmüştü. Nitekim geçen hafta, ligin zirvesine oynayan Alanyaspor'u hem de deplasmanda yenmişlerdi. Kısaca, Ankaragücü "hava", Gençlerbirliği "istikrar" ile oynuyordu. En önemlisi, futboldan anlayanlar, Gençlerbirliği'nin daha iyi takım ve galibiyete yakın taraf olduğunu görüyordu. Sonuç da böyle oldu, daha iyi takım kazandı. TARAFTAR COŞKUSU EKSİK OLUNCA Ankaragücü, taraftarın itici gücünü, Eryaman Stadı'nın dört bir yanını doldurunca hissediyor. Taraftarın coşkusu sahaya yansıyınca, sarı-lacivertli futbolcular oynadıkları futboldan zevek alıyor, coştukça coşuyor, sonuca yansıtıyor. Gençlerbirliği yönetiminin, kale arkasındaki misafir tribününe mahkum ettiği taraftarın sesi sahadakileri coşturmaya yetmeyince, Ankaragücü futbolcuları çok kötü 90 dakika oynadılar. BERABERLİĞE RAZIYDILAR Aslında, iki takım da, "Ne şiş yansın ne de kebap" anlayışıyla, beraberliğe razı bir diziliş ile sahaya çıktı. Gençlerbirliği 4-5-1, Ankaragücü ise 4-4-2 düzeni ile maça başladı. Ankaragücü'nde, Sedat Ağçay yedek kulübesine çekilince, kaptanlık pazubantını İlhan Parlak taktı. Defanslar çakılı oynuyor, orta sahada, Gençlerbiriği Sessegnon yönetiminde pas yapıyor, Ankaragücü orta sahası ise sadece adam kovalıyordu. Gençlerbirliği defansının çakılı oynaması, orta sahanın defensa çok yardım etmesi, Ankaragücü'nün "Sabırla bekle, rakip üzerine geldiğinde, defansın arkasına uzun top at ya da sağ kanattaki Saba Lobjanidze ve sol kanattaki Michalak ile hızlı top sürerek, pozisyon bul" taktiğini çökertti. Belli ki Hamza Hamzaoğlu, dersine iyi çalışmıştı. FİZİKSEL VE ZİHİNSEL YORGUNLUK İlk yarı boyunca adam kovalayan Ankaragücü futbolcularında, 70. dakikadan itibaren 2 haftalık yüksek tempolu maçların fiziksel ve zihinsel yorgunluğu kendini gösterdi. Özellikle orta saha etkisizleşmeye başladı. Saba Lobjanidze, Lukasık, Faty ve Michalak tek tel dökülüyordu. Biz gördük ancak teknik direktör Akçay, bu durumu görüp, hamle yapmadı. Orta sahaya Sedat Ağçay düşünülebilirdi, olmadı. 75. dakikada, Gençlerbirliği adına Berat'ın sağ bekten, Ankaragücü sağ beki Kitsiou'nun arkasındaki Halil İbrahim Pehlivan'a attığı 50 metrelik pasla başlayan atak, bu yorgunluğun faturasını kesti. Halil İbrahim'in kontrol ettiği ve göğüs hizasında kale sahasına yolladığı topu, ön direğe koşu yapan Yann Sio, kafa ile arka direk dibinden Ankaragücü ağlarına bırakınca, Akçay'ın hesapları hepten şaştı. Golü yedikten hemen sonra hamle yapan Teknik Direktör Mustafa Reşit Akçay, oyuna 67. dakikada Gelmin Rivas'ı aldı. Rivas'ı santrafora koyan Akçay, Rodrigues'i sağ kanata çekti. Ancak bu değişim hiçbir şey değiştirmedi. Rivas, Ankaragücü için yetersiz olduğunu 25 dakikada gösterdi. 77. dakikada İlhan Parlak'ın yerine Orkan Çınar'ı oyun alanına sürüp, sağ kanatta görevlendiren Mustafa Reşit Akçay, Rodrigues'i yeniden satrafor mevkisine çekti. Bu deneme de hiç bir sonuç vermedi. RODRİGUES'E HATIRLATMALI Mustafa Reşit Akçay, "Gerson Rodrigues'in 4 büyüklerde oynayabilecek kapasitede olduğunu" söylemişti. 2 maçtır, çıplak gözle Rodrigues'i takip ediyorum. Fenerbahçe ve Gençlerbirliği maçındaki gibi oynarsa, bırakın 4 büyüklere gitmesini, Ankaragücü formasını giyebilirse, helal olsun. Fener maçında, tamamen kendine oynadı. Ancak attığı gol, oynadığın futbolun yetersizliğinin görülmesini engelledi. Gençlerbirliği maçında ise topla buluştuğu her pozisyonda kendine oynamaya çalıştı, enerjik rakip futboluculara topu kaptırdıktan sonra da hep yere düştü. Sanki, "çok çok önemli bir takımdan, 5. sınıf ülkenin 15. sınıf takımına gelmiş" havasında. Hocadan umudum yok ancak kulüp yönetiminden ya da takım kaptanları, Rodrigues'e, "futbolun bir takım oyunu olduğunu, Ankaragücü'nün de babasının çiftliği olmadığını" hatırlatmalı. Sözün özü, maçı daha iyi takım olan Gençlerbirliği kazandı. Ankaragücü için kalan 13 haftanın çok çok zor geçeceği görüldü. İki kolay maç kazanan teknik direktör Mustafa Reşit Akçay ve futbolcuların ayakları yere basmazsa, gelecek hafta oynanacak Sivasspor maçından sonra, "yolun sonu görünüyor" türküsünü söylemeye başlarız. Ayakları yere bastıracak olanlar ise taraftarlar. Görüldü ki, taraftarsız Ankaragücü, sıradan, zayıf, yetersiz, yeteneksiz ve ne yaptığını bilmez bir takım kimliğine sahip.