HABER VE FOTOĞRAFLAR / SULTAN YAVUZ ÖZİNANIR (ANKARA) - Aynur Akalın, 36. kişisel sergisi ile resimlerini bu kez Ankaralı sanatseverlerin beğenisine sunuyor. İlk on altı sergisi yağlı boya resimlerden oluşan Akalın, eserlerini daha sonra suluboyanın büyülü dünyası ile örmüş ve suluboyanın saydamlığı, özgünlüğü bu tekniği resimleri için vazgeçilmez kılmış. Bursa’daki galerisinde haftada üç gün öğrencilerine ders veren Akalın, kalan zamanlarında resim yapıyor. Hayatı boyunca resimle iç içe olmasını ise bir şans olarak görüyor. Sergide çiçeklerden portrelere, sokaklardan kayıklara ve hayvanlara kadar pek çok farklı konuyu görmek mümkün. Resimlerin ortak yanı ise serginin adı gibi su gibi akıp gitmeleri... Portreler dışında insanlar hep hareket hâlinde, kayıklar, horozlar... Siz de eserlere bakarken içine çekildiğinizi ve aktığınızı hissediyorsunuz. Suluboyanın en güzel örneklerini görebileceğiniz “Su İle”ye dair Akalın ile suluboya üzerine sohbet ettik. Her şey su ile Aynur Akalın, suluboyaya olan tutkusunu şöyle anlatıyor, “Suluboya tutkunuyum, hatta suluboyaya aşığım diyebilirim çünkü çok güzel bir teknik. Suluboya bir büyüdür gerçekten, su ile uğraştığınız güzel bir büyü... Farklı temalar çalışmayı sevdiğim için, sergide de bunu görebilirsiniz. Benim tekniğimin kökeni su, hayatın kökeninin de su olması gibi. Sergimin adı buradan geliyor, suyun büyüsü diyebiliriz.” Suluboya tekniğinin özelliklerini anlatan Akalın, yağlı boya ve pastel tekniklerinde hata olduğu takdirde geri dönüşlerin mümkün olduğunu ama suluboya için aynı şeyin geçerli olmadığını belirtiyor. Akalın, “Suluboyada kararlı, hızlı olmak ve tekniği çok iyi kavramış olmak gerekiyor çünkü suluboya hata kabul etmez. Temiz çalışmak da çok önemlidir, kirlendiği an telafisi olmaz. Fakat bu tekniğin bir esprisi vardır; önce teknik size hâkim olur, siz onun elindesinizdir. Kavradıkça da siz onu ele geçirirsiniz. Bu inanılmaz bir şey! Ben çalışırken öyle konsantre olurum ki, ne kimseyi duyarım, ne kimin geldiğini fark ederim” diyor. Bütün tekniklerin atası suluboya Suluboyanın en eski resim tekniği olduğunu vurgulayan Akalın, “Suluboya bütün tekniklerin kökenidir. İlk çağlardan beri her sanatçı kullanmıştır, Rönesans’ta bile resim önce suluboya ile çalışılmıştır, sonra yağlı boyası yapılmıştır. Örneğin, kilisenin duvarına resim yaparken önce suluboya eskizi yapılmıştır. Suyla yapılan bir teknik olduğu için hayatın da çıkış noktasıdır. Çok zor bir tekniktir gerçekten ama bir kere başlayan bırakamaz” diye anlatıyor. Resim yapma tutkusu, Akalın’ın gününün büyük bölümünü dolduruyor. Sabah çalışmaya başlayan Akalın, akşam atölyeyi kapattıktan sonra da evinde çalışmaya devam ediyor. Bu durumu şu şekilde ifade ediyor, “Bu öyle bir şey ki... Sanki onlarca farklı hisle doluyorum ve sonra o duygu yoğunluğu içimden akıyor, fırçamın ucundan resimlere geçiyor. Bu hâlden çok keyif alıyorum.” Suluboya resim dayanıklı mı? Suluboya tekniğini sevdirmek isteyen Akalın, suluboya ile ilgili bir takım önyargılar olduğundan dem vuruyor. Toplumda genellikle yağlı boya resimlerin uzun ömürlü olduğu ve suluboya tabloların dayanıklı olmadığı yönünde bir algı olduğunu belirten Aynur Akalın, “Benim atölyeme gelenler diyor ki, ‘hocam, suluboya ile böyle şeylerin yapıldığını bilmiyorduk.’ Mesela ‘suluboya yüz yıl dayanır mı?’ diye soruyorlar. Oysa, eski çağlardan günümüze pek çok suluboya resim gelmiştir. Suluboya resimlerin ömrü uzundur ve yağlı boya bir tabloda da seksen yıl sonra çatlama olabillir. Günümüzde kullandığımız kâğıtlar, boyalar, fırçalar inanımaz kaliteli. Üstelik bu şeffalık da hiç bir teknikte yok. Bir suluboya tutkunu olarak, suluboyayı sevdirme ve yaygın hâle getirme amacı taşımıyorum” diyor.