Mehmet Necati GÜNGÖR Bir Belediye başkanın başarısı nelerle ölçülür? Bu sorunun cevabı açıktır. “Şehrin emini” (Şehremini) olarak bilinen Belediye başkanı, öncelikle o şehrin kimliğini ve kültürünü korumak, halkın önceliklerine göre hizmet vermekle yükümlüdür. Benim, 30’lu yaşlara kadar içinde yaşadığım Erzurum’un son Belediye Başkanı başarı ile ödüllendirilmiş ya; buna şaşırdığımı söyleyebilirim. Erzurum Belediye başkanı hangi yönlerden başarılı bulunmuş. Şehrin kimliğine ve kültürüne ne gibi katkılarda bulunmuş, halkın dertleriyle ve öncelikleriyle ne kadar ilgilenmiş? Şehrin içinde yaşayan aydın insanlarla görüşüyorum, onların ifadelerine göre başarı sayılabilecek fazla hizmet yok. Geceleri ışıkla makyajlanmış şehrin gündüzleri bütün boyası dökülüyor. Eski mahallilerin silüetleri bile kalmamış. Şehirde nostalji yaşanacak mekânlar yok edilmiş. Kendinden önceki belediye başkanı, halkın kimliğini yansıtan Halkevini yıkmış, altına otopark yapmış; yenisi buna isyan edip yenisini yapmak yerine kılını bile kıpırdatmamış. Halkevinin yıkılmasına karşı Pazartesi gününe gösteri düzenleyen Erzurum Vakfı başkanı Erdal Güzel’in bu teşebbüsün haber alan eski başkan, yıkımı Pazara alıp işini bitirmiş. Erzurum’un genç kadın yazarlarından Demet Çizmeli “Dünyanın Ortasında” kitabında halkevlerini ve Erzurum’u bir güzel anlatmış. Bu kitap mutlaka okunmalı. Eski Belediye başkanı, Erzurum’a yaptığı bu yıkım nedeniyle hayırla anılmıyor. İktidar, bu başarısız adamı Şehircilik Bakanlığında üst bir göreve getirerek ödüllendirmiş diye biliyoruz. O halkevi, Erzurum’da yaşamış olan herkesin belleğinde yer tutmuş anıt bir binaydı. O esere evlâdına kıyar gibi kıydılar. Orada temsiller seyretmiştik, konferanslar dinlemiştik, üst kattaki kütüphanesinde ödevlerimizi yapmıştık, bilgilerimizi genişletmiştik. Yenilemek yerine kazma vurdular o güzelliğe. Yazıklar olsun! Yeni başkandan binanın yeniden inşa edilmesine ait bir talep olmuyormuş. Çünkü bu başkanın, Cumhuriyetin eserlerine iyi gözle baktığına inanılmıyormuş. Halkevinin yıkılmaması için o dönemde Erzurumlu aydın kesimin yaptığı mücadeleyi yüreğimizle alkışlıyoruz. Bu mücadeleyi yürüten Av. Faruk Terzioğlu’nu, eski Horasan Belediye başkanı Dursun Şen’i, Mimarlar Odasından Hayati Bilge’yi, O’nun kardeşi olan başarılı mühendis Sedat Bilge’yi, Erzurum Vakfı Başkanı Erdal Güzel’i şükranla kaydetmek istiyorum. Eski bina ile ilgili rölövelerin mevcut olduğunu biliyoruz. Yıkılan binanın yerine bir otopark yapılmış. Konunun takipçisi teknik adamlardan edindiğimiz bilgiye göre, otopark yıkılmak istenmiyorsa binanın temeli çelik konsürksiyonla güçlendirilerek yeniden inşa edilebilir. Başarısının neyle ölçüldüğünü bilemediğimiz Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı bu konuya duyarlılık gösterir mi? Hiç sanmıyoruz. Bekleyelim; keser dönecek, sap dönecek, bir gün hesaplar da dönecek. Bir de; bu şehirde heykellere olan karşıtlığı anlayabilmiş değiliz. Heykelleri “put” sayan anlayışı İslâm 1400 yıl evvel yıkmamış mıydı? Bu şehrin Nene Hatun, Kara Fatma gibi kahramanları, Reyhani gibi, Aşık Erbabi gibi, Emrah gibi, Arif Sağ gibi, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi, Alvarlı Lütfü Efe gibi, İbrahim Hakkı gibi nice değerleri var. Hiç birinin ne heykeli, ne bir büstü var. Erzurum, değerlerine sahip çıkmıyor. Bu anlayışın değişmesi gerek. Misal: Atatürk Üniversitesi’nin kuruluşunu sağlamış, değerli siyasetçimiz Prof. Rıfkı Salım Burçak’ın heykeli Atatürk Üniversitesi’nin ana arterlerinden birisine dikilemez miydi?