Yusuf KANLI Ulusal Birlik Partisi lideri Başbakan Ersin Tatar dostumdur. Kendisini dün tanımadım. Çok çetrefil dönemlerde çok zor kararlar aldığı ve birçok kesim tarafından hedef noktasına yerleştirildiği zamanlarda o cesur kararlarından dolayı arkadaşımla gurur duydum ve yazdım. Sol partinin elini taşın atına koyamadığı, kaçtığı, UBP içerisin de her türlü fırtınanın estiği ciddi sıkıntılı o dönemde yapısal değişim programına sahip çıkıp uygulamaya çalışması çok ciddi siyasal cesaret gerektiren bir durumdu. Gösterdi. Tatar şimdi de bir karar verdi. Hükümetin başında kalmayı, ekonominin gereğini uygulamayı, Türkiye ile çok gecikerek imzalanabilen protokolü cesaretle hayata geçirmeyi kararlaştırdı ve açıkladı. Baskı altında şimdi. Fala inanma, falsız kalma derler ya, kamuoyu yoklamaları da çoğunlukla kim finanse ederse onun çıkarına hizmet etmeye çalıştığından inanılması çok zor, ama yine de planlama yapılması, politikalar geliştirilmesi açısından da reddedilmesi mümkün olamamakta. Rum kesiminde IMR şirketinin Simerini gazetesi için Güney Kıbrıs genelinde 18 yaş ve üstü 500 kişiyle rastgele telefon görüşmeleri aracılığıyla gerçekleştirdiği ankete göre Rumların neredeyse beşte dördü (%79) adada çöküşün çözümden yakın olduğuna inanıyormuş. “Çözüm” ne, ya da “çöküş” ne izah edilmemiş olduğundan ne mesaj verilmesi amaçlandığı pek net olmadı. Ancak bir diğer önemli soruya verilen yanıtlarda 1977’den bu yana bir türlü sonuca ulaşamayan iki toplumlu ve iki kesimli federal çözüm seçeneğinin katılımcıların yüzde 51’i tarafından “yaşayabilir” bulunması, ankete cevap verenlerin büyük çoğunluğunun bizim Rum sevici sol siyasilerle ideolojik akraba olduklarını kestirmek mümkün. Nitekim, katılımcıların yüzde 77’sinin iki devletli çözümün adadaki iki tarafın da menfaatine olacağına inanmadığı, yüzde 66’sının da, konfederasyonu çözüm olarak görmediği cevapları dikkate alındığında, bu anketin federal çözüm ideolojik mahallesinde yapıldığı daha iyi anlaşılmakta. İyi de Simerini merkez sağ bir gazete. Demek ki kafalar karışık. Merkez sağ seçmene “federasyon hala mümkün” manipülasyonu yapılıyor herhalde. Kuzey Kıbrıs’ta da özel müşteri tatminine yönelik ve kamuoyuna açıklanmayan kamuoyu yoklamaları yapılmakta. Çeşitli partiler ve kurumlar halka sorular sordurup, kendilerince durum tespiti yapmaya çalışıyorlar. Tabii ki bu durum yanlış değil. Mesele, bu araştırmaları yapan şirketlerin birden fazla müşteriye aynı anda ve değişik sonuçlar gösteren hizmet vermeye çalışmaları. Sol seçmenin tercihi kimden yana? Hangi politikaları destekliyor? Çözüm umudu devam ediyor mu? Her şeye rağmen federasyon ciddi çözüm hedefi olarak görülmeye devam ediyor mu? Sağ seçmen hangi adayı destekleyebilir? Talepleri nedir? Yüzde yetmişi bulan merkez ve merkez sağ tabanda iki devletli çözüm, konfederasyon ya da Avrupa Birliği içerisinde iki devletli çözüm hedefleri ne derece desteklenmektedir? Mustafa Akıncı mı, Tufan Erhürman mı solun adayı olmalı? Sağdaki olası bölünmeye karşı kim ikinci tura tırmanma ve ikinci turda merkez ve hatta sağdan oy alma açısından daha şanslı? Merkez ve sağ cenahta aday bolluğu var. Demokrat Parti liderliğinden ayrılıp “bağımsız aday” olma ve tüm partilerden oy toplama umudundaki Serdar Denktaş, son dönemde oyları tırmandığı söylenen Yeniden Doğuş Partisi lideri Erhan Arıklı, Halkın Partisi lideri ve Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Ulusal Birlik Partisi lideri ve Başbakan Ersin Tatar ve daha birçok isim sağdaki çekişmenin ne kadar kalabalık ve ciddi olacağının açık işareti. Sağdan sola oy kayma durumu bu seçimde sol açısından sıkıntılı. Akıncı’nın 2015 seçimindeki başarısı ciddi şekilde “Derviş Eroğlu seçilmesin de, ne olursa olsun” diyen bazı önemli sağ siyasetçilerin sayesinde olmuştu. Kendi partisinden Eroğlu’na yönelik bu tepki durumu daha sonra başbakan olarak girdiği seçimde rahmetli İrsen Küçük’ü sandıkta bırakarak cezalandırsa da, şurası açık ki bir kez yapan her zaman yapabilir. Yapabilir de, durum şimdi ne? Öncelikle, sol perişan durumda. Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) çok ciddi bir güven erozyonuna uğradı. Parti kaynıyor. Kongre çözüm olur mu? Güven yenilendi mi tekrar genel başkan seçilerek? Diğer yandan Akıncı, Rum lider Nikos Anastasiades ve BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile Kasım ayında üçlü, yıl başından önce de garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere ile birlikte 5+BM gayrı resmi konferansının toplanabileceği haberleri Akıncı’nın Nisan ayındaki cumhurbaşkanlığı seçimine “Federasyon görüşmeleri başlıyor, federal çözüm hala mümkün” havasıyla gidebileceği ve sağ cenahtaki çözüm istencini de kendi hanesine yazma gayreti içerisinde olacağını gösteriyor. Bence CTP’deki bazı ağır toplar, Erhürman aday olur ise kaybedip silinecek, aday olmazsa zaten kaybedecek planları içerisinde. Seçimi kaybederek Erhürman silinmez. Ancak, partisi Akıncı’yı destekler ve Akıncı kaybeder ise, fatura doğal olarak ağır olur. Diğer yandan Başbakan Tatar net bir şekilde sözünün adamı olduğunu, koalisyon oluşum döneminde varılan mutabakata saygılı olacağı izlenimini vermekte. Bir dönem UBP’ye verdiği söze rağmen CTP ile işbirliği yapıp ve o dönemde sağ ile solun mecliste 25-25 sandalye dağılımlarına rağmen CTP’yi iktidara taşıyan Serdar Denktaş’ın daha sonraki dönemdeki sıkıntılı imajı, hırsı sonucu sözüne ihanet eden İrsen Küçük’ün yaşadığı sıkıntılar ne derece rol oynadı bilemem ama Başbakan Tatar’ın partinin ve hükümetin başında, icraata, Türkiye ile varılan mutabakat ve programa bağlı kalacağı mesajları doğru yolda olduğunu göstermektedir. Doğal olarak UBP’de de parti fetişizmi içerisinde olanlar vardır. Tatar’ı aday yaparak “ya yukarıya göndererek” ya da “seçim kaybettirerek” kurtulma heveslileri de olabilir. Gelinen noktada Kıbrıs Türk merkez ve sağ partileri ve seçmeni 2015’i bir daha yaşamamak için özen göstermeli, sırf birisi kazanmasın diye, hazmedemeyeceği Akıncı ya da Erhürman’a yönelmemelidir. Büyükkonuk eko gün “boykotu” bile esasında beş yıllık cumhurbaşkanlığı özeti değil midir? Her türlü Rum taşkınlığını, hakaretini bağışlayabilen, empati gösterebilen ama kendi halkına kin besleyebilip, küsen bir cumhurbaşkanı. Bunu mu istiyoruz yine?