Avrupa Birliği’nin (AB) finanse ettiği ve Gazeteciler Cemiyeti’nin uyguladığı Demokrasi için Medya / Medya için Demokrasi (M4D) Programı kapsamında Basın Evi’nde Türk Basın Hukuku Çalıştayı gerçekleştirildi

[caption id="attachment_155589" align="alignright" width="354"] Çalıştay’a Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı ve M4D Program Direktörü Yusuf Kanlı gazeteciler ve iletişim fakültesi öğrencileri katıldılar[/caption] DİCLE KAVAK EKMEKCİ - Demokrasi için Medya/Medya için Demokrasi (M4D) Programı kapsamında Basın Evi’nde gerçekleşen Türk Basın Hukuku Çalıştayı’nda Prof. Dr. Korkmaz Alemdar başlangıcından günümüze basının gelişen hukuku konusunda bilgi verdi. Çalıştay’da Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı ve M4D Program Direktörü Yusuf Kanlı, M4D Program Direktör Yardımcısı Seva Ülman Erten ile Doktor Öğretim Üyesi Hülya Eraslan yer aldı. Çalıştay’a gazeteciler ve iletişim fakültesi öğrencileri katıldılar. Çalıştay’ın açılış konuşmasını yapan Kanlı, M4D programını kısaca tanıtarak, demokratik bir medyanın ancak adil hukuksal faaliyetlerle yürütülebileceğini söyledi. Kanlı, “Bu doğrultuda medyada iletişim hukuku hakkında hem gazetecilerin hem geleceğin gazetecilerinin bilgi sahibi olması gerekiyor” açıklamasında bulundu. Bilgin, “Gazeteciler olarak hukuksal haklarımızı bilmeliyiz” Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Bilgin, “Yarım asra uzanan meslek hayatımda gördüğüm en büyük aksaklıklardan biri, gazeteciler olarak hukuksal haklarımızı bilmememizdir. Medyada demokrasinin sürdürülebilmesi için iki temel ihtiyaç var. Bunlar, adalet ve özgürlüktür. Söz konusu ihtiyaçlardan biri eksik olduğu zaman demokrasiden bahsedemeyiz. Bir gazeteci, adalet üzerindeki haklarını bilmelidir. Türk Basın Hukuku Çalıştayı’nın, siz gazetecilerin ve gazeteci adaylarının ufkunu açacağını düşünüyorum” dedi. İletişim alanını düzenleyen yasalar üzerine değerlendirmeler yapacağını bildiren Prof. Dr. Alemdar, sözlerine iletişim hukuku alanının ele alınışını anlatarak başladı. Alemdar, “Basın hukuku, kamu hukuku alanına girdiğinden ve basın ile hukukun ilişkileri ceza verme ve denetleme üzerine gerçekleştiğinden, bu alan yalnızca ceza hukukçuları tarafından incelenmiştir. Umuyorum, iletişimciler de iletişimin yasal düzenlemeleri konusunda çalışmalara katkıda bulunurlar” dedi. Alemdar, “Medya araçları üzerindeki denetim sorunu, teknolojik araçları kullanmaya başlamadan önce sınırlarını çizmediğimizden kaynaklanmaktadır” Alemdar, Türkiye’de gazeteden internete kadar bütün iletişim araçlarının Batı’dan alındığını söyleyerek söze başladı. “Üretmediğiniz, yaratmadığınız yani toplumsal gelişmenin sonucu olarak ortaya çıkmayan bir iletişim araçlarının kullanımı, her zaman sorunları da beraberinde getirdi. Gazete, Osmanlı İmparatorluğu’nun geleneksel iletişim yapısını değiştirdi. Yönetim kararlarının yazılmasına, herkes tarafından doğrudan bilinmesine ve eleştirilere yol açtı. Bu sadece Türk gazetecilerin yaptığı bir iş olsa sorun belki çok büyük olmazdı ama yabancıların da işe karışması farklı çıkarların yarattığı etkiyi büyüttü. Bütün bunlar imparatorluğun ekonomik, siyasal, kültürel bağımsızlığının sınırlı hale geldiği bir dönemde, 19. yüzyılın ikinci yarısında yaşandı. Basına ilişkin ilk yasal düzenleme Fransızlar tarafından 1793’te yayınlanan gazeteden 72, Tercümanı Ahval’den dört yıl sonra yayınlandı. Hükümet basının değişen koşullarda denetimini sağlayabilmek için Ali Kararname’yi yayınlamak zorunda kaldı. Bu yüzyılın sonuna kadar basının denetim altında tutulması anlamına geliyordu.” 19. yüzyılda Osmanlı’nın gazetelerle karşılaştığı durum gibi bugün de benzer bir sürecin yaşandığını vurgulayan Alemdar, “İnternet de yasal düzenleme olmaksızın kullanılmaya başlandı; düzenleme sonradan yapıldı. Buna rağmen sık sık KHK’lar yeni sınırlamalar getiriyor. Çok sayıda sitenin yasaklı olduğu bir dönem yaşıyoruz” dedi. Alemdar, “Cumhuriyet’in yüz akı olarak kurulan Anadolu Ajansı, maalesef işlevini yerine getirememektedir” Türkiye’de iletişim alanını düzenleyen beş yasayı öğrenciler ve gazetecilere anlatan Alemdar, Osmanlı’da çıkan 1865, 1909 tarihli iki basın yasasının dışında, 1931 Cumhuriyet’in ilk basın yasası, 1950 yasası ve 2004 Avrupa Birliği’ne entegrasyon için yapılan yasanın olduğunu belirterek yasaların içeriklerini paylaştı. Alemdar, 1961 yılında kurulan Basın İlan Kurumu ile 212 sayılı yasayla ile ilgili bilgiler aktardı. Alemdar Türkiye’deki iletişim sisteminin sadece sansür tarihi olarak değerlendirilmesinin eksik ve yanlış olduğunu, iletişim araçlarının toplumsal yapıdaki gelişmelere göre değerlendirilmesi gerektiğini de vurguladı. Bu bakımdan iletişim araştırmalarının yetersizliğinden yakınan Alemdar, Cumhuriyet kuruluş yıllarının iyi bilinmesi ve bu dönemin özelliklerinin günümüz koşullarına uyarlanmasının gerekli olduğunu söyledi. “İletişim özgürlüğünün herkesi ilgilendirdiğini artık biliyoruz. Yeni iletişim araçlarının çağdaş bir toplum oluşturmada sağladığı olanakların iyi kullanılması gerekir. Bu anlamda yeni ve çağdaş insan yaratmada, gazetecilerin bu doğrultuda daha iyi çalışabilmeleri için bütün eğitim olanaklarının iyi kullanılması gerekir. İletişim eğitimi veren kurumların da bu doğrultuda üzerlerine düşeni yerine getirmeleri beklenir” dedi.  Türk Basın Hukuku Çalıştayı, katılımcılar için düzenlenen sertifika töreninin ardından sona erdi.