Mehmet Necati GÜNGÖR  Türkiye, 24 Haziran’da baskın seçime gidiyor. Cumhuriyet döneminden bu yana ülkemizde 27 seçim yapıldı. 94 yılda 27 seçim. Milletvekili seçimlerini kastediyoruz. Rahmetli Demirel, seçimlerin hilesiz ve entrikasız yapılmasının demokrasimiz açısından hayati önemini vurgulardı. Bu hilesiz ve entrikasız seçimlerde 6 defa gittiyse de yedi defa gelme başarısını gösterdi. Kendi dönemlerinde yapılan seçimler hep bu ahlâk düzeni içinde geçti. Tarihe, bu yönüyle parlak bir örnek ve miras bıraktı. Şaibeli ilk seçimin, çok partili düzene geçildiği 1946 yılında yapıldığı daima başa kalkılmıştır. 1946’dan sonra yapılan 19 seçimde ise hile, entrika ve şaibeden söz edilmedi. 1946 seçimleri, “açık oy, gizli tasnif” sistemi üzerine kurulmuş ve neticesinde günün iktidarı ömrünü 4 yıl daha uzattmışsa da, ardından gelen 1950 seçimlerinde ezici bir çoğunlukla iktidarı kaybetmiştir. 27 Mayıs darbesi olmasaydı, Demokrat Parti ömrünü belki bir on yıl daha uzatabilirdi. Darbenin idama gönderdiği ilk başbakanımız olan rahmetli Menderes, 1957 yılında erken seçim kararı alabilseydi belki o acıklı son demokrasi tarihimize kara bir leke olarak düşmeyecekti. Rahmetlinin son yurt gezisi olan Eskişehir’de erken seçim ilân etmeyi aklına koyduğu, ancak buna imkân bulamadan darbe ile uzaklaştırıldığı bazı hatıratlarda yer almıştır. Her ne ise. Kader, hükmünü öyle veya böyle icra etmektedir. Devlet Bahçeli, 2002 yılında yayladan yaptığı erken seçim çağrısıyla sadece kendini değil öteki ortaklarını da barajın altına itti. Bahçeli’nin son hamlesinin ittifak ortağına yönelik olduğunu aklımıza getiren çağrışımlar da  oldu ama, sonuçta yanıldık. 24 Haziran kararı, Bahçeli’nin bilinen hamlelerinden sonuncusu oldu. Gerçi, danışıklı bir iş olduğu anlaşıldı ama, yine de Türkiye’yi erken seçime götürme işini O üstlendi, böylece, ortağını da mutlu etti. AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın, Bahçeli ile Saray’da yaptığı görüşmenin tamamı 30 dakika sürdü. Bu 30 dakikanın 10 dakikası hoş beş, selam, kelam ve gazetecilerin resim alma süreciyle geçti. Sonraki 20 dakikaya ait beyanıyla Erdoğan buyurdu ki; meseleleri etraflıca ele aldık, görüş birliğine vardık. 20 dakikada ülkenin bütün meselelerini görüşüp erken seçimde karar kılmışlar. Bu ne hız? Bunun adına “baskın seçim” diyenler de var, “talandan mal kaçırma” olarak tanımlayanlar da. Demokrasi talana uğramışsa, yapacak bir şey yok. “Baskın basanındır” sözü bu seçime uyarlandığında, aklımıza İYİ Parti’nin önünün kesilmesinden başka bir kurnazlık gelmiyor doğrusu. Baskın, her zaman basanın olmuyor ne yazık ki. Basanın basılan durumuna düştüğü durumları da gözardı etmemek gerek. Bizim halkımız her zaman mağdurun yanında oldu. Bu “ön kesme” kurnazlığı İyi Parti’nin oylarını arttırırsa şaşırmayalım. Ana muhalefet ne yapıyor diye sorulacak olursa, havanda su dövmeye devam. Cumhurbaşkanı adaylarını 24 Mayıs’ta ilan edeceklermiş. Umarız, Ekmeleddin hadisesi gibi bir yanlışlığa düşmezler. Aynı kuyuya iki defa düşenlere ne denir, bilirsiniz.