Heyecan Nazlı VEZİROĞLU American Film Endüstrisini, Kanada ve Amerika’da, bizzat gözlemleme şansı bulan arkadaşlarım, Türkiye’nin dış imaj meselesinin, sinema sektörü vasıtasıyla medyada daha olumlu olacağını dile getirmekte.Kesinlikle… Ama doğru hedefe yönelik hazırlanan film prodüksiyonları, batı medyasında sık sık yer alabilirse… Türkiye’nin dış imajı, uluslararası turistik, ekonomik ve siyasi ilişkileri etkilemekte. Bu nedenle,negatif bir imaj, yabancı ülke halklarının zihinlerini, düşünce, duygu ve davranışlarını değiştirebilir. ‘İmaj’ (resim, imge, kopya manasında) sözcüğünün kökeni Latincedir. Latince ‘imago’ diye ifade edilmektedir. Washington, D.C.’de, katıldığım bir basın toplantısında, o dönem International Herald Tribune yazarlarından (şimdi New York Times’da) Katrin Bennhold, Avrupa’da, yaklaşık 50 milyon Avrupalı Müslümanın yaşadığını açıklayarak, Avrupa’da yaşanan kimlik bunalımlarının,  Ortadoğu’dan gelen Müslüman göçmenlerin, olumsuz imajları ile tanınmasından kaynaklandığını anlatmıştı. Alman İçişleri Bakanlığının açıkladığı verilerde de, 3,5 milyon Müslüman’ın da, Almanya da yaşadığı belirtiliyor. Bu nedenlerle, medyanın ve sosyal medyanın çok büyük görevi var… Olumsuz imajları olumlu hale getirmek, olumlu iletişim stratejileri geliştirmek, yabancı ülke halklarını ve kamuoyunu, Türkiye ve bölge coğrafyası hakkında bilgilendirmek, ana hedefimiz olmalı. Kıymetli kültür ve basın ataşelerimizi ve öğretim üyelerimizi, bölgemiz hakkındaki film prodüksiyonları, belgesel nitelikli çalışmalarda, yabancı yapımcılarla, yeni senaryolarda buluşturmak gerekiyor. ‘Uluslararası Barışın Tesisi ve Kültür Diplomasisi’ Konferanslarında görüştüğüm Kültür Diplomasisi Enstitüsü (ICD; Institute for Cultural Diplomacy:Berlin kaynaklı bir düşünce kuruluşu) Başkanı Mark Donfried, 2 Mayıs’ta Dubai’de gerçekleşen Arap Medya Forumunda; yapılan bir araştırmadan bahsederek, her 10 Amerikalıdan sekizinin, haritada, Ortadoğu’yu bulamadığını; bu nedenle, medya ve diplomasi uzmanlarının, birbirlerini daha iyi tanımaları için,  kültürel değişim programlarına katılarak, olumsuz imajları olumlu hale getirmeleri gerektiğini ifade etmektedir… Bölgenin bir algı problemi olduğu açıklanarak, bu yanlış algı sorununu çözebilmek için, Arapların ulusal markalaşma yaratmaları gerektiği üzerinde durulmuştur. Ekonomik, bilimsel ve ticari kapasiteleriniküresel düzeyde artırmak isteyen ülkeler için, son 20 yılda ulusal markalaşma (nation-branding) konusu çok büyük önem kazanmakta. Turizm, uluslararası dış yatırım ve ticaretini geliştirmek isteyen ülkeler açısından çok önemli bir konu. Medya Forumunda; Birleşik Arap Emirlikleri nin Mayıs ayında ‘Yumuşak Güç Konseyi’ (Soft Power Council) oluşturma kararından bahsedilmiştir. Hakikaten de, kültür diplomasisine kredibilite kazandıran, bir ülkenin eğitim programlarının ve kültürel değişim projelerinin örnek gösterilmesi… Yumuşak Güç günümüzde, çok kritik bir kavram ve çok boyutlu incelenmesi gerekmekte. Bu nedenle, kıymetli okuyucularım, Siyaset Bilimi terminolojisine bu kavramı kazandıran HarvardÜniversitesi öğretim üyesi Joseph Nye’ın, ‘Yumuşak Güç’ kavramından, sizlere, ayrı bir yazımda değinmek istiyorum.