Mehmet Necati GÜNGÖR Her bayram hüzünlenirim. Babasız kalışıma hüzünlenirim. Genç yaşta toprağa verdiğimiz kardeşlerim Semiha ve Mesut’u özlerim. Çok sevdiğim amcalarımı, halamı hasretle anarım. Kaybettiğim dostlarımı, arkadaşlarımı…. Hasretle andığımız o kadar çok insan var ki… Erzurum’un “Türkü Paşa”sı Raci Alkır’ın yanık nağmelerini özlerim. Oğlu Vahit Alkır da bir sanatçı. Babasının izinde yürüyor. Bayram günü karşıma facebook’ta baba-oğulun birlikte seslendirdikleri Alvarlı Lütfü Efe’nin “Bayram O Bayram ola” gazeli çıkmaz mı, gel de efkârlanma. “Can bula cânânını, bayram o bayram ola, Kul bula sultanını, bayram o bayram ola.” Bayram boyunca hep bu nağmelerle gönüllendim. Kaybettiğimiz değerlere içim yandı bir daha. Sanatçıları ayırt etmeden çok severim. Sağını da severim, solunu da; Kürdünü de severim, Türkünü de. Alevisini de severim, sünnisini de. Bu gün öyle bir gün. Gel de Kul Nesimi’nin “Minnet Eylemem” ini bir daha dinleme: “Sıratım üzre müstakim gözetirim Rahimi, İblisin/zalimin talim ettiği yola minnet eylemem. Zerrece tamahım yoktur bu dünyanın varına, Rızkımı veren Hüdadır, kula minnet eylemem.” Bu türküyü Burcu Güneş’in sesinden defalarca dinledim. “Rızkımı veren Hüdadır, kula minnet eylemem” sözleri, “Sizi ben doyurdum” diyen üst bakışlı adama asırlar önceden verilen cevaptı, çok sevdim. Sonra Kürt Sanatçımız Ahmet Kaya, O’nun tok sesli yanık türkülerini çok özledim. O’na yapılanları hatırladım ve hayıflandım. Güzel sanatçımız Sevcan Orhan’ın menhus hastalığına ne kadar üzüldüğüm tarif edemem. O’nun sesinden, o yanık türkülerini bir daha dinledim, şifalar diledim. HalkTV’de gazeteci Nebil Özgentürk’ün belgesellerini izledim. Üç fidanın gidişine, yaşı büyütülerek asılan ülkücü Erdal Eren’in idamına üzüldüm bir kere daha. İdeolojik çatışmalarda ne kadar da çok evlat kaybetmişiz. Hepsine rahmet olsun. Bir bayram da böyle geçti. Hüzünle, özlemlerle… Sevdiklerimizi anarak….