Ankara Kalesi’nde yer alan Berk Takı’nın sahibi Ali Berk, 12 yaşında babasının yanında çalışmaya başlayarak gümüşcülük mesleğine adım atmış. 34 yıldır gümüş alım ve satımıyla uğraşan Berk, mesleğin değişmediğini ancak pek çok sektörde olduğu gibi sayısının arttığını belirttiyor. Eski tarihlerde Ankara’daki gümüşçü sayısının 20’yi geçmediğini belirten Berk, sadece dükkân değil, aynı zamanda işi bilmeyenelerin sayısının da arttığını vurguluyor. Gümüş gibi malzemelerin yakından görülerek alınması gerektiğini kaydeden Berk, internet üzerinden yapılan e-ticareti de eleştirerek, “Alan da, satan da bilgi sahibi değil” diye konuşuyor
SULTAN YAVUZ/ANKARA Ali Berk, 34 yıldır Ankara Kale bölgesinde gümüşcülük işiyle geçimini sağlıyor. “Baba mesleği” dediği işe henüz 12 yaşındayken adım atan Berk, babasının aynı zamanda işleme ustası olduğunu kaydediyor. 1974 yılında Nevşehir’de doğan ve Ankara’da büyüyen Berk, babasının 1976 yılında Kale’de açtığı dükkânda, 1987 yılında çalışmaya başladığını ve 2000 yılından beri de şu anki mekânda mesleği sürdürdüğünü anlatıyor. Geçmişte aldıkları ikinci el bakır ve gümüşleri tadilattan geçirerek alıcıyla buluşturan Berk, şimdi ise sadece gümüş değil, pek çok farklı materyali de alıp sattığını ifade ediyor. Eski yıllarda işlerinin yoğun olduğunu ancak insanların alışkanlıklarının değiştiğini ve bunun da işe yansıdığını söyleyen Berk, “İnsanların evleri de değişti artık. Eskiden anne babamızın evindeki düzen farklıydı. Bakıyorsun, anne babasından gümüş kalmış ama evde bunları koyacağı yer de yok” diyor. Söz konusu genç kuşağın sorgulamaksızın elindeki malzemeyi çıkarmaya çalıştığını belirten Berk, şöyle konuşuyor: “Bu iş internet üzerinden olmaz, eline alıp bakacaksın, bilgin olacak, bilen kişilerle konuşacaksın, yoksa uzaktan görmeyle olmaz. Mesela intenet üzerinden 10 liraya satıyor ama aslında 1 lira ederi var. Onu gören başka biri, ‘Benim elimdeki daha güzel’ diyerek 15 liraya satıyor, oysa belki elindeki mal 50 lira… Kimse işi bilmiyor, gerçek değerinin altında ya da üstünde satıyor. Malzemeyi bilmiyor, internet üzerinden bakıyor, ‘Benimkine benziyor’ diye düşünüp aynı fiyata satmaya çalışıyor oysa farklı, bilmiyor. Piyasada tutarlı bir fiyat yok, alt sınırı, üst sınırı yok. Elimde bir işleme var ve fiyatı 7 bin lira ama aynı işleme internette 40 bin liraya da satılabiliyor.” “Kaplamayla gümüşü bile ayırt edemiyorlar” Berk, özellikle pandemi döneminde evden çıkmayıp, online satış yapanlardan alış veriş yapan kişiler için, “Belki, işi bilen birine götürseniz, elinizdekine daha fazla para geçecek. Mesela pandemiden önce bir kadının getirdiği objeye 650 lira fiyat verince, bana gezdiği yerlerde aynı objeye 20 ile 60 lira arasında değer biçtiklerini söylemişti. İnternette başka, görerek almak başka. Mal satarken de bilinçli değiller ne yazık ki...” diyor. 1980 ve 1990’lı yıllarda haftada 10 kilo gümüş aldıklarını, günümüzde ise haftada 100 gram bile alamadıklarını kaydeden Berk, eskiden insanların elinde nineden, babadan kalan gümüşün daha fazla olduğunu şimdi ise internet nedeniyle satmaya korktuklarını dile getiriyor. Berk şunları söylüyor: “İnternette araştırıp, benzer malzeme kaç liraysa onu doğru sanıyorlar. Tekonoloji ilerledikçe işimiz artmadı, geriye çekildi. Mesela evinde dededen kalma resim var ama ne ressamı ne de resimi tanıyor. Eski olduğu için 100 lira istiyor, oysa belki 100 bin ediyor, belki 50 lira bile etmeyecek. Devlet Demiryoları’nın saatleri de, en fazla 350 liradır ama inanın, 100 bin lira isteyen oluyor. Bu işe yıllarca emek harcamış kişiler varken, intenet üzerinden biraz bakıp, ekspert gibi davranan insanlar var ne yazık ki… Talebi esnaf belirler ama intenetteki esnaf değil.” Berk, gümüş takı ya da objelerin yaşını, dönemini gramajını söyleyebileceğini, ancak internet üzerinden satış yapan kimi insanların bunu bilmediklerini, bu nedenle de kaplamayla gümüşü dâhi ayırt edemediklerini sözlerine ekliyor. Bozulan fiyat dengesinin pandemiyle birlikte iyice arttığına dikkat çöken Berk, “Pandemi öncesi az çok dükkâna getiriyorlardı, şimdi o da yok” diyor. “Dönemi işçiliğinden belli olur” Objelerin işçiliğinden, dönem tahmini yapıldını ifade eden Berk, “Tüm ürünlerde yazı yoktur ama yazısı ayırt edicidir. Mesela 100 bakır tabaktan 90’ında yazı olabilir, 10 tanesinde olmaz çünkü pazar için yapılmıştır. Üç tabak alsam, biri Rum’a, biri Ermeni’ye, biri Osmanlı’ya satılmışsa, üstünde sahibinin adı yazar. Yazısı yoksa ama model, boyut ve işleme aynıysa, tabii ki aynı döneme aittir. Bu tabakların üstündeki yazıların sebebi, komşuya gönderilen yemeklerin konulduğu tabakların kime ait olduğu bilinsin diyedir” diyor. “Bizim işimiz zaruri ihtiyaç değil” Pandemide, 65 yaş üstü anne ve babasıyla oturduğu için dükkânını bir süre kapalı tutan ve birikimini harcayan Berk, hafta sonu yasaklarından önce az da olsa iş yapabildiğini ancak gelinen noktada kendilerini geçindirmelerinin oldukça zorlaştığının ifade ediyor. “Bizim işimiz zaruri ihtiyaç değil, yılda kaç kere gümüş alırsınız ki? İnsanların da artık harcamaları kısıtlandığı için bu tür şeyler lüks geliyor” diyen Berk, gümüşçülüğün mevcut durumunu da şu sözlerle eleştiriyor: “Eskiden Samanpazarı’nda kalabalıktan yürüyemezdiniz, Ankara’daki üç merkezden biriydi ve şu anda Ankara’da yaklaşık 35 tane AVM var. Biz 1986’da 20 esnaftık, herkes birbirini tanırdı, şimdi en az 1000 gümüşçü var. Sadece Kale’de bir sürü gümüşçü var, intenet satışlarını saymıyorum bile… Bunun yanında, mesela adam tesbih satıyor ama köşeye bir vitrin yapıp onun içine gümüş de koyuyor. Halıcı gümüş alıyor, demirci, porselen… Herkes günü kurtarmaya çalışıyor. İşte farklılık yok, esnafı çoğaldı.” Berk, müşterilerin bilinçsiz internet satıcıları nedeniyle mağdur olduklarını vurgulayarak, iyi araştırmaları gerektiğini, ellerindeki ürünleri mutlaka işi bilen bir gümüşçüye götürmelerini tavsiye ediyor.