Bilgin: “Cumhuriyet’in hiçbir döneminde basın böylesine baskılarla karşılaşmadı”

HABER/NAZ AKMAN , FOTOĞRAFLAR/SULTAN YAVUZ ÖZİNANIR / ANKARA - Gazeteciler Cemiyeti’nin Yönetim Kurulu, Onur Kurulu, Denetim Kurulu, Seçici Kurul ve Basın Meclisi’nden oluşan seçilmiş kurulları toplanarak son siyasi gelişmeleri ve Türk basınının durumunu değerlendirdi. Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, toplantının açılışında yaptığı konuşmada basın özgürlüğü ve hak ihlallerine ilişkin olarak, “Türk basını Cumhuriyet’in hiçbir döneminde, hatta Cumhuriyet öncesinde, Abdülhamit dönemi de dahil olmak üzere böylesine ötekileştirilerek baskı altında tutulmadı” dedi. Bugünlerde gündemde olan anayasa değişikliği ve başkanlık sistemi tartışmalarının sıkıntılara yol açacağını ifade eden Bilgin, “Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla her ne kadar yansıtılmasa da zaten olmayan özgürlüklerimizi, zaten kısıtlı olan hürriyetlerimizin tek elde toplanarak çok daha vahim bir tablo içine bürüneceğini de açık yüreklilikle söylemek isterim” diye konuştu. Bilgin, anayasaların, toplumun bütün katmanlarının ortaklaşa değerlendirdiği ve ortak nokta bulduğu ortamlarda, ülkede yaşayan herkesin eşitçe görüşlerini, düşüncelerini ortaya koymasından sonra hayata geçirilmesi gerektiğine işaret ederek, “Oysa ne yazık ki şu anda kamuoyu bilgilendirilmeden, ısrarla ülke belirli kişilerin ihtiraslarına kurban edilmek isteniyor” dedi. Türkiye’nin 15 Temmuz gibi ciddi bir badireyi atlattığına dikkati çeken Nazmi Bilgin, “Açıkçası belki 15 Temmuz gerçekleşseydi Türkiye bir iç savaşa girecekti. 15 Temmuz’un başarıyla bastırılmış olması, her şeye rağmen, en kötüsü olsa bile demokrasinin hala var olabilmesi, bir parça da olsa bizlere sevinç kırıntısı bırakıyor” ifadesini kullandı. BASININ DURUMU Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Bilgin, Türk basınının durumuna değinirken de şöyle konuştu: “Açık yüreklilikle söylüyorum, Türk basını Cumhuriyet’in hiçbir döneminde, hatta Cumhuriyet öncesinde, Abdülhamit dönemi de dahil olmak üzere böylesine ötekileştirilmiş, böylesine baskı altında tutulmamıştır. Daha önce gazetelerin satılmasından tekelleşmesinden şikayet ediyorduk. Ne yazık ki tekelleşmeden şikayet ettiğimiz günleri özler hale geldik. Çünkü eskiden sermaye el değiştiriyordu, ama şimdi belirli guruplara devlet ve hükümet yardımıyla basın kuruluşları televizyonlar satılıp aldırılıyor. Bu tekelleşmeden de vahim bir şeydir.” Bilgin, bir darbeden sonra yapılması gereken en önemli şeyin, kişilerin suçları varsa hukuk kuralları çerçevesinde cezalandırılması olduğunu belirterek, “Suçlu olan kişinin eşinin cezalandırılması, mal varlıklarına el konulması ve onları açlığa ötekileştirmeye itmek toplumda ciddi travmalar yarattı ve yaratacak” dedi. 146 GAZETECİ HAPİSTE, 3922 YAYIN ENGELİ VE SANSÜR UYGULANDI Nazmi Bilgin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Herkesin suskun olduğu bu dönemde biz Gazeteciler Cemiyeti olarak, hayata geçirdiğiniz Özgürlük İçin Basın Projesi’nin bitmesine rağmen, kendi imkanlarımızla çalışmalarımıza devam ediyoruz. Türkiye’de yaşanan, ancak gazetelere televizyonlara yansımayan hak ihlallerini, basın özgürlüğü ile ilgili gelişmeleri, açık verilerden aldığımız bilgileri rapor haline getiriyoruz. Bu dönemde en azından tarihe tanıklık etmek istiyoruz. 15 Temmuz sorası basındaki durumu özetleyecek olursak, Ağustos ayında hapishanedeki gazeteci sayısı 93 iken, Eylül’de 121, Ekim’de 130, Kasım’da ise 146’ya ulaşmış durumda. 2014 yılında istifa etmek durumunda bırakılmış gazeteci sayısı 8 iken, şimdi 330 kişiye ulaştı. Akreditasyon, yayın engeli, habere ulaşma engeli ve buna benzer sansürlerde 2014 yılında 93 vaka varken, 2015’de vaka sayısı 900’e, 2016’da ise korkunç bir sıçramayla 3 bin 922’ye yükseldi. Erişim engeline gelince, ironik bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. ‘Engelliweb’ sitesi, yani engellenen siteleri açıklayan platform, ne yazık ki geçen hafta engellendi. Yayın yasakları elbette kamu düzeni için birtakım durumlarda uygulanabilir, ancak Türkiye’de yayın yasağı artık sansür haline gelmiştir. Olay yerine ambulans bile gitmeden yayın yasağı geliyor. Bu süratte bir yayın yasağını düşünmek mümkün değil. Birtakım şeylere kılıf örmek için yayın yasağı getirmek anlaşılabilir değil. Gazetecilik geometrik bir düzlem üzerinde tanımlanacaksa, bu kesinlikle, ‘İki nokta arasındaki doğrudur, haber ile kamuoyu arasındaki doğruluktur’ denilebilir. Onun dışındaki tanımlamalar utanç vesikasıdır. Cumhuriyet ve Atatürk ilkeleri, bizim için bir vediadır, kutsaldır. Bu cemiyet yarın 71 yaşına giriyor, Türkiye’nin en eski cemiyetidir. Bu cemiyet, demokrasi ve basın özgürlüğü ilkelerinden hiçbir zaman şaşmadı, şaşmayacaktır.” Toplantıda söz alan Gazeteciler Cemiyeti üyelerinden Olcay Göker de, “ Akreditasyon konusunda bir gazete açısından ölçü olan tirajdır, gazeteci açısından ise basın kartıdır. Bu mesele bu kadar basit. Gazeteciler Cemiyeti olarak yapacağımız şey anayasa değişikliği hakkında kamuoyunu bilgilendirmektir” dedi. Gazeteciler Cemiyeti Basın Meclisi üyesi Nahit Duru da toplantıda yaptığı konuşmada, Anayasa konusunda pek çok noktanın gözden kaçırıldığını belirterek, bu konularda kamuoyu bilgilendirilmeden yapılan çalışmaların yanlışlığına işaret etti. Duru, “Tarihin hiçbir döneminde basın mensupları kapının önüne konulsun diye patronlara baskı yapılmamış, yapıldıysa da patronlar buna boyun eğmemiştir. Ancak bugün üç bini aşkın gazeteci işsizdir” dedi. Basın Meclisi üyesi Yaşar Aysev de konuşmasında, “56 yıllık meslek hayatımda, gözlediğim dramatik olguları kıyasladığımızda, son yıllarda içine düştüğümüz toplumsal travmaların, terörist cinayetlerin tavan yaptığını söylersek abartmış olmayız” ifadesini kullandı. Giderek 80 milyonu derinden etkileyen toplumsal ve siyasal sorunlar ile güvenlik sorunlarının kaynaklarını irdelemeye çalışırken “Ne Yapmalı” sorusuna cevap aramak gerektiğini vurgulayan Aysev, “Öncelikle giderek koyulaşan bu dramatik gidişatımızın, toplum üzerinde yarattığı stresin, yılgınlığın, korkunun, hatta umutsuzluğun nedenlerini araştırmak gerekiyor” dedi. Basın Meclisi üyesi Burhan Dodanlı da, “146 gazeteci arkadaşımızı savunmak zorundayız. Bu cemiyetin varlığı da gazetecileri kanunlar çerçevesinde savunmaktır” diye konuştu. Ağzını açan gazetecinin içeri atıldığını, yetmiyormuş gibi eşi, çocukları ve akrabalarının da tutuklandığını, mal varlığına el konulduğunu kaydeden Dodanlı, “Böyle bir hükümet, iktidar ve demokrasi söz konusu olamaz. İnsan hürriyeti, basın hakkı, mülkiyet hakları yok sayılıyor. Basın bir sanat erbabının işidir, dördüncü kuvvettir. Doğruyu yazan gazeteciler vatan haini ilan ediliyor. 57 yıldır bu mesleğin içindeyim, inanın bana, böylesine bir tabloyla karşılaşmadım” ifadesini kullandı. Basın Meclisi üyesi Turgut Er de, Türkiye’nin büyük bir meselesi olan Kıbrıs’ın bu karanlık günlerde “kim vurduya” getirildiğini ifade ederek, “Cemiyetimizin, Türk toplumunun Kıbrıs’a eğilmesinde fayda görüyorum, çünkü hiçbir gazetede hiçbir yazar-çizer, hiçbir politikacı Kıbrıs’a yönelmiyor” diye konuştu. Basın Meclisi üyesi Baki Özilhan da, “Bu karanlık günlerde medya olarak üzerimize düşeni yapmaya devam etmeliyiz” diyerek, Gazeteciler Cemiyeti’nin 71. kuruluş yıldönümünde Başkan Bilgin’in önderliğinde, seçilmiş kurulların üyeleriyle birlikte bir basın toplantısı düzenlemesini önerdi. Özilhan, “Basın toplantısında mesleğimizi ve ülkemizi bekleyen tehditleri konuşmalıyız. Biz bunları yapmak mecburiyetindeyiz. Hazırlanan sonuç bildirgesini ulaşabileceğimiz her yere iletmeliyiz. Bunlar mühim meselelerdir. Çünkü asıl işimiz, halkın haber alma özgürlüğünü sağlamaktır” ifadesini kullandı. Yönetim Kurulu üyesi Yusuf Kanlı da konuşmasında, Türkiye’nin tutuklu gazeteciler konusunda “dünya şampiyonu” olduğunu ve bu duruma artık dur denilmesi gerektiğini belirtti. İnternet sitelerine erişimin de aşırı biçimde yasaklandığına dikkat çeken Kanlı, bu yasakları takip eden sitelerin de yasaklandığını hatırlattı. Kanlı, “OHAL, KHK ve diğer tüm konularda kapsamlı bir rapor hazırlamaya çalışıyoruz. OHAL birçok ülkede uygulanabilir,ancak Türkiye’deki OHAL uygulamalarında ayni kısıtlamaları yaparken uygulamadaki istikrarsızlıkla korkunç bir tablo sergiliyoruz, bu sebeple dış ülkelerinde dikkatini çekiyoruz” diye konuştu. Gazeteciler Cemiyeti’nin Kıbrıs konusunda en duyarlı kuruluşlardan biri olduğuna işaret eden Yusuf Kanlı, cemiyetin yayın organı 24 Saat gazetesinde her hafta bu konuda yazılar yazdığını söyledi ve “Benim dışımda bu konuda yazı yazan başka kimse de yok. Kıbrıs gündemden düşmüş vaziyette” dedi. Gazeteciler Cemiyeti seçilmiş kurullar toplantısının sonunda yayımlanan sonuç bildirgesinde, Türkiye’de gündemin ön sıralarında bulunan sorunlarla ilgili değerlendirmelerde bulunuldu. [caption id="attachment_69343" align="aligncenter" width="600"] Gazeteciler Cemiyeti üyelerinden Olcay Göker[/caption] [caption id="attachment_69344" align="aligncenter" width="600"] Gazeteciler Cemiyeti Basın Meclisi üyesi Nahit Duru[/caption] [caption id="attachment_69347" align="aligncenter" width="600"] Basın Meclisi üyesi Turgut Er[/caption] [caption id="attachment_69346" align="aligncenter" width="600"] Basın Meclisi üyesi Burhan Dodanlı[/caption] [caption id="attachment_69345" align="aligncenter" width="600"] Basın Meclisi üyesi Yaşar Aysev[/caption] [caption id="attachment_69349" align="aligncenter" width="600"] Basın Meclisi üyesi Baki Özilhan[/caption] [caption id="attachment_69348" align="aligncenter" width="600"] Yönetim Kurulu üyesi Yusuf Kanlı[/caption]