Gazeteciler Cemiyeti’nin Yönetim Kurulu, Onur Kurulu, Denetim Kurulu, Seçici Kurul ve Basın Meclisi’nden oluşan seçilmiş kurulları son siyasi gelişmeleri ve Türk basınının durumunu değerlendirmek üzere bir araya geldi

HABER VE FOTOĞRAFLAR / DİCLE KAVAK EKMEKCİ (ANKARA) -  Gazeteciler Cemiyeti Basın Meclisi tarafından gerçekleştirilen toplantıda, OHAL döneminde ve seçim sürecinde Türk basını, gazetecinin konumu ve görevi, medya ve basın alanında örgütlenme ve sendikal haklar ile iletişim özgürlüğü konuları masaya yatırıldı. Oturumun açılış konuşmasını yapan Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, basın özgürlüğü olmadan demokrasiyi yeşertmenin mümkün olamayacağını ifade etti. Gazetecilerin umudun ve mücadelenin insanları olmaları gerektiğini vurgulayan Bilgin “200’e yakın gazetecinin tutuklu bulunduğu ülkemizde, yalnızca düşüncelerini söylediği için hapiste olan meslektaşlarımız, vatandaşımız ve üniversite öğrencilerimiz var. Bir ülkede gazeteciler gerçeği yazamıyorsa, insanlar düşüncelerini hür iradeleriyle söyleyemiyor ve en önemlisi basın bağımsızlığından ödün veriyorsa o ülkede mesleği gazeteci olan insanların rahat uyumaları mümkün değildir” dedi. Seçim sürecinde basının üzerine düşen görevleri anlatan Bilgin devamla, “Söyleyecek sözü olanların, haklarının elinden alınmasının veTürkiye’nin sesi olması gereken kurumların tek elde toplanmasının hem basın özgürlüğü hem de seçimlerin serbest iradeyle yapılması açısından vahim bir tablo çizdiğini” ifade etti. “Sendikasız Gazeteci Olmamalı” Gazetecilerin güvencelerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Bilgin, “Gazetecinin yarınlarını güvence altına almak ve gazeteciyi gerçek kimliğine kavuşturmak için yasal düzenlemeler yapılmalı. Basını saygın yapan yalnızca kendi sorunlarıyla ilgilenmesi değil, aynı zamanda ülke sorunlarıyla paydaş olmasıdır. Gazeteci, insan haklarının, ifade ve basın özgürlüğünün savunucusudur. Bu nedenle gazeteciler zorunlu bir şekilde sendikalı olmalıdır” dedi. [caption id="attachment_130594" align="alignright" width="500"] Basın Meclisi Başkanı
Yaşar Aysev[/caption] Aysev: Basın ve medya özgür değilse halk da özgür değildir Basın Meclisi Başkanı Yaşar Aysev de, Birleşmiş Milletlerce yayınlanan Dünya Basın Özgürlüğü Günü endeksinde Türkiye’nin dünyadaki 180 ülke arasında 157. sırada olmasına değinerek, basın özgürlüğünün demokrasinin en önemli göstergelerinden biri olduğunu ifade etti. Atatürk’ün “ Gazeteciler gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır” sözünü hatırlatan Aysev, “Halkın haber alma özgürlüğü, basının ve medyanın özgürlüğüyle eş anlamlıdır. Basın ve medya özgür değilse halk da özgür değildir. Basını özgür olmayan bir rejim demokrasi değildir. Bundan dolayı basın ve medya dördüncü kuvvet niteliğini yeniden kazanmalıdır” diye konuştu. [caption id="attachment_130595" align="alignright" width="500"] Basın Meclisi Üyesi
Olcay Göker Aksoy[/caption] Gazetecinin haber ve bilgi vererek toplumu ileri götürme görevi olduğunu vurgulayan Basın Meclisi Üyesi Olcay Göker Aksoy ise, “Bir gazeteci olarak özgür basının yokluğundan bahsediyor oluşundan hicap duyduğunu” söyledi. [caption id="attachment_130596" align="alignleft" width="500"] Basın Meclisi Üyesi
Burhan Dodanlı[/caption]

Basın Meclisi üyelerinden Burhan Dodanlı da gazetecinin öğrenmek için uğraşan ve araştıran rolünden bahsederek “Gazeteci öğrendiklerini özgürce yazabilmeli ve araştırmalarını halkla paylaşmalıdır” açıklamasına bulundu.

[caption id="attachment_130597" align="alignright" width="500"] Basın Meclisi Üyesi
Yusuf Turan[/caption]

Turan: “İletişim özgürlüğü demokrasinin akciğeridir” Basın özgürlüğünün bir meslek grubuna tanınmış bir ayrıcalık olmadığını ve esas itibariyle toplumun haber alma ve bilgi edinme hakkı olduğunu savunan Yusuf Turan ise, iletişim özgürlüğünün işlevinin olmadığı bir toplumda doğru ve sağlıklı bir bilgi akışının olmasının imkânsız olduğunu söyledi. Sektörde yer alan en önemli problemin mülkiyet yapılanması doğrultusunda ortaya çıkan oto sansür olduğuna dikkat çeken Turan, “Otosansürle mücadele, yönetimlerin koyduğu sansürden daha zordur çünkü meslektaşlarımız tarafından koyulmuştur” dedi. Oto sansürün iki temel nedeni üzerine konuşan Turan “Sendikal örgütlenmenin olmadığı bir sektörde hak aramak ve onurlu kişilikli bir fikri ve eylemi savunmak mümkün değildir. Gazetecinin sendikal güvencesinin olmasının yasal zemine oturtulmasına ivedilikle ihtiyaç vardır. Sendikasızlık olunca doğrudan oto sansür devreye girmektedir” dedi. Sektördeki mülkiyet yoğunlaşmasına da değinen Turan, “Mülkiyet yoğunlaşması beraberinde haksız rekabeti getirmektedir. Haksız rekabet ortamında iletişim özgürlüğüne özen gösteren bir kurumun doğru haber vermesi de zorlaşır. İletişim özgürlüğü demokrasinin akciğeridir. Demokrasiyi özgürlükler soluklandırır ve ona hayat verir” diye konuştu.

[caption id="attachment_130598" align="alignright" width="500"] Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri
Ümit Gürtuna[/caption]

Gürtuna, “Son 10 yıldır muhabir kıyımı var” Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Ümit Gürtuna da gazetecilik mesleğinde muhabirliğin önemine değindi. Gürtuna şöyle konuştu: “Buradaki pek çok gazeteci 1960’ların başında mesleğe başladı. Türkiye’nin yeniden kurulduğu dönemlerden geçtik. Burada bulunan 50 yıllık gazetecilerin hepsi muhabirlikten bugünlere geldi. Çünkü gazetecilik demek, muhabirlik demektir. Ama maalesef 1980’lerden sonra muhabirlik ‘papatya muhabirliğe’ dönüşüp farklı bir boyuta bürünmeye başladı. Günümüzde ise bu durum daha vahim bir hale geldi, muhabirlik diye bir şey kalmadı. Muhabirin olmadığı bir yerde gazetecilikten söz etmek mümkün değildir. 50 yıllık gazeteci arkadaşlarımız çok büyük bir şanstır. Özellikle son 10 yıldır muhabir kıyımı var. İşten atılan muhabirler piyasadan siliniyor ya da silinmemek için blog, köşe ya da özel ajanslara gidiyor. Bu yapı bir gün değişirse bile piyasada ciddi anlamda muhabir olmadığı için yine güçlü bir basından söz edemeyeceğiz. Bu deneyimli gazetecilerin yani bizlerin mesleği kurtarmak için muhabirken yaşadığı özgürlükleri ve gerçekten gazeteciliği bu yeni kuşaklara aktarması gerekiyor. Gazeteciliğin en keyifli yanı muhabirliktir. Ülke olarak çok zor günler geçiriyoruz ancak bizler genç kuşağa, genç meslektaşlarımıza gazeteciliği öğretmek zorundayız.” Gazeteciler Cemiyeti seçilmiş kurullar toplantısının sonunda yayımlanan sonuç bildirgesinde, Türkiye’de gündemin ön sıralarında bulunan sorunlarla ilgili değerlendirmelerde bulunuldu.

Gazeteciler Cemiyeti Basın Meclisi bildirisi

Ülke ve dünya gelişmelerini değerlendirmek üzere bir araya gelen Gazeteciler Cemiyeti Basın Meclisi toplantısı sonucunda aşağıdaki bildiri yayınlanmıştır. Basın özgürlüğü sadece basın meslek mensuplarının yararlandığı hak ve özgürlükler sistemi değil, doğrudan doğruya halkın bilgi edinme ve haber alma hakkıdır. Bu özgürlük yapısı itibarıyla temel hak ve özgürlüklerden kaynaklanır ve insanların doğumuyla birlikte kazandığı ayrılamayacakları ve mahrum edilemeyecekleri temel insan haklarındandır. Basın özgürlüğü demokrasinin en önemli göstergesidir. Halkın haber alma özgürlüğü, basının, medyanın özgürlüğüyle eş anlamlıdır. Basın ve medya özgür değilse halk da özgür değildir. Basını özgür olmayan bir rejim demokrasi değildir. Basın halkın oyunu şekillendirmede, bilinçli tercihe ulaşmasında tarafsız ve özgür yayınlarıyla katkıda bulunur. Bu sebeple ulusal ve uluslararası sözleşmeler ve yasalarla korunma altına alınır. Yazılı, görsel, işitsel ve elektronik medya mensupları meslek onuruna yakışır şekilde özgür ve bağımsız olmalı, baskı görmemeli, iş güvenliği bulunmalı, mesleklerini iş, aş, kaybı endişesi taşımadan özgürce icra etmelidirler. Bu çerçevede, Türk basınında 1990’lı yıllardan başlayarak, zaman içerisinde neredeyse yok olan sendikalaşma yasal güvenceye kavuşturulmalıdır. Sansür ve oto sansür gazetecinin görevini yapmasını engellemektedir. Gazeteciye iş güvenliği sağlanmalıdır. İş kaybı korkusu oto sansürü tetiklemede ve halkın bilgi alma hakkını ciddi olarak engellenmektedir. Gazete sahipliği sorunları ve meslekteki haksız rekabet bir diğer önemli konudur. Gazete sahiplerinin medya dışı işleri ve siyasi angajmanları basın özgürlüğünü tehdit etmektedir. Medya dışı iş çıkarlarına veya siyasi beklentilere bağlı oluşan sansür ortamı mesleği ciddi sıkıntılara sokmaktadır. Bu durum meslek mensupları arasında objektif haberden uzaklaşmaya neden olmaktadır. Medya sektöründeki sermaye yoğunlaşması ve tekelleşme bu sektörde sansürü ve oto-sansürü getirerek, meslek mensuplarını da ciddi çaresizliğe itmektedir. Medya sahipleri gazetecilik dışında başka işlerle uğraşmamalıdır. Medya sahipliği tekeli, haksız rekabet ve basın dağıtımındaki tekelleşme engellenmelidir. Ülke açısından çok önemli çift seçime gidilmekte olan bu günlerde bir diğer önemli konu kamu yayıncılığıdır. Halkın elektrik faturalarından alınan paylarla finanse edilen TRT tarafsız yayıncılığı terk etmiştir. TRT kamuoyunun baskısız, güdümsüz, serbest oluşumuna hizmet edecek şekilde yayın yapmalıdır. Atatürk’ün 6 sayılı kanunla kurdurduğu ve bağımsızlığını “anonim şirket” statüsüyle garanti altına aldırdığı ve büyük ölçüde devlet tarafından kamu imkanlarıyla finanse edilen Anadolu Ajansı, kuruluş felsefesinden ve amaçlarından sapmıştır. Tekrar kuruluş amaçlarına dönmelidir. Bütün bu konuları gözen geçiren Gazeteciler Cemiyeti Basın Meclisi, TBMM’ye ve siyasi partilere sunulmak üzere, bir sorunlar ve çözüm önerileri paketi hazırlanmasına karar vermiştir. Bu amaçla Başkan Nazmi Bilgin’e bu konuları ele alacak komisyonlar kurmasını tavsiye etmiştir. Bu vesileyle Gazeteciler Cemiyeti Basın Meclisi olarak basın meslek mensuplarının ve ulusumuzun bayramını kutlarız.