Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, son günlerde kamu görevlileri ve kamu hizmetleriyle yapılan bazı eleştirel haberlerin tümüyle unutturma ve silme yönünde kararlar alındığını anımsatarak, “Bu erişim engellemeleri kararlarıyla ilgili haberler de yasaklanarak adeta çifte sansür yapılmaktadır. Hak ve özgürlük açısından Anayasa Mahkemesi’nin de hedefe alınmasıyla birlikte hukuk devletinden gittikçe uzaklaşılması nedeniyle endişe duymaktayız” dedi. Bilgin, Gazeteciler Cemiyeti Özgürlük için Basın (ÖiB) programı kapsamında yayınlanan Eylül 2020 raporuna ilişkin yazılı açıklamasında, Türkiye’nin iç politika gündeminde Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru mekanizması çerçevesince aldığı hak ihlalleri kararları nedeniyle hedefte olmasından üzüntü duyduğunu dile getirdi. Anayasa Mahkemesi’nin, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasasında güvence altına aldığı hak ve özgürlükleri korumakla yükümlü olduğunu işaret eden Bilgin, Yüksek Mahkeme’nin görevini yerine getirdiği kararları nedeniyle siyasetçilerce suçlanmasının anayasal, hukuk devleti ilkesiyle çeliştiğini vurguladı. Türkiye’nin kuşkusuz terörle mücadelesini desteklediklerini ancak güvenlik politikalarıyla hak ve özgürlükler arasında demokratik bir hukuk devletine yakışır şekilde bir denge olması gerektiğini söyleyen Bilgin, ne yazık ki Eylül ayında Türkiye’nin gündeminde Anayasa Mahkemesi’nin kapatılması önerisi yanı sıra “seçilmişlere baskı” tartışması yaşandığını ifade etti. Bilgin, ÖiB Eylül ayı raporunda basın ve ifade özgürlüğü ihlalleri bakımından sosyal medya platformlarını düzenleme amacıyla getirildiği iddia edilen yasa kaynaklı gelişmelerin ön plana çıktığını açıkladı. Bilgin, “Yeni yasa dayanarak gösterilen alınan kararlar, gazetecilik ve halkın haber alma hakkı aleyhine sonuçlar doğurmaya başlamıştır. Haber sitelerine ve sayısız habere erişim engeli getirilmiştir. Bununla yetinilmemiş ve engelleme kararlarının haber yapılmasına da erişim yasakları konulmuştur. Bu durum ‘çifte sansürleme’ olarak adlandırılabilecek şekilde söz konusu haberleri tümüyle unutturma, kamuoyu bilgisinden silme olarak değerlendirilmiştir. Maalesef mahkemelerimizce kamu görevlilerinin görevleri ile ilgili eleştirel haberlere ‘kişilik haklarını koruma’ gerekçesiyle yasak getirilmilmesi kamuoyunun bilgilenmesi önünde ciddi engel oluşturmaktadır. Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin geçmişteki erişim yasağına kararlarına ilişkin verdiği hak ihlali kararına karşın Sendika.org’un sendika63.org alan adının da erişeme engellenmesi dikkat çekmiştir” diye konuştu. Gazeteciler Cemiyeti Başkanı, ÖiB raporu çerçevesince “Basın özgürlüğü açısından önceki aya kıyasla cezaevlerindeki gazeteci sayısında düşüş gözlenmekle birlikte davalarda artış ve yargılamalarda 2021 yılına ertelenen duruşma tarihlerine bakıldığında olumlu bir gidişat görülmedi. Ancak hükümlü ve tutuklu veya gözaltında toplam hapisteki gazeteci sayısı Eylül ayında bu yıl ilk kez 90’ın altına indi. Eylül ayı sonu itibarıyla hükümlü 46 ve tutuklu veya gözaltında 37 olmak üzere toplam 83 gazeteci bulunmaktaydı” bilgisini paylaştı. Bilgin’in anımsattığı tablo itibariyle; Ocak 2020’de 52’si hükümlü ve 43’ü tutuklu veya gözaltında olmak üzere toplam 95 basın mensubu cezaevindeydi. Türkiye’de cezaevlerindeki gazeteci sayısını arttıracak yönde gazeteciler aleyhine tutuklama ve cezalandırma kararları alınmaya devam ettiğini de söyleyen Bilgin, “Libya’da ölen MİT mensubu haberi nedeniyle OdaTV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ve muhabiri Hülya Kılınç’a üçer yıl dokuzar ay hapis cezası verildi. Aynı gerekçeyle Yeniçağ yazarı Murat Ağırel, Yeni Yaşam Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik ile Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser’e ise dörder yıl sekizer ay yedişer gün hapis cezası verdi. Ankara Sincan Cezaevi’nde tutuklu OdaTV Ankara Haber Müdürü Müyesser Yıldız hakkında hapis cezası öngören iddianame ile serbest durumdaki TELE1 Ankara Temsilcisi İsmail Dükel’in de cezalandırılması istendi. Öte yandan Özgür Gündem Davası’nda, Ertuğrul Mavioğlu, Fehim Işık, Celal Başlangıç, İhsan Çaralan, Öncü Akgül ve Celalettin Can’a verilen bir yıl üç ay, Hüseyin Aykol’a verilen üç yıl dokuz ay hapis cezasını istinaf aşamasında onandı” diyerek bunun örneklerini sıraladı. Eylül ayında basın mensuplarıyla ilgili cezalandırma politikasında, maddi boyutu olmayan bir ceza davası olmasına rağmen “mal varlığına el koyma” gibi bir ceza örneği oluştuğunu da kaydeden Bilgin, “MİT TIR’larının durdurulmasına ilişkin görüntü ve haber yayınladığı gerekçesiyle hakkında hapis cezası verilen Cumhuriyet’in eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ın mal varlığına el konulması kararı alındı. Bu karar, devletin zarara uğratılması gibi maddi boyutu olmayan bir ceza davasında alınması bakımından dikkat çekti” açıklamasında bulundu. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve Basın İlan Kurumu (BİK) aracılığıyla basın kuruluşlarını cezalandırma politikasının sürdüğünü belirten Bilgin, Eylül ayı içerisinde bu konularda basın açıklamalarında bulunduğunu hatırlatarak, “RTÜK’ün Halk TV’ye verdiği beş günlük yayın durdurma cezası, sonraki aşamada yeniden ceza kararı alınması durumunda muhalif görüşlere yer vermekte olan kanalın kapanmasına yol açacak bir gelişme olarak kaygı yarattı” ifadesini kullandı. İfade özgürlüğü açısından şair Ahmet Telli’nin yargılanması örneğini anımsatan Bilgin, “Şair Telli’nin kendisine ait olmayan hayran paylaşımları gerekçesiyle ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ suçlamasıyla cezalandırılmasını talep eden iddianame Ankara 22. Asliye Ceza Mahkemesi’nce kabul edildiği görülmektedir. Şu anda hayatta olmayan pek çok şairimiz ve yazarımız adına açılmış hayran sayfaları olduğu düşünüldüğünde bir sanatçıya yönelik Facebook, Instagram gibi mecralardaki hayran sayfaları gerekçesiyle yargılama yapılması düşündürücüdür. Bu durum ister istemez acaba gelecek günlerde Nazım Hikmet’in, Can Yücel’in gıyabında yargılanması mı yapılacaktır sorusunu akıllara getirmektedir” görüşünü aktardı. ÖiB Eylül 2020 raporuna ve geçmiş aylara ilişkin raporlara ise, www.gazetecilercemiyeti.org.tr, www.pressforfreedom.org ve media4democracy.org internet adreslerinden ulaşabilirsiniz.
Editör: TE Bilisim