Gazeteciler Cemiyeti’nin Avrupa Birliği (AB) desteğiyle yürüttüğü Demokrasi için Medya / Medya için Demokrasi (M4D) Projesi’nin online gerçekleştirdiği “İkinci Yıllık Medya Konferansı”, Gazeteciler Cemiyeti tarafından Hollanda Büyükelçiliği MATRA programıyla yürütülen Genç Gazeteciler ve Bağımsız Medya Projesi’nin açılış toplantısı ve Türkiye-AB ilişkileri konusundaki oturumla sona erdi

NAZ AKMAN/ANKARA Gazeteciler Cemiyeti’nin Avrupa Birliği (AB) desteğiyle yürüttüğü Demokrasi için Medya / Medya için Demokrasi (M4D) Projesi İkinci Yıllık Medya Konferansı, Genç Gazeteciler ve Bağımsız Medya Proje’nin açılış töreni ve Türkiye-AB ilişkileri oturumuyla sona erdi. Program kapsamında, proje hakkında detaylı bilginin yanı sıra ayrıca gazeteciler Zeynep Gürcanlı, Aygen Aytaç ile Nazlan Ertan Türkiye-AB- ilişkilerini değerlendirdi. [caption id="attachment_202381" align="alignleft" width="363"] Hollanda Hükümeti Türkiye Büyükelçisi Dr. Marjanne de Kwaasteniet[/caption] Kwaasteniet, “Basın özgürlüğü hiçbir zaman garanti olarak görülecek bir şey değildir” Programın açılış konuşmasını yapan Hollanda Hükümeti Türkiye Büyükelçisi Dr. Marjanne de Kwaasteniet, Hollanda’da gerçekleşen Dünya Basın Özgürlüğü Konferansı’nda gazetecilerin iş güvenliğinin azaldığına dikkat çekerek, “Basın özgürlüğü hiçbir zaman garanti olarak görülecek bir şey değildir, sürekli olarak takip edilmelidir. Geçtiğimiz Aralık ayında Hollanda, Dünya Basın Özgürlüğü Konferansı’nı düzenledi, konferansa 2500’den fazla katılım sağlandı. Dünyanın her yerinden gelen katılımcılar, basın özgürlüğünü dünya genelinde tartıştılar. Maalesef sonuçlar şaşırtıcı değil, basında bir baskının olduğu sonucuna varıldı ve gazetecilerin iş güvenliğinin azaldığı kaydedildi. Konferansın amaçlarından biri Lahey Taahhütleriydi. Bu siyasi bir deklarasyon olarak 57 ülke tarafından imzalandı. Deklarasyonda söz konusu ülkeler gazetecilik alanında güvenlik ve bağımsızlıklarını temin edecek taahhütlerde bulundular” dedi. [caption id="attachment_202382" align="alignright" width="365"] Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı ve M4D Direktörü Yusuf Kanlı[/caption] Kanlı, “Bu çalışmalar bir iradeyi temsil ediyor” Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı ve M4D Direktörü Yusuf Kanlı, Genç Gazeteciler ve Bağımsız Medya Projesi aracılığıyla genç gazetecilere sağlanan eğitimlerin önemine işaret ederek, “Medya özgürlüğünün önünde çok katı kısıtlamalar var. Bu zor zamanlarda özgür basına katkı sunmak ve medya alanında kendi kendine yetebilmek son derece önemli. Bu kapsamda programın, serbest gazetecileri desteklemesi, genç gazetecilere eğitim vermesi, gazetecilerin podcast vb. fikri mülkiyetlerine destek sunmaya aracı olması son derece değerli. Bu program aracılığıyla çeşitli mesleki eğitimler, seminerler düzenlenecek aynı zamanda gazetecilere fon oluşturulacak. Bu anlamda AB Delegasyon, Hollanda Büyükelçiliği, İrlanda Büyükelçiliği ile Birleşik Krallık Büyükelçiliği ile birlikte gazetecilere katkılar sunuluyor. Bu küçük hibeler kendi başlarına çok büyük anlam ifade etmiyor gibi gözükse de aslında bir iradeyi temsil ediyorlar, bu irade medya ve basına olan katkı anlamındaki bir niyeti ifade ediyor” diye konuştu. [caption id="attachment_202383" align="alignright" width="327"] Genç Gazeteciler ve Bağımsız Medya Proje Koordinatörü Görkem Bağcı[/caption] 150 gazetecinin eğitimlerden faydalanması bekleniyor Genç Gazeteciler ve Bağımsız Medya Proje Koordinatörü Görkem Bağcı ise projeye ilişkin sunum yaparak, 1 Eylül 2021’de sona erecek olan program ile 150 gazetecinin eğitimlerden faydalanacağını söyledi. Bağcı projenin faaliyetlerine ilişkin, “Projenin hedefleri arasında, genç gazetecilerin özgür ve bağımsız medya konusunda farkındalıklarını ve teknik kapasitelerini artırmak, özgür ve bağımsız medyanın savunuculuğunu yapmak yer alıyor. Projenin faaliyetleri arasında ise proje süresince bağımsız ve özgür medyanın temelleri Türkiye’de özgür ve bağımsız medyaya dönük tehditler ve vaka örnekleri, özgür bağımsız medya ve demokrasi için efektif savunuculuk stratejileri, gazetecilik etiği ve hesap verilebilirlik, yeni ve bağımsız medya konularında seminerler ve söyleşiler yer alacak. Proje süresince dijital canlı yayın, podcast hazırlama, dijital haber takibi, savunuculuk faaliyetleri için dijital ve sosyal platformların efektif kullanımı, ifade özgürlüğü ve gazeteci hakları konusunda hak ihlallerini izleme ve raporlama konularında eğitimler düzenlenecek. Eğitim ve seminerler sonrasında, 30’ar podcast, dijital yayın, röportaj ve araştırma dosyası hazırlanacak. Üretilen materyaller karşılığında ise genç gazetecilere proje bütçesi çerçevesinde sabit bir telif ücreti ödenecek. Eğitim serisi sonunda 150 gazetecinin eğitimlerden faydalanması, seminerlere ise toplamda en az 150 gazetecinin katılması ön görülüyor” dedi. Gazeteci Zeynep Gürcanlı’nın kolaylaştırıcılığını üstelendiği panelde ise gazeteciler; Aygen Aytaç ile Nazlan Ertan AB-Türkiye ilişkileri konusunda görüşlerini bildirdiler. Gürcanlı, “AİHM’in Türkiye için aldığı kararlar uygulanmıyor” AB’nin Türkiye’de önemli davaları yakından izlediğini ifade eden Gürcanlı bu davalar hakkında, “Türkiye, AB’nin aday üyesi olarak bir değerlerin parçası. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye için aldığı kararlar uygulanmıyor. Alt mahkemeler üst mahkemelerin kararlarını tanımıyor. AB Türkiye’deki iki davayı çok yakından izliyor. Biri Osman Kavala davası, diğeri de Selahattin Demirtaş hakkındaki dava. Büyükelçi düzeyinde AB üyeleri duruşma salonunda yer alıyorlar. Ancak her iki davada da AİHM’in aldığı kararlar şu zamana kadar uygulanmadı” dedi. Aytaç, “Kıbrıs’ın tek başına AB’ye alınması Türkiye’de güvensizlik yarattı” Aygen Aytaç da AB-Türkiye ilişkilerine yönelik, “2002 yılında AB Komisyonu’nda çalıştım, bu nedenle Türkiye’nin yaptığı reformları biliyorum. 2005’te üyelik görüşmelerinin başlamasından sonra her iki tarafta da güveni azaltacak hatalar oldu. Kıbrıs sorunu halledilmeden Kıbrıs’ın tek başına AB’ye alınması Türkiye’de güvensizlik oluşturan konulardan biriydi. AB-Türkiye ilişkilerinin Türkiye açısından etkisini anlamak için en başından itibaren kısaca bir incelenmesi gerekiyor. AB ilk başta serbest ticaret bölgesi kurmak amacıyla kurulmuştu. Türkiye bu birliğin doğal bir üyesi olarak görülüyordu. Yunanistan ve Türkiye ile yapılan anlaşmalar birebir aynıydı, dolayısıyla aynı anlaşmaya tabilerdi. 1970’lerde Türkiye ortak sıfatıyla katılıyordu. AB’nin doğal bir üyesi gibi görünüyordu. Bazı sorunları diplomatik yol yerine silah ile çözmek AB’nin güvenini azaltan konulardı. Suriyeli mülteciler konusunda da taraflar birbirini anlaşmaya uymamak ile suçluyorlar. AB’nin Türkiye’ye çok sert eleştirileri vardı. İnsan hakları rejimine OHAL’den sonra geçilmemesi gibi konularda reform beklentileri var. AB Konseyi’nin Doğu Akdeniz ile ilgili yaptırım tehdidi var. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da benzer açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanının son yaptığı ılımlı açıklamalardan Türkiye’nin İngiltere’nin yarattığı boşluğa talip olduğunu gözlemledim. Dördüncü bir döneme girilip girilmediğini zaman gösterecek, umarım giriyoruzdur” değerlendirmesinde bulundu. Ertan, “Covid-19 kurtarma bütçesi üzerinde anlaşıldı ancak çok sancılı oldu” Nazlan Ertan ise “AB, 2019’u kötü bir yıl olarak görüyordu. Avusturya ve Finlandiya’da hükümet düşmüştü. Brexit müzakerelerinin başına Boris Johnson gelmişti. Brüksel’de AB’ye sıcak bakmayan Boris Johnson bir gazeteciydi. AB, 2020’nin muhteşem olmasını beklemiyordu. AB’nin kurucu anlaşmasının 70’inci yılını doya doya kutlamak ve birliğin kazanımlarından bahsetmek istiyordu. Araya Covid-19 ile başka zorluklar girdi ve birliğin ABC’si transatlantik ilişkiler, Covid-19 içindeki demokrasi eksikliği özellikle Polonya ve Macaristan’da gördüğümüz birlik içindeki kutuplaşmalar görüldü. Krizin ilk başlarında AB üye ülkeleri konuya hazır olmamak ve yeterli destek göstermemekle suçlandı. Londra ve Brüksel, Brexit sonrası ticaret konusunu konuştular. Bu anlaşma üzerinde anlaşıldı fakat bu anlaşma bütün sorunları çözmedi. Bu anlaşmanın daha çok ‘kervan yolda düzülür’ mantığıyla yapıldığını düşünüyoruz. Kıta Avrupa ile Türkiye arasında sorun olduğunda İngiltere’nin araya girip yaratıcı çözümler sunacağını görüyorduk. Joe Biden ile Türkiye AB ilişkileri nasıl sürecek göreceğiz. İlk defa AB’nin Türkiye ile ilişkilerinde ABD’ye referansta bulunduğunu gördük. Biden’ın ne yapacağını beklediklerine işaret ettiler. Seyahat yasakları, kanallardan geçmek isteyen hayvanlara pet pasaport sorulmasından, ticaret sorununa sorunların gelecek yıla aktarılacağını görüyoruz. Covid-19 kurtarma bütçesi üzerinde anlaşıldı ancak çok sancılı oldu” dedi. [caption id="attachment_202384" align="alignleft" width="700"] Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin[/caption] Bilgin, “Son günlerde artan saldırılar özellikle Türkiye’de kamplaşmanın bir sonucu” “İkinci Yıllık Medya Konferansı”nın kapanış konuşmasını yapan Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu ve Gelecek Partisi Sivil Toplum ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’a yönelik saldırıyı, “Bir gazeteci arkadaşımız evinden çıkarken saldırıya uğradı. Dün de bir siyasetçinin saldırıya uğradığını duyduk. Son günlerde artan saldırıların özellikle Türkiye’de kamplaşmanın bir sonucu olduğunu, daha doğrusu kamplaşmanın bir göstergesi olduğunu düşünüyoruz. Bu durumu şiddetle kınıyor, son olmasını diliyorum” sözleriyle kınadı. Bilgin, “Türkiye’de herkesin demokrasi, insan hakları için çaba göstermesi gerekiyor” Bilgin, konferansın sosyal medya üzerinden 20 bin kişi tarafından izlendiğine, konferansın yapıldığı platforma ise 500 kullanıcının kayıt yaptırdığına dikkat çekerek, “Şimdiye kadar Türkiye’deki en kapsamlı, katılımı bol konferanslardan biriydi. Katılımın bu derece yüksek olması, Türkiye’de basın özgürlüğüne ve hürriyetlere susamışlığın bir göstergesi. Konferanslar dizisi, Cemiyet’in 75. yıl dönümü ile de çakışan bir organizasyon oldu. Günde ortalama dört bin toplamda ise 20 bin kişi konferansı sosyal medya üzerinden izledi, bu hiç küçümsenmeyecek bir rakam. Konferans platformuna 500 kişi kayıt yaptı, 15 büyükelçilikten çeşitli düzeyde katılım sağlandı. Siyasi baskılar nedeniyle, çok sayıda gazetenin kapandığı zor bir dönemdeyiz. Projelerin koordinatörlüğünü yapan Yusuf Kanlı’nın da içinde bulunduğu nihai kararları veren Ulusal Komite üyelerimizin bu çalışmalarda büyük emekleri var. Tuncay Alemdaroğlu hukuki konularda en büyük desteğimiz. STK üyesi Sefa Özdemir aynı zamanda Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu Başkan Yardımcısı. Çok uzun zamandır bizimle görev yapan Prof. Dr. Korkmaz Alemdar da bilgi birikimlerini bizimle paylaşıyor. Üyelerimiz Sedat Bozkurt, Nursun Erel’e de teşekkür ediyorum. Projeden ayrılmasına rağmen Seva Erten’e de teşekkür borçluyuz. Zor bir dönemde bu işi başardık. Bence bu başarıyı ikiye katlıyor. AB’nin desteği bitse de konferans serimizi sürdüreceğiz. M4D Projesi, sadece düşüncelerimizi açıkladığımız bir program değil, İşsiz gazeteci arkadaşlarımıza da çok destek sağladı. Basın özgürlüğü, insan hakları mücadelesi bireysel ya da bir kurumun başarıya ulaştıracağı bir şey değil. Türkiye’de herkesin demokrasi, insan hakları için çaba göstermesi gerekiyor. Zaman zaman dövülerek zaman zaman hapse girerek hiç susmadan devam ettirmemiz gerekiyor. Cemiyet hiçbir zaman susmadı. Bu bize geçmişten kalan en büyük miras. Bu çalışmayı ve kavgayı sürdüreceğiz. Demokrasi yandaşı dostlarıma şükranlarımı sunuyorum” dedi.