Mehmet Necati GÜNGÖR  Bir basın veya yayın organı sustuğunda kaç milyon yürek yanar, kaç milyon göz görmez, kaç milyon kulak işitmez olur, bilenimiz var mı? Diyelim ki; Sözcü kapandı. (ağzımızdan yel alsın) Sözcü’nün tirajı 350 bin. Okuyanlarla birlikte  850-900 bin. Hesaplayın; bir insanda bir yürek, iki göz, iki kulak. Çarpın, bakalım; kaç milyon yürek sızlar, kaç milyon göz görmez olur, kaç milyon kulak duymaz olur. Olup bitinlerden söz ediyorum. Kamuoyunu bilgilendiren sesler sustuğunda, ya da susturulduğunda, ya da günümüzde olduğu gibi baskı altına alındığında neler olur; hep birlikte görüyor ve yaşıyoruz hüzünle. Bu basın yayın organlarının bizden olması, bizim fikirlerimiz doğrultusunda yayın yapmaları şart değil. Ne demiş eskiler? “Barika-i efkârdan mukaddeme-i hakikat doğar.” Yani, fikirlerin çatışmasından hakikat güneşi doğar. Aykırı seslere muhtacız. Bir toplum, ancak aykırı seslerin var olduğu bir ortamda gelişir. Bir insan, ancak farklı şeyleri okuyunca veya dinleyince fikir olgunluğuna erişir. Gazeteleri ve yayın organları kapanan gazeteler bir toplum için sağlık işareti değildir. Hemen ifade edeyim ki bu konuda çaresiz değiliz. Milletin medyasını kuracak güç elimizdedir. Kurarsın bir Anonim Şirket, 100 er liralık pay senetlerini halka sunarsın, hem halkı medya organlarının sahibi yaparsın, hem o organların baskı altında tutulmalarını önlersin. Bunun için kararlı bir teşebbüs gerekir. Ah vah etmeden bu konuda hemen teşebbüse geçilmesi gerekir. Aklıma hemen Ankara Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin geliyor. Bu görev O’na ve onun gibi dürüst meslektaşlara düşüyor. Neden Nazmi Bilgin? Dürüstlüğüne, kararlılığına şahidim de ondan. O, eski Devlet Bakanlarımızdan Turhan Bilgin’in oğlu. Babası gibi mert ve dürüst duruşu olan insanlarımızdan biri. Bu tür teşebbüslerde itimat gerekiyor. Dürüst insanları bir araya getirmek gerekiyor. Nazmi Bilgin’i yakından tanıdığım için öneriyorum. Şüphesiz, O’nun gibi dürüst ve kabiliyetli başka insanlarımız da vardır. Kurulacak şirketin yönetim kuruluna her partiden bir isim alınabilir. Her partinin üyelerine çağrıda bulunularak bir ortak medya oluşturulabilir. Bakın, yürek sızısıyla işittiğimiz iki olay var. Habertürk gazetesi kapandı, KRT televizyonu da satışa çıkarılmış. Böyle, mali sıkıntı içerisinde olan, baskı altında tutulan,  bu yüzden reklam alamayan başka kanallar ve gazeteler de var. Bu şirket, onları da bünyesine alabilir, yardımda bulunabilir. Düşünün; milyonlarca ortağı olan bir medya imparatorluğu. Sahibi halk. Ve hiç bir güç ona dokunamayacak, ona yön veremeyecek. Bizim de, siyasilerin de istediği bu değil mi?