40 gündün anacığımdan ayrıydım. Eniştem ve kız kardeşimin Kuşadası’ndaki yazlıklarında kalıyor. Gittiğimde gördüğüm resim beni çok duygulandırdı. Başı  topuzlu bir genç, anacığıma sarılmış hüngür hüngür ağlıyor. Sonradan öğrendim ki, karşı komşunun Hollanda’da yaşayan oğlu İsmet, izni bitmiş, yarın sabah erken uçağıyla dönecek. Her gün “anneannem” diye sevdiği bu yaşlı kadınla vedalaşmaya gelmiş. Sanki bir ana-kuzu vedalaşması. Nasıl ağladığını tarif edemem. Anamın elini öpmek için sıramı bekliyorum. Bir yandan da duygu yoğunluğu içinde o sahneyi izliyorum. Benim gibi herkes ağlamaklı. Böyle yoğun bir sevgiye ilk defa şahit olunuyor sanki. Annem anlattı; her gün gelir, yanı başına oturur, boynuna sarılır, hayır duasını alır, güne öyle başlarmış. Karşı komşumuz “Gülüm Ahmet”le Melek hanımın büyük oğlu. İsmet İnönü’nün vefat ettiği gün doğmuş, adını İsmet koymuşlar. İsmet, Hollanda’da tren makinisti olarak çalışıyormuş. Yıllık izinlerini burada geçirip giderlermiş. Gülüm Ahmet, Ahmet beyin lâkabı. Gül gibi bir insan, Eşi Melek hanım da adına uygun bir Anadolu kadını. Tunceli’den kalkıp Aydın’a gelmişler, oradan da ver elini Hollanda. Yıllardan beri orada yaşıyorlar. Bu sitenin sakinleri akraba gibi olmuşlar. Yanı başımızda Şükrü-Zübeyde çifti sağ görüşlü, muhtemelen ülkücü.  Karşılarındaki Ali bey ve eşi Yasemin, ayın on beşinde gelecekmiş, komşuları hasretle yolunu bekliyorlar.  Alevi kökenli, iyi yürekli medeni bir aile. Daha önceki gelişlerimizden birinde karşı evde oturan bir alevi gencimizin saz eşliğinde söylediği yanık türküleri büyük bir zevkle dinlemiştim. Beri tarafta Ekrem-Semiha çifti. Oğulları Arda elimizde büyüdü. Şimdi İTÜ’de uçak mühendisliği okuyormuş. Sağ görüşlü bir aile. Gülüm Ahmet, boynunda  Zülfikâr kolyesini iftiharla taşıdı hep. Kimsenin gözüne batmadı.  Bağnazlığın ayrıştıran tahribatı, sevginin kaynaştıran büyüsüne yenik düşmüş bu sitede. Kimse kimsenin inancıyla, siyasi görüşüyle, etnisitesiyle ilgilenmiyor.  Ramazan ayında, oruç tutanlar rahatsız olmasın diye kimse balkonunda bir bardak su bile içmemiş.  “İnsan” odaklı bir ilişki ve yaklaşım içindeler. Atatürk’ün büyüklüğünü, Laikliğin bu ülke için “olmazsa olmaz” derinliğini bu ortama bakarak daha iyi anlıyorum. Bu son gelişimde gururla gördüm ve öğrendim ki anamın gurbet elde manevi bir oğlu varmış. Adı İsmet. Gülüm Ahmet’in gül yürekli oğlu. Anacığımın manevi evlâdı. Benim de manevi kardeşim, küçüğüm.   O alevi, ben Sünni.