Mehmet Necati GÜNGÖR Adalet Partisi iktidarının efsane bakanı Ali Naili Erdem’in konuşmalarından aldığımız notları iletmeye devam ediyoruz. Yer darlığı nedeniyle hepsini bir arada veremedik. Erdem’in bu yol gösterici mesajlarını 4 seride vermeye karar verdik. Devam ediyoruz: “Devletin hakiki kaynaklarını kurutup, muhtaç oldukları parayı dışarıdan temin edenler politikanın yüz karalarıdır. Son yıllar içinde Dünyanın ütün siyasi ortamlarında değerler skalasındaki para öne geçince değer yargıları alt üst olmuştur.  Paranın büyülü askerleri politikayı bir çıkar merkezi yapmakta sakınca görmediler. Ve devlet malı deniz, yemeyen domuz dediler. Dil, politikanın can damarıdır. Ve adeta onu kullananların ruhlarının kutsallaştığı bir mabettir. Küfrün, hakaretin ve lağım sularının mabette yeri yoktur. Var deniliyorsa orası politika meclisi değildir. Politika, rejimlerin niteliklerine göre farklılıklar göstermiştir. Eğer demokrasi içinde yapılmıyorsa her türlü pisliğin odak noktası olabiliyor. Entrikanın çeşitlisi kadar hileler, fitne ve fesatlar korkunç boyutlara ulaşıyor. Böylesine bir politika tablosu genelde keyfi idarenin egemen olduğu ülkeler ile geri kalmış ülkelerde yaşanmaktadır. Böyle ortamlarda ne hırsızlıklar biter ne soygunlar. Peygamberimiz Hazreti Muhammed önünden geçen bir cenaze için ayağa kalkınca Ashab-ı Kiram “Ya Muhammed niye ayağa kalkıyorsunuz. Bu cenaze Müslüman değil ki..” Biliyorum ama içindeki İnsandır demiştir. Esasında fikir üretemeyenler ya yalan üretirler ya da mermi misali iftira. Toprak ne kadar zengin olursa olsun, ekilmedikçe mahsul vermez. Ekilmeyen kafalar da öyledir. Kuran İKRA diyor, oku. Ama okumuyoruz. Bir Japon senede 25 kitap okuyor, bir Türk 10 senede bir kitap okuyor. Fransa’da 7 kişiye bir kitap düşüyor. Ülkemizde 12189 kişiye bir kitap düşüyor. Gök kubbeye 623 yıl tuğrasını vuran Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu olan Osman Gazi “Bey yalan söylemez. Devletin temelinde yalan olmaz” diyor. Cim karnında nokta bile olmayanların servet sahibi olması politikanın yanlış zeminlerde bulunmasındandır. Halbuki gerçek kimliği içerisinde politika halka hizmet yeridir. Ve politikacı halkın parasız avukatıdır. Haçlı seferlerinde Aslan Yürekli Richard’ın, kendisini iyileştiren Selahattin Eyyubi’ye sorduğu “Madem ki iyi bir doktorsun niye ondan vazgeçip politikaya girdin?” sualine “Tedavi edip iyileştirmeme rağmen hastaların adedi azalmıyordu. Anladım ki esasında hasta olan toplumdur. Onu iyileştirmek için politikada başa geçtim.” Cevabını verir. “Politikacı beyaz eldivenli insandır” diyor Atatürk. Yani dürüst, yani lekesiz insandır. Fikrini söyleyen ve kendini aşarak ülke sorunlarına çözüm getirendir. Politika, kendi kültürüyle haşır neşir olup evrensel kültürün normlarını önemseyerek kendi kültürünü çağa uygun bir kültüre ulaştırmaktır. Bunun için milli ve manevi değerlerine saygıyla sahip çıkar. O bilmelidir ki bayrak bez parçası değildir. Bir örnek vermek istiyorum: Lozan müzakereleri sırasında İsmet İnönü’ye bir suikastın yapılacağını, tedbir olarak da arabasının önündeki bayrağın kaldırılması istendiğinde “Bir değil bin delege katledilse bile bu bayrak yerinden indirilmez.” Cevabı İsmet İnönü tarafından kendilerine söylenmiştir. Modern gerçek politika budur.”