Birsen GÜRDİL Ceren Necipoğlu, Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde konservatuvarın arp bölümü başkanı idi. O, daha ilkokulda iken annesi kızına bir müzik defteri alır, defterin üzerinde arp çalan bir kızın resmi vardır. Küçük öğrenci bu resimden çok etkilenerek arp sanatçısı olmaya karar verir. İlk, orta derken, Alman Lisesi’nde eğitimine devam ettiği zaman genç kız 17 yaşında idi. Arp adı verilen enstrüman oldukça pahalı ve taşınması da bir hayli zor bir müzik aletidir. Daha ziyade batı ülkelerinde senfonik orkestralarında yer bulan bir alettir. Lise öğrencisi kızın isteklerine cevap vermek üzere baba İngiltere’ye giderek Londra’dan bir otomobil fiyatına aldığı arp müzik aletini İstanbul’a getirerek, kızına teslim eder. Ceren, liseden sonra konservatuvar sınavına giren genç kız arp eğitimi alma hakkı kazanır. Artık onun bütün dünyası bu müzik aletidir. Başarılı geçen okul yıllarından sonra birincilikle bitirdiği konservatuvarda, daha öğrenci iken dikkatleri üzerine çeker. Genç müzisyen artık bir arp sanatçısı olmuştu. Hedefleri vardı. Arp ile doğu, batı ezgilerini birleştirip icra etmekti. Genç müzisyen, bu musiki aleti ile ülkesini yurt dışında da tanıtmak istiyordu. Eskişehir Anadolu Üniversitesi arp bölümünde eğitim görevlisi olarak çalışmaya başladı. İlgisi, sıcakkanlı oluşu, sevecen ve öğretici hususiyetleri ona pek çok arp müzik aletini çalma öğrenci de kazandırmıştı. Öğrencileri ile konserler veriyor, Anadolu turnelerine çıkıp bu taşınması zor aleti müzikseverlere tanıtmak istiyordu. Hayallerini gerçekleştirmek için bir fırsat doğdu, Brezilya Rio de Janeiro’da yapılacak uluslararası bir müzik festivaline davet edilmişti. Esasen Ceren, Boğaziçi Üniversite’sinden mezun olduktan sonra bir sene Cemal Reşit Rey’de görev yapmış, yüksek lisans için gittiği Amerika’da, Louisana Devlet Üniversitesi’ne girmişti. Hedefinde Amerika’da dünyaca ünlü arp sanatçısı Susann McDonald’ın öğrencisi olmaktı. Bu emeline de kavuştu. Çalışmalarını bir süre burada sürdürdü. Öyle ki üç hafta süren Noel tatilinde kapalı olan üniversitede çalışmalarını sürdürebilmek için hocası, üniversitenin anahtarlarını bile verdi. Amerikan müzik çevreleri yetenekli bu Türk arp sanatçısını ülkelerinde tutmak için çok cazip teklifler ile ikna etmeye çalıştılarsa da O’nu, vatanı ve orada bekleyen öğrencileri vardı. Hiçbir teklife evet demedi. Ülkesine Türkiye’ye döndü. Bu arada Almanca ve İngilizce dillerini de gayet güzel kullanıyordu. Rio de Janeiro’dan gelen davet bildirgesini kaybetmişti. Hoca, üzülmüştü orada yapacağı sahne çalışmaları ile festivalde batı ve doğulu bestekârların eserlerini peş peşe çalacak bu aletin bir Türk sanatçısı tarafından nasıl icra edildiğini gösterecekti. Öğrencilerinin ısrarı üzerine hoca, festival düzenleme komitesine bir mail atıp tekrar davetiye göndermelerini istedi. İstek yerine geldi. Arp sanatçımız Rio de Janeiro’da sahne alacaktı. Program gereği bu Türk sanatçıya bir hafta süre içinde pek çok salonda konser vermesi istenmişti. Biletler o daha Brezilya’ya gitmeden satılmıştı. Türk arp sanatçısı, müzikseverleri adeta büyülemişti. Rio’da bulunduğu süre içinde pek çok ülkenin müzik otoritelerinden iş teklifleri almıştı. Dönecek, ülkesinde kendisini bekleyen en küçüğü 11 yaşında olan öğrencilerine kavuşacak, onlara bu koca aletin nasıl icra edildiğini öğretecekti. Rio’dan, Fransa’ya o gün iki uçak kalkacaktı. Türk müzisyenin bindiği Fransız Havayolları’na ait uçak, bilinmeyen bir nedenle Atlas Okyanusu’nun tam ortasında denize çakıldı. 216 yolcusu ve 12 mürettebatı ile okyanusun derinliklerinde kaybolan uçakta, tek Türk sanatçı Ceren Necipoğlu vardı. Evet, istikbal vadeden ünü yurtdışına da taşınmış olan Ceren, 2009 yılında hayatını kaybetmişti. Ceren, eğer daha sonra kalkan uçağa binmiş olsaydı, bugün aramızda olacaktı. Vatan sevgisi, aile hasreti ve kendisini bekleyen öğrencilerinin ilgisi onu düşen bu uçağa bindirmişti. Uzun süren araştırmalar sonucunda aradan 2,5 yıl geçtikten sonra uçak bulunmuştu. Fransa’daki Türk Büyükelçiliği acı haberi ailesine bildirmiş, Ailenin kararı ile ve alınan özel izinle Ceren Necipoğlu’nun cesedi tabut içinde toprağa verilmişti. Daha 17 yaşında iken, 1990 yılında çok sevdiği arp müzik aleti ile başarıdan başarıya koşan tek Türk arp sanatçısı olarak şöhret basamaklarını hızla tırmanan Ceren’i vefakâr bu millet ve müzikseverler unutmadı. Bu yıl ilk kez İstanbul’da 15-19 Ocak tarihleri arasında düzenlenen, Ceren Necipoğlu İstanbul Uluslararası Arp Festivali ile gençliğin baharında aramızdan ayrılan zarif insan, arp sanatçısı anıldı ve onun paylaşarak öğrenme, misyonunu yaygınlaştırma, gençlerin yeni ufuklar keşfetmesine yardımcı olma ve Türkiye’de arp sanatının gelişmesine katkıda bulunmayı amaçlayan bu festival, “Sanat ve müzik aşkı, gençlerle yol bulsun” sloganı ile düzenlendi. Bu festival, Ceren’in ablası İmre Tüylü’nün büyük katkıları ile gerçekleşti.