Mehmet Necati GÜNGÖR  Kovboy, bulunduğu yerden ülkemizi pervasızca tehdit ediyor. Yetmiyor, Hükümetin iki bakanına yaptırım uyguluyor. Yasak listesine koyuyor. Başta ABD olmak üzere bazı ülkelere girişleri yasaklanıyor. Ayrıca ABD’deki malvarlıklarını donduruyor. Resmen, koca bir milletin onuruyla oynuyor. Buna verilecek bir cevabımız olmalı. Aynı tonda bir cevap. Diplomaside, uluslararası ilişkilerde “mütekabiliyet” diye bir kavram vardır. Bir ülke sizin hakkınızda bir karar almışsa, aynı tonda bir cevapla  cevap vermelisiniz. İşte buna mütekabiliyet deniyor. Kovboy, iki bakanımıza yaptırım mı uyguluyor? Siz de oradaki papazı öne sürerek iki bakanları hakkında mütekabiliyet uygulamalısınız. Yaptırım uygulanan bakanlardan biri ABD’de malvarlığı olmadığını açık yüreklilikle ifade ederken, öteki bakan, “orada bir malımız var. O da Fetö’dür. Onu orada bırakmayız” diyerek sertlik tonu biraz yüksek bir cevapta bulunuyor. Hepsi o kadar. Herkes, yukarıdan gelecek cevabı bekliyor; o da söyleyeceğini bir gün önce söyledi zaten. ABD ilişkilerimiz zaman zaman inişli-çıkışlı dönemler yaşadı. İlk diklenişimiz rahmetli İnönü’nün başbakanlığında oldu. Dönemin ABD Başkanı Johnson da Kıbrıs’a yapılacak olası bir müdahale üzerine tehditkâr bir mektupla güya Türkiye’yi uyarmak istemişti. Ama cephelerin komutanından çok sert bir karşılık aldı: “Dünya yeniden kurulur, Türkiye de orada yerini alır.” Yani, gerekirse NATO’dan bile çıkarız meydan okumasıydı bu. Daha sonra Türk Ordusu Kıbrıs’a çıkacak, ABD gık bile diyemeyecekti. Sonra Nixon zamanında haşhaş gerilimi oldu. “Haşhaş ekimini azaltın!” baskıları gelmeye başladı. Dönemin başbakanı Demirel “haşhaş benim köylümün ekmeğidir, ekimi kısıtlanabilir ama yasaklanamaz!” diye diretiverdi. ABD bu direniş karşısında hiç bir şey yapamadı yapmasına da ardından 12 Mart Muhtırası geldi. Diplomasi ile yapamadığını, muhtıra verdirerek yapmış,  Demirel Hükümetini düşürmüştü. Sonra Ecevit Başbakan oldu. Aynı konu Ecevit’in önüne de getirildi. “Haşhaşı yasaklayın!” Elbette yasaklanmadı. Yasaklanmadığı gibi Kıbrıs Barış Harekâtı yapıldı onlara rağmen. Türkiye’nin büyük devlet olduğu, tehditlere pabuç bırakmayacağı anlayacakları dilden anlatıldı hep. Şimdi acaba “teenni” ile mi hareket ediliyor gibi bir düşünce oluşuyor kamuoyunda. Mütekabil yaptırım uygulamadığımıza göre, acaba soğukkanlılıkla mı hareket ediliyor sorusu beliriyor zihinlerde. Hayır! Bu halk böyle bir tehdidin cevapsız bırakılmasını hazmedemez. Bu densizliğe nasıl bir cevap verilecekse, çok geçmeden verilmeli, halkımızın yüreğindeki kızgın ateş serinletilmelidir. Kasımpaşalılık bu günler için değilse ne zaman?