Utku ŞENSOY Covid 19 virüsü dünya genelinde etkisini sürdürürken, Müslüman dünyası için kritik bir döneme geliyoruz. Ay sonunda başlayacak Kurban Bayramı öncesi hayvan pazarları kurulmaya başlandı, büyük kentlerimize Anadolu’nun dört bir yanından hayvanlar getirildi. Bu büyük hayvan hareketliliğinde binlerce kişi büyükşehirlere geldi, çadırlar ve hayvan pazarlarında konaklamaya başladı. On gün sonra da bu Pazar yerlerinde büyük yoğunluklar yaşanacak, ardından kurbanlıklarını alan gruplar halindeki yurttaşların kesim yerlerine geçecek. Tüm bu hareketlilik sırasında doğal olarak riskli toplaşmalara tanık olacağız. Bu alanlarda hijyen kurallarının nasıl uygulanacağı, görünmeyen sinsi tehdit korona belasının nasıl önlenebileceği büyük bir sorun. Bilim adamları tüm bu tabloya bakıldığında ciddi bir bulaş zincirinin oluşacağı yönünde kamuoyunu uyarıyor. Hazır binli vaka sayılarına yeniden inilmişken, kış öncesi önümüzdeki kritik birkaç ayda yüzlü rakamları hedeflenirken, kurban bayramına çok dikkat etmeli, kişisel önlemlerimizi iki kat arttırmalıyız. *** Sonun da o bile farkına vardı ABD Başkanı Donald Trump ve İngiltere Başbakanı Boris Johnson en başından beri Korona virüsü ciddiye almayan liderlerdendi. Sonuç tam bir fiyasko olup, ABD’deki vefat sayısı 150 bine, İngiltere’de de 50 bine dayanınca bu iki öngörüsüz “cesur” lideri ilk kez maskeyle dolaşırlarken görmeye başladık. Bu süreçte bilim insanlarına kulak vermeden, gereksiz siyasi fiyakalar ve cesaret sergileme heveslisi, “bize bir şey olmaz” mantığıyla hareket edip, tehditler karşısında önlem alamayan liderlerinin tarihte olduğu gibi günümüzde de ülkelerini felakete sürüklediklerine bir kez daha anık olduk. *** 1 yılda 2,5 milyon kişi işinden oldu Pandemi nedeniyle, işten çıkarma yasağı getirilmesine rağmen, bu yılın nisan döneminde çalışan sayısı, 2019 yılının aynı dönemine göre 2 buçuk milyon kişiden daha fazla azalarak 25 milyona düştü. Sadece Nisan döneminde çalışan sayısı Mart dönemine göre yarım milyon azaldı! Temennimiz bu sinsi, görünmeyen virüs belasından hızla kurtulup ekonomimizin çarklarının yeniden dönmeye başlayıp evlere aş ve huzurun geleceği günlerin hızla geri gelmesidir. *** Ayasofya ibadete açıldı Dünyayı ve ülkemizi derinden etkileyen korona virüs, zaten sıkılı olan dar gelirli yurttaşların kemerlerini en son deliğine kadar sıktırırken, iktidarın “Ayasofya hamlesi” nur topu gibi bir tartışma konusunu daha kucağımıza verdi. Aslında bu kez tartışma daha çok, ülke sınırlarının dışında yoğunlaştı. 1934 yılında bakanlar kurulu kararıyla müze yapılan Ayasofya artık tamamen ibadete açıldı. Kimileri kararı, İslam alemi için çok önemli bir hamle olarak değerlendirirken, kimilerine göre de bu karar, dünya kültür mirasının ve seküler devletin sonunun dünyaya ilanı anlamına geliyor. Katolik aleminin ruhani lideri Papa Francis, Ayasofya ile ilgili, “Aklım İstanbul’da. Ben Azize Sophia’yı düşünüyorum ve çok acı çekiyorum” sözlerini dile getirirken, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, “içeriden ve yurt dışından çıkan çatlak seslerin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur” dedi. Ayasofya hamlesi sonrasında başkentin siyasi kulislerinde, “erken seçimin işaret fişeği ateşlendi” yorumlarına yol açtı. *** Çoklu Baro yasası AK Parti ve MHP’li vekiller tarafından hazırlanan “Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, 5 gün süren Adalet Komisyonu görüşmeleri, 4 günlük Genel Kurul maratonu sonucu bir gece yarısı kabul edildi. Böylece, Baroların ve muhalefetin direncine rağmen, en az 2 bin avukatın imzası ile yeni barolar kurulabilecek. Bunca sorun arasında, 3 büyük ilimizde farklı “görüşlere” sahip baroların kurulmasıyla neyin hedeflendiğini ve ne işe yarayacağını, Ekim ayında yapılacak Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TBB) delege seçimleri ve Aralık ayında yapılacak Başkanlık ve yönetim kurulu üyelikleri seçimlerinde daha net biçimde görebileceğiz. *** Kadına yönelik cinsiyetçi paylaşımlar Aslında herkesin malumu olan zihniyetin ürünleri geçtiğimiz günlerde de bel altı hakaretlerine tam gaz devam etti. Müsamaha ikliminde görmezden gelinmesi ya da hoş görüsünden yararlanan bu çarpık zihniyet kadınlara yönelik cinsiyetçi paylaşımlarını sürdürüyor. Bu tür saldırılara “senden-benden” demeksizin sıfır tolerans gösterilmediği sürece, bataklıkta üreyen sivrisinekler gibi kendilerine uygun bir iklim yaratıp çoğalmaya ve toplumu zehirlemeye devam edeceklerinden kuşkumuz yok. Asıl olan bataklığı büyütmeden kurutup, sıfır toleransla bu saldırı gayretinde olanların üzerine sert tedbirlerle gitmektir. Meral Akşener’ in ifade ettiği gibi, “benim ahlaksızım, onun ahlaksızı” demeden hakaret içerikli paylaşımları yapanlarla topyekun mücadele etmek gerekir. *** İkinci Abdülhamit tartışmaları Hemen her konuda toplumu ayrıştırmayı hedefleyenler, bu zorlu günlerde bile ufak, ufak inceden ayrıştırma, kin ve nefret tohumlarını serpmekten geri kalmadılar. İkinci Abdülhamit üzerinden tartışma ve kavgalar devam ediyor. Toplumun bir kesimine göre, dünyayı takip eden sanattan, opera ve tiyatrodan, klasik müzikten anlayan çağdaş okulları açan hatta içki fabrikası bile açan büyük bir handı. Kimilerine göre ise, Kıbrıs ve Girit adalarından, Fas, Tunus, Kuveyt›e a kadar toplamda bir buçuk milyon kilometrekareden fazla toprak kaybeden, alınan yüksek faizli borçları ödeyemeyerek Osmanlı›nın iflasına neden olan öngörüsüz bir padişahtı. Dikkatle incelendiğinde, imparatorluğun 33 yıllık yönetiminde basında sansür ve yasaklı kelimeler dönemlerini başlatıp parçalanmayı önleyebilecek hamleleri gerçekleştiremediği için, genç nesillere rol model olarak sunulamayacak bir padişahtı. *** Srebrenitsa Katliamı TRT muhabiri olarak 1 ay boyunca çatışma bölgelerinde tanık olduğum o zor yıllarda, Ratko Miladiç komutasındaki Sırp Ordusu’nun, Temmuz 1995’te çocuk, kadın gözetmeksizin sekiz binden fazla Bosnalı sivili katlettiği saldırının 25’nci yıldönümünü geride bıraktık. Katliamın yıldönümü törenlerinde, ırkçılık ve nefret boyutlarına ulaşan aşırı milliyetçiliğin toplumları ayrıştırmada ne denli tehlikeli olabileceğini bir kez daha anımsattı.