Ergun MENGİ İstanbul Sözleşmesinin iptal edildiği, Kaz Dağlarının altının delindiği, ovaların termik santrallere çevrildiği günümüzde yaşadıklarımıza çözüm için 10 Yıl önce yurdun dört bir yanından yollara düşen insanlar 50 gün de Ankara’ya yürüyerek gelerek devletin görevlilerine, AKP hükümetine itirazlarını dile getirmeye çalışmışlardır. Üzerinden tam 10 yıl geçti. Yürüyüş, 8 Kervan’ın “Doğa Yoksa Biz De Yokuz, Herkes için YEŞİL, Anadolu’yu Vermiyoruz” sloganıyla başlamıştır. Doğu Karadeniz Kervanı Artvin’den 02 Nisan 2011’de; Güney Ege Kervanı, 9 Nisan Cumartesi Yuvarlakçay’dan at arabaları ile yola çıktı. Marmaris, Akçaova, Datça, Bodrum’dan katılan yürüyüşçülerle 16 Nisan’da Muğla’da birleşti; Mezopotamya Kervanı, 10 Nisan Pazar Hasankeyf’ten; Batı Akdeniz Kervanı, 12 Nisan’da Antalya’dan; Doğu Akdeniz Kervanı 16 Nisan’da Antakya’dan; Ege Kervanı, 17 Nisan ‘da Bornova’dan; Trakya Kervanı 24 Nisan’da Enez’den ve İç Anadolu Kervanı 5 Mayıs’ta, Avanos’tan yola çıkmıştır. Yürüyüşçülerin talepleri nelerdi neden bunlar için 50 gün yürüyerek Ankara’ya geldiler. Talepleri; özetle şu şekildeydi. Doğayı katleden kalkınma modeli terk edilmelidir. Her insan doğduğu yerde doyabilmelidir. Kırsal yaşamımızı, kültürel mirasımızı ve biyolojik çeşitliliğimizi tehdit eden, para hırsıyla hazırlanmış hidroelektrik santral (HES) ve baraj projeler iptal edilmelidir. Ormanlarımızı yok eden 2B yasal düzenlemeleri geri çekilmeli, ormanların özelleştirilmesi engellenmelidir. Koruma alanlarını, tarım alanlarını dikkate almayan madencilik faaliyetleri durdurulmalıdır. Toprakların verimsizleşmesine, tarımın yoksullaşmasına neden olan su kaynaklarının aşırı kullanımı ve yanlış tarım politikaları terk edilmelidir. Yaşamı tehdit eden hibrit tohumların, GDO’lu ürünler ile tarımda kullanılan kimyasal maddeler yasaklanmalıdır. Bizden önce bu topraklarda yaşamış onlarca uygarlıktan miras kalan Hasankeyf gibi nice kültürel zenginliğimizi tehdit eden projeler durdurulmalıdır. Sosyal ve doğal çevreye verdiği zararı gözardı eden kanal otoyol, köprü ve konut projeleri durdurulmalı, karbon salınımını azaltacak demiryolu ve denizyolu ulaşımı yaygınlaştırılmalıdır. Doğaya zarar veren termik ve nükleer santral yatırımları durdurulmalıdır. Özel firmalara yetki veren ÇED Yönetmeliği iptal edilmelidir. Koruma alanlarını ticari yatırımlara açan Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı geri çekilmeli, Yenilenebilir Enerji Kanununun benzer maddeleri iptal edilmelidir. Doğaya zarar verenler ağır cezalara çarptırılmalıdır. Yaptığı yatırımlarla doğanın dengesine müdahale eden bir kuruluş niteliğindeki Devlet Su İşleri (DSİ) ile doğayı korumakla yükümlü Çevre ve Orman Bakanlığı’nı (Şimdiki Adı: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı?) aynı çatı altında olmamalıdır. Çevre ve Orman Bakanlığı asli görevi olan, doğayı koruma görevini yerine getirmelidir. Sonuç: Türkiye’nin dört bir yanından 50 gün ve 50 gece yol alan kervanlar, yüzlerce yurttaş Ankara’ya sokulmayarak Gölbaşı’nda durduruldular. Yürüyüşçüler Gölbaşı’nda 17 gün daha direnişe devam ettiler. Ancak vatandaşların ve basının ilgisizliği karşısında 6 Haziran 2011 tarihinde bir bildiri ile yürüyüşe son verdiler. Bu dirençli insanların, bu ulvi isteklerinin hiç birisi sağlanamadı. Onlar tehlikeyi 10 yıl önce görerek, ayaklarına üşenmeden amaçları uğruna tüm Anadolu’yu baştanbaşa yürüdüler. Biz ise, bu isimsiz kahramanları ancak alkışlayıp, 10.yıllarında suçluluk içinde anabiliyoruz.