Mehmet Necati GÜNGÖR Rahmetli Özal, yaptıklarıyla övünürken “çağ atladık” derdi. Haksız da sayılmazdı. O devrin şartlarına göre çok önemli şeyler başardı. Günümüzle mukayese edildiğinde “o da bir şey mi” denilerek dudak büken dostları görüyoruz. Meselâ Ay’a dört şeritli yol yapıldı. Siz Çin’in Ay’a pamuk ektiğine bakmayınız. Biz her türlü tahılı ekip saman ithalatından bile kurtulacağız alimallah! Nedenini sorarsanız; Alimlerimiz boş durmuyorlar. Meselâ ölüyü dirilten ilaç yaptılar. 148 yaşındaki Ayşe ninemiz, Allah kısmet ederse 31 Mart’ta gelip, kayıtlı olduğu sandıkta oyunu bile kullanacak. Ayrıca; 31 Mart’ta hasretler buluşacak. Meselâ ben, dedemi hiç görmemiştim, böylece görmüş olacağım. “Nasılsın dedeciğim, oralarda ne var ne yok?” diye sorabilirim yani. Ya da ne bileyim; babaanneme rastladın mı diye münasebetsiz bir soru da gelebilir arkasından. Bir de bakmışım, dedemle babaannem el ele tutuşmuş geliyorlar. Ne güzel!!! Ölmüşlerimizle hasret gidereceğiz. Ne mutlu bize! Bakın, din alimlerimizden biri de Gaziantep Bilgi Üniversitesi’nin başına geldi. Yani, milletimizin başına gelen en güzel şey. O’nun pratik buluşları, nasihatleri hayata geçirilseydi biz bu çağı beş-on yıl önce de atlayabilirdik. Soyunmadan yıkanmanın mucididir kendileri. Nasıl olacak diye düşünmemize gerek yok. Elin oğlu Ay’a pamuk ekerken, biz takım elbise ile kravatla yıkanmanın yolunu mu bulamayacağız? Kuru sistemle elbiseler temizlenir de vücut temizlenmez mi? Meselâ evlerimizde bundan böyle buhar odaları olacak; biz soyunmadan içeri girip her şeyimizle pir-i pak olup çıkacağız. Savunmamız da din alimlerimizden birine emanet.