Birinci Dünya savaşında, Osmanlı Devletinin Almanya’nın yanında savaşa girmesi, Çanakkale Savaşlarının başlamasına neden olur. İngiltere’nin İtilaf Devletleri arasında yer alan Rusya’ya askeri yardım götürmek istemesi, Birinci Dünya Savaşının en kanlı cephelerinden birisinin Anadolu topraklarında kurulmasını da beraberinde getirir. Önce denizde başlayan daha sonra karada devam eden, yüzbinlerce insanın yaşamını yitirdiği savaşta, "Çanakkale Geçilmez” sözünü ilk söyleyen de kuşkusuz çarpışmaların kahramanı, 26 mayın ile savaşın seyrini değiştiren Nusret Mayın Gemisi olmuştur. Trablusgarp ve Balkan savaşlarından yenilgiyle çıkan Osmanlı İmparatorluğu, boğazların güvenliğine önem verdiyse de ilk anda güçlü bir savunma kuramaz. Buralara yerleştirilecek Alman Ağır Topçu Birliklerinin intikali konusunda da düşman engeli yaşanır. Müttefik devletlerin üstün gücüne karşı, Seddülbahir ve Kumkale’de ancak yirmi kadar top hazırlanabilmiş, Mesudiye Tabyasından Çimenlik Tabyasına kadar da mayın döşenebilmiştir. 3 Kasım 1914 günü İngiliz Donanması, Çanakkale Boğazının dış siperlerini top atışıyla ablukaya almaya başlar. Seddülbahir darmadağın olur, taş yapı içindeki barut deposu havaya uçar. Mayın hatları için denizaltılarını boğaza sokan İngilizler, Marmara Denizine kadar girerek İstanbul’dan gelen asker ve cephane yardımını engeller, 13 Aralık 1914 günü de Mesudiye Zırhlısını batırır. SAVAŞ ÖNCE DENİZDE 19 Şubat 1915’te Çanakkale tabyalarını susturmak amacıyla bombardımana başlayan itilaf donanması, bu saldırılarını hava şartları nedeniyle durdurur. 25 Şubat günü asker çıkartmaya kadar giden yeni saldırı, Avrupa’da “zafer sarhoşluğu” yaratır. Süper güç durumundaki ada devleti İngiliz Donanmasının o tarihe kadar yenilgisi yoktur, bu gücün Fransa ile birleşmesinden de korkunç bir filo oluşmuştur. Yaşadığı savaşlarla yıpranan, güçsüz ve teknolojiden uzak kalan Osmanlı Devletinin bu süper güç karşısında şansı olmadığı düşüncesi onları rahatlatmaktadır. Fakat denizden yapılan top atışları ile Osmanlı Bataryalarını döven İtilaf Devletlerinde bir ilerleme de kaydedilemez. Müttefik Donanmasının, boğaz girişindeki tabyaları bombalamaları, keşif uçuşlarıyla mayın temizleme gemilerinin çalışmaları büyük bir saldırının ilk habercileri olarak belirlenmektedir. Düşman tarafındaki bu hareketlilik üzerine Türk komutanlarda bir plan kurar. KARANLIK LİMAN HAREKÂTI Osmanlı İmparatorluğu, Müstahkem Mevkii Komutanlığı, Karanlık Liman’a mayın dökme kararı almıştır. 7 Mart’ı 8 Mart’a bağlayan gece; Yüzbaşı Tophaneli Hakkı Bey ve Müstahkem Mevkii Mayın Grup Komutanı Yüzbaşı Hafız Nazmi (Akpınar) Bey komutasında Nusret Mayın Gemisi de bu karar uyarınca denize açılır. Geminin çarkçı başı Ön Yüzbaşı Çarkçı Ali Yaşar (Denizalp) efendi, düşman gemilerinin projektör ışıkları arasından geçerek, Anadolu yakasında Erenköy açıklarındaki Karanlık Liman’a 26 mayın döker. Ertesi gün İngilizler, deniz ve hava keşifleri yapsa da bu mayınları bulamaz. 17 Mart 1915 günü Amiral Carden’in yerine atanan Amiral De Robbeck’in saldırı planı hemen uygulamaya konulur, tarihe “18 Mart Deniz Savaşı” olarak geçen uygulama aslında Nusret Mayın gemisinin zaferi ile sonuçlanacaktır. SUYA GÖMÜLEN UMUTLAR 18 Mart 1915 sabahı, birisi Amiral de Robbeck’in bizzat komuta ettiği üç deniz tümeninden oluşan düşman filosu boğazda görülür. Queen Elizabeth, Agamemnon, Lord Nelson ve Inflexible adlı kruvazörlerden oluşan birinci tümen saat 10.30 da boğaza girer. Planlanan noktaya gelindiğinde Queen Elizabeth’in topları Mecidiye Tabyasını, Lord Nelson’un topları Namazgâh Tabyasını ve İnllexible topları da Hamidiye Tabyasını dövmeye başlar. Saat 11.30 da da diğer gemilerden merkez tabyalarına ateş açılır. Bu arada Kumkale’den gelen topçu atışları da düşmanı tedirgin etmektedir fakat uzak mesafe olması nedeniyle önemli bir tehlike oluşturamamaktadır. Saat 12 sıralarında; Çimenlik, Namazgâh, Rumeli Hamidiye Tabyalarımız savaş dışı kalır, hasar almış olmasına rağmen Anadolu Hamidiye Tabyası, Irrısistible ateşe devam etmektedir. İtilaf devletlerinin üçüncü filosu da savaşa girer, aradaki Türk bataryaları susmuş olsa da ana bataryalardan ateş devam etmektedir. İtilaf Devletleri, bataryalarda kurdukları bu üstünlük ile ikinci tümeni de devreye sokup, mayın taraması planladıkları anda beklenmedik bir olayla karşılaşırlar. DERİN MAVİLİKLERE DOĞRU Saat 14.00 sıralarında yara alan Suffren boğazdan çekilir, onu takip eden Bouvet boğazı terk ederken bir patlama duyulur ve 639 mürettebatı ile boğazın maviliklerine gömülür. Bolva Zırhlısı da batmıştır, Inflexible mayından aldığı hasar ile Bozcaada’ya zorlukla çekilir. Irrisistible ateşten kaçarken Nusret mayın Gemisinin bıraktığı bir mayına çarpar. Bölgenin mayınlı olduğunu anlayan Amiral De Robbeck geri çekilme emri verir, geri çekilme sırasında da Ocean mayına çarpar… İngiliz Generali Oglander, Çanakkale-Gelibolu Harekâtı (Military Operations Gallipoli, Official History Of The Great War) adlı eserinin birinci cildinde “Pek uygun başlamış olan gün bu meçhul mayın hattının olağanüstü ve ortalığı kırıp geçiren başarısı yüzünden tam bir başarısızlıkla sona erdi. Bu yirmi mayının seferin talihi üzerindeki etkisi ölçülemez” demekten kendini alamaz. İNANAMADIKLARI SONUÇ Yine savaşa katılan komutanlardan Ccolyen Corbet de Deniz Harekâtı adlı eserinde bu konuyu şöyle anlatıyor: “Gerçek şu ki; 8 Mart gecesinde Türkler, haberimiz olmadan Erenköy Koyu’na paralel olarak 26 mayın dökmüşler ve keşif gemilerimiz aramalar esnasında bunlara rastlamamışlardır. Türkler bu mayınları özel amaçla manevra sahamıza koymuşlar, gösterdiğimiz bütün dikkate rağmen baş döndürücü bir zafer kazanmışlardır.” İngiliz Bahriye Nazırı Winston Churchill de 1930 yılında “Revue De Paris” adlı dergiye olayı söyle yorumlar: “Birinci Dünya Savaşı’nda bu kadar insanın ölmesine, savaşın ağır masraflara neden olmasına, denizlerde onca ticaret ve savaş gemisinin batmasına başlıca neden, Türkler tarafından o gece atılan, o incecik çelik halat ucunda sallanan yirmi altı demir kaptır.” Mehmet Akif Ersoy’un da “Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,- tepeden yo bularak geçmek için Marmara’ya- Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya” dizeleriyle bir bölümünü tanımladığı savaşın galibi Nusret mayın Gemisinin öyküsü de şöyle: 1911 yılında Almanya’nın Kiel şehrinde Shiffs&Maschinenbau AG firması tarafından inşa edilen gemi 1913 yılında göreve çıkar. Malatya Arapgirli Cevat Paşa’nın emriyle Osmanlı Donanmasına alınan geminin adı “Nusrat” olarak kayda geçer fakat daha sonraları anıldığı adı ile “Nusret” olarak kullanılır. 2x47 mm. Hızlı ateş silahı ve 40 mayın kapasitesi olan, zafer kazanan gemi 1955 yılında müze olması amacıyla Gölcük Donanma Komutanlığına verilir. 1962 yılında satılan gemi, kargo gemisi olarak hizmet görür ve 1966 yılında da Mersin açıklarında batar. Hatadan dönen Türkiye Cumhuriyeti, 1999 yılında batığı kurtarır, 2003 yılında onarılan Nusret Mayın Gemisi günümüzde Anıt Müze olarak tarihimize ışık tutmaktadır.