Doktorluk mesleğini icra ederken tüm birikimini dünyanın farklı yerlerini gezmek için ayıran ve bugüne kadar gezdiği 90’a yakın ülkedeki anılarını “Kara Kafalı Bir Türk Kızının Gezi Anıları” ile “Sarı Kafalı Bir Türk Kızının Gezi Anıları” isimli iki kitapta derleyen Ayşe Nur Canoğlu ile gezginlere rehber niteliği taşıyan kitapları hakkında söyleştik
NAZ AKMAN/ANKARA - 1984 yılından beri birçok Avrupa ülkesini, Kuzey ve Güney Amerika’yı, Afrika’yı, Küba, Japonya, Fas, Suriye, Çin, Özbekistan, Vietnam, Avustralya gibi 90’a yakın ülkeyi gezerek tüm anılarını iki gezi kitabında bir araya getiren Doktor Ayşe Nur Canoğlu (58) ile gezgin ruhunu ve kitaplarını konuştuk. Canoğlu’nun yurt dışı seyahat anılarını kaleme aldığı ilk kitabı “Kara Kafalı Bir Türk Kızının Gezi Anıları” Ağustos ayında, ikinci kitabı “Sarı Kafalı Bir Türk Kızının Gezi Anıları” ise Eylül ayında “Akdoğan Yayınevi” tarafından basılarak, okuyucularıyla buluştu. “Amacım, gençlerimiz, özellikle kızlarımızın dünyayı gezmesine, dünya gençliğiyle kaynaşmasına katkıda bulunmak” “Gezme virüsü bulaşmış bir kere, tedavisi gezmek. Gezi notlarımı yayınlatmadaki en büyük amacım gençlerimizin, özellikle kızlarımızın dünyayı gezmesine, dünya gençliğiyle kaynaşmasına katkıda bulunmak. Birbirlerini tanıdıkça dünya barışı da artar belki… Keşke…” sözleriyle kitaplarını kaleme alan Canoğlu, İstanbul Çapa Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Bartın Devlet Hastanesi acilinde ve Kurucaşile Sağlık Ocağı’nda zorunlu hizmetini yaptıktan sonra TEK, Çankaya Belediyesi ve son olarak da yirmi beş yıl ODTÜ Sağlık Merkezi’nde çalışarak emekli olmuş. Hayali ODTÜ mimarlık bölümü olan ancak babasının isteği ile tıp alanına yönelen, zamanla insanların hayatlarına fayda sağlayan, iyileştiren doktorluk mesleğini seven Canoğlu, işinin yanı sıra heykel, seramik, resim, çini, keçe, tiyatro, sergi ve sinema gibi çok sayıdaki hobileriyle birlikte Türkiye ve dünyayı gezme merakı üzerine dünya turuna başlıyor. “Başıma musallat olan gezme hastalığı” 1984 yılında Çapa Tıp Fakültesi’nde öğrenimine devam ederken ilk seyahatini Fransa’ya yapan Canoğlu, seyahatlerini kaleme almaya başlamasına ilişkin, “Öğrenciyken ilk yurtdışı deneyimimi Fransa’daki bir çalışma kampı vesilesiyle yaşadım, daha sonra çeşitli ülkelere staj veya çalışma kampı nedeniyle gitmeye başladım. O dönemler gezgin genimden mi geldi, gezenlerden mi bulaştı bilmiyorum ama başıma musallat olan ‘gezme hastalığı’ yeme, içme, kıyafet gibi pek çok şeye para harcamak yerine beni yeni yerler görmeye yöneltti. Bu seyahatler sırasında özellikle kızlarımızı yurtdışına çıkmaya cesaretlendirmek için yazmaya karar verdim. Bu nedenle gezilerde notlar almaya, hatta daktilo alıp yazdıklarımı dosyalamaya başladım” dedi. Ağustos ayında yayımlanan “Kara Kafalı Bir Türk Kızının Gezi Anıları” kitabında 2010 yılına kadar gezdiği ülkeleri, anılarını ve o ülkelere özgü film önerilerini yazdığını söyleyen Canoğlu, “Bu kitapta üç gençlik kampını, Avrupa gezilerini ve araya giren Amerika ve Avustralya seyahatlerini kaleme aldım. Bir sinefil olduğum için ülke filmlerini önemserim. Her gezi sonuna o ülkelerle ilgili bildiğim, genelde sevdiğim, izlemesi kolay ya da önemli filmleri de yazdım. Filmler; ülkeler, halklar hakkında çok ipucu veriyor” diye konuştu. Canoğlu kitabında yer alan “Benim gezdiğim yerlere benden sonra bir şeyler oluyor. Romanya’dan geçtim Çavuşesku’ya kızdım, idam edildi! Suriye’yi boydan boya gezdik, ülke tarumar oldu. Yugoslavya’dan çok geçtim, yedi parçaya bölündü! Venezuela’ya gittim, kötüydü, beter oldu. Çekoslovakya’dan geçtim ikiye ayrıldı. Nepal’i çok sevdim, depremden çok zarar gördü. İran’da 2000 yıllık Bam Kalesi’ne bayıldım, depremde yıkıldı. San Francisco’ya gittim, deprem oldu! Berlin’den geçtim duvar yıkıldı (O iyi oldu). Ülkemizin halinin nedeni ben miyim acaba?” anekdotunu da paylaştı. “Kara ve Sarı Kafalı”nın sırrı nedir? Canoğlu, “Kara ve Sarı Kafalı” olarak ayrı ayrı kaleme aldığı iki kitabının ismini şöyle açıkladı. “İsveç’te, Türklere ‘Kara kafalılar’ dendiğini duyup üzülmüştüm. Avrupa’da da birçok yerde öyle. O yüzden kitabımın adını ‘Bir Kara Kafalı…’ veya ‘Siyah Saçlı Bir Türk Kızı…’ koymaya karar vermiştim. Buket Uzuner’in de benzeri isimle kitap yazdığını görünce notlarımı bir kenara atıverdim. 30 yıl sonra arkadaşların ısrarı ve emekliliğin verdiği zamanla tekrar havaya girip kitaba başladım ve ‘Kara Kafalı’ seçeneğini seçtim. Ben de o yıllarda siyah saçlıydım zaten. Kitap fotoğraflı olacağı için kuşe kâğıda basıldı. Çok kalın olacağını düşünüp ikiye ayırdım. Artık sarışındım, ikincisi de ‘Sarı Kafalı’ olsun bari dedim. Korona virüs salgının da eve kapanmak ta yazmamı kolaylaştırdı. Mimari eserleri görmek, yeni insanlar tanımak en büyük zevkim olduğundan hayat ve sağlığım izin verdiği sürece tüm bunlara devam etmeyi, salgın biter de gezilere devam edersem ilerde ‘Bir Beyaz Saçlı…’ diye anılarımı yazmaya devam etmeyi umuyorum.” “Bu kitapta sadece gezi yok, aşk da var, hayal kırıklıkları da, bazen dedikodu da” Kitapları aracılığıyla gezginlere dokunmak istediğini söyleyen Canoğlu, gezmek isteyen ancak yurtdışına çıkmaktan korkanlara, parası az olanlara şöyle sesleniyor: “Gezilere çıkmadan araştırma yaparım, gittiğim yerde önemli şeyleri kaçırmayayım isterim ama nedense birçok gezi kitabını okumaktan hiç zevk almadım! Bu yüzden genelde kitabım sadece bilgi dolu olmasın, garip anılarım, komiklikler, bol fotoğraf da olsun istedim. Umarım okumaktan zevk alınır. Bu kitapta sadece gezi yok, aşk da var, hayal kırıklıkları da, bazen dedikodu da. İş nedeniyle hiç gezmedim maalesef. Doktor maaşıyla gezmek de zor. Ama bekar olup kıyafete vs. pek para harcamayıp, ekonomik yaşayıp sadece gezmeye para ayırınca çok gezilebiliyor. Tabii özellikle öğrenciyken hosteller gibi ucuz yerlerde kalmak, trenle gezmek, gezerken de ekonomik davranmak gerekiyor. Bizde de, tüm dünyada da tacizler, hırsızlıklar olabiliyor, bunlardan korkmayıp önlemleri alıp dikkat ederek gezmeli diyorum. Anılarımla öncelikle gezginlere faydam olur belki diye umuyorum. Nereye gitmeli, neleri görmeli… Gençlerimiz, özellikle kızlarımız dünyayı gezmeye, gençlik kamplarına özensin, dillerini ilerletsin, dünyayla kaynaşsınlar istiyorum. Bu kaynaşmaların dünyada barışı artıracağını, ülkelerimize bakışı değiştireceğini umuyorum. Hayal işte… Bugünlerde benden çok daha gezgin olan genç çok. Ben hala gezemeyenleri teşvik etmek istiyorum. Tabii bazı maceralarım tersine etki yapmaz ve ders alırlarsa... Gezemeyenler de ‘okuyunca gezmiş kadar olduk’ diyorlar, o da mutlu ediyor.” “Doktor olmamı, dünyayı gezebilen özgür bir kadın olmamı Atatürk ve silah arkadaşlarına borçluyum” Türkiye’de de Hakkari civarı dışında pek çok yeri gezdiğini söyleyen Canoğlu son olarak, “Kitapta da yazdığım gibi doktor olmamı, dünyayı gezebilen özgür bir kadın olmamı Atatürk ve silah arkadaşlarına borçluyum. Her fırsatta şükrediyorum. O günkü vizyonla, köy enstitüleriyle devam edebilseydik bu yazıları yazmama bile gerek kalmazdı belki…” diye sözlerini bitirdi.
Editör: TE Bilisim