HABER VE FOTOĞRAFLAR / SULTAN YAVUZ ÖZİNANIR (ANKARA) - Ankara Capoeira Derneği Başkanı ve Dünya Capoeira Federasyonu Türkiye Temsilcisi olan Halit Yalçın, Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi’nden mezun olmuş ve bu sporu yapmaya da burada başlamış. Daha önceleri capoeirayı filmlerden ve internetteki videolardan gören Yalçın, özellikle bu sporun estetik yönünden çok etkilenmiş. Başladığı capoeira yolculuğunda yurt dışındaki hocalarla da çalışma imkânı bulmuş ve daha sonra kendi öğrencilerini yetiştirmeye başlamış. Yalçın, capoeira için şunları söylüyor, “Ben capoeiranın estetik yönünden çok etkilendim. Örneğin herkes akrobasi yapabilir, dövüşebilir, dans edebilir ya da müzik yapabilir ama capoeirada bunların tümünü birlikte yapabiliyorsunuz ve bu özelliklerin bir arada bulunması nedeniyle, capoeira çok estetik bir spordur.” Capoeiranın kendi başına bir sanat olduğunu belirten Yalçın, bu sporun Afrika’dan Brezilya’ya getirilen siyahi kölelerin icadı olduğunu söylüyor. Afrikalı köleler, bu sporun içine kendi dinlerini, ritüellerini, enstrümanlarını ve şarkılarını katmışlar. Kelime olarak Afrika kökenli olan capoeiranın, kendine has bir dili olduğunu ifade eden Yalçın, “Capoeiraya başlayan herkes de bu dili bir süre sonra ister istemez öğreniyor. Önce hareketlerin ismini öğreniyor, ikinci kuşaktan sonra ise ilerleyebilmek için şarkı söylemek zorundadır. Üçüncü kuşaktan sonra şarkıların anlamlarını da bilmek zorundadır. Şarkıların anlamalarını öğrenirken, elbette dili de öğreniyorlar” diyor. Dansın içine gizlenen savunma Afrikalı kölelerin, beyaz köle tüccarlarına karşı elleri bağlıyken geliştirdikleri capoeira bir süre sonra yasaklanınca, bu dövüş sanatını dans ve müzikle gizleyerek varlığını devam ettiren köleler, birbirlerine vurmadan capoeira yapmaya başlamış ve bu vesileyle bir kültür oluşturmuş. Yalçın, capoeira yaparken oyuncuların birbirleri ile temasına dair şunları aktarıyor, “Aslında istenildiği zaman çok iyi bir dövüş sanatıdır capoeira. Biz yaparken genelde hafif temas şeklinde uygulamaya çalışıyoruz. Yurt dışında bazı gruplar daha sert olabiliyor. Bunun yanı sıra bizim aramızda da oyuncular kuralları kendileri belirlediği için, oyunlar bazen çok sertleşebiliyor. O vuruşlar gerçeğe dönüşebiliyor. Fakat kural gereği, bunu iki oyuncunun tercihi belirliyor ve onların dışındakiler müdahale edemiyor.” Oyunu müzik aletleri belirliyor Capoeirada birbirinden farklı boyutta ve farklı ses çıkaran “berimbau” adında su kabağından yapılan çalgıların yanı sıra, dinsel geleneğin mirası olan vurmalı “atabeque” ve ülkemizdeki tefe benzeyen zilli “pandeiro” kullanılıyor. Yalçın, “En büyük ve en bas sesi veren berimbaulardan biri olan gunganın ne çaldığı çok önemlidir. Gunga hangi ritmi çalarsa, oyuncular o ritme göre oyun tercihi yaparlar; hızlı mı, yüksek mi, yakın mı, sert mi yoksa akrobasi ağırlıklı mı, oyunun karakterini belirleyen ana enstrümanımızdır” diyor. İlk kuşak da beyaz, son kuşak da Diğer dövüş sanatlarındaki kuşakların renk sisteminden farklı olan capoeirada on beş kuşak bulunuyor ve bu kuşakları tamamlayabilmek için de yaklaşık otuz yıllık bir çalışma gerekiyor. Kuşak renklerine ilişkin bilgi veren Yalçın, “Bizde ‘cruda’ ile yani ham olarak, beyaz kuşakla başlanıyor ve tecrübe arttıkça kuşak da renkleniyor. En sonuncu seviyede ise yeniden beyaz renge dönülüyor. Ruhani olarak kendini tamamlayan ve capoeira ustası anlamına gelen ‘mestre’ler yine beyaz rengi alıyorlar” diye anlatıyor. “Axe” sözcüğünün ise Afro-Brezilyalılar için anlamı pozitif enerjiye karşılık geliyor. Birbirlerine sağlık, iyilik ve şans dilerken ya da saygılarını belirtirken “axe” sözcüğünü kullanıyorlar. UNESCO’nun kültür mirası listesinde Türkiye’de ilk kez 2000 yılında Hacettepe Üniversitesi’nde başlayan capoeira, zaman içinde pek çok üniversitenin bünyesinde yer almış ve Urfa’nın da içinde olduğu bazı şehirlerde kurslar açılmış. Olimpik bir spor dalı olmadığı için özel kurslarda uygulanan capoeira için Yalçın, “Belki de böyle olması daha iyi çünkü bu sayede ruhunu korumuş oluyor. Olimpik sporlardaki o rekabet ve müsabaka sistemi maalesef birçok sporun ruhunu öldürüyor. Tek bir tekmeyle olimpiyat şampiyonu olan da var, rakibi minderin dışına iterek kazanan da var, biz capoeirada bu zenginliğin ölmesini istemiyoruz. Capoeira, bir kültür mirası olarak devam ediyor. İki yıl önce UNESCO tarafından kültür mirası listesine eklendi” diyor. Yaş sınırlaması yok Capoeiraya dört yaşından itibaren başlanabileceğini söyleyen Yalçın, “bizim dört yaşında da, elli yaşında da öğrencilerimiz var” diyor. Olimpik bir spor olmadığı için insanların sadece kendileriyle yarıştıklarını belirten Yalçın, “Bu spor, bir başkasıyla rekabet etmek üzerine kurulu değil, kendi sınırlarını genişletmek için yapıyorsun. O nedenle her yaştan insanın, fiziksel olarak da, ritim yönünden de, teknik olarak da ilerleyebileceğine inanıyoruz” diyor. Capoeira yapmanın kişiye fiziksel olarak esneklik, sürat, refleks, güç, kondisyon ve koordinasyon kattığını kaydeden Yalçın, aynı zamanda dans etmeyi, şarkı söylemeyi, enstrüman çalmayı ve akrobasi yapabilmeyi de kazandırdığını dile getiriyor. Capoeira Festivalleri Yılda bir gün, capoeira yapan capoeristalar için bayram niteliği taşıyor. ‘Batizado’ denilen ve ‘vaftiz töreni’ anlamına gelen batizado, Türkiye’de ‘kuşak töreni’ olarak geçiyor. Kuşakların tazelendiği, sınavı geçenlerin yeni kuşak aldığı, yeni başlayanlarınsa ilk kuşaklarını edindikleri ve capoeira lakaplarını edindikleri bu gün, festival olarak kutlanıyor. Axe Capoeira olarak on üç yılda on iki uluslararası festival ve altı tane Türkiye şampiyonası düzenleyen Halit Yalçın ve ekibi, bu sürece dair şöyle diyor, “Bu festival bünyesinde farklı ülkelerden hocalar geliyor ve dört gün boyunca eğitim veriyorlar. Eğitimler sonunda Afro- Brezilya dansları, akrobasi gösterileri ve kılıç dansları eşliğinde kuşak töreni gerçekleşiyor. Bu özel gün için ‘bir capoeiracının bayramı’ diyebiliriz.” Merkezi Brezilya’da bulunan Axe Capoeira’nın ustası da yine Brezilya’da yaşayan Mestre Barrao… Dünya Capoeira Federasyonu’nun beş altın üyesinden biri olan Barrao, yılda bir kez Türkiye’ye gelerek, gruba eğitim veriyor ve kuşak sınavlarını gerçekleştiriyor. Bu görsel ve işitsel şölene şahit olan konuklar ise geçmişin mistik dehlizlerinden gelen müzik ve dansın büyüsüyle âdeta kendilerinden geçiyor.
Editör: TE Bilisim